Yanlış hatırlamıyorum, bundan bir süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2024 yılını "Emekliler Yılı" olarak ilan etmişti. Bundan maksat emekli vatandaşlarımızın yaşam kalitesini artırmak, refah seviyelerini yükseltmek, bilgi ve becerilerini geliştirmek ve sosyalleşmelerine imkan sağlayacak faaliyetlerle çeşitli eğitim programları düzenlemekti.

Aradan geçen sürede, sayısı 16 milyon olan emekli vatandaşlarımız için neler yapıldığına, ne gibi fayda ve kolaylık sağlandığına baktığımda, ulaştırmada otobüslerden ve konaklamada öğrenci yurtlarından yüzde 10 indirim yapılsın denildi, ama mesele kim vurduya gitti.

Bu imkandan hangi emekli, nasıl ve ne kadar yararlandı doğrusu bilmiyorum.
Emekliye otobüsü ve öğrenci yurdunu reva görenler, vatandaşların bunu bile hangi parayla nasıl yapacağını acaba biliyor mu? Bunu sorgulamak gerek. Ben yazımı yazarken televizyonlarda son dakika haber şöyle demekteydi;
“SSK, Bağ-Kur ve memur emeklisi vatandaşların dört gözle beklediği TÜİK yıllık enflasyonu 71.60 olarak açıklandı. Buna göre işçi emeklisinin zammı yüzde 24.73, memurlarınki ise yüzde 19.31 oranında olacak. Bu zam oranına göre alınacak emekli maaşları hangi emeklinin yaşam kalitesini ve de refah düzeyini acaba nasıl arttırabilir?
Örneğin yaşam kalitesini arttırmak isteyen emekliler yurtlarda değil de otellerde kalabilecek mi? Otobüse değil de, uçağa binebilecek mi? Her isteyenin uçağa çok rahatlıkla bindiği gibi bir algıyla karşı karşıya kalınan bu dönemde gerçek hiç de böyle değil.
Bu emekli maaşlarıyla asgari ücretle uçağa binmek mümkün olabilir mi?
Biraz geriye gidip gerçeği görebiliriz.
İşin sorumlusu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, yaz sezonuna girerken uçak bilet fiyatlarının arttırılmasını isteyen havayolu şirketlerinin taleplerine hiç itiraz etmeden olumlu cevap verdi. Hiçbir müeyyidesi olmayan “Tavan fiyat” uygulamasıyla, tek yönde, ekonomi sınıfında, iç hatlarda uçacak yolcunun bilet fiyatı 3.250 TL olarak açıkladı.
2013 yılında başlatılan bu uygulama vatandaşa değil, şirketlere yaradı. Bilet fiyatlarının daha rahat artırılması için kolaylık sağladı, fiyatlar da uçtu.
Bakanlığın aldığı bu kararı kim, nasıl ve ne şekilde uyguladı derseniz, “Hiç kimse” diye cevaplamak mümkün.
Havayollarının internet sitelerine girin veya telefon açın tek yönde bir kişinin bilet fiyatının açıklanan ‘tavan’ı delip geçtiğini çok rahatlıkla öğrenirsiniz.
Kural koyucu ve denetleyici kimliği olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
bakanlığa sormadan bu konuda hiçbir yaptırımda bulunmadı, bulunamaz da.
Hangi şirket, hangi uçakta, ne kadar bileti kaça sattı bilen varsa beri gelsin.
Konunun ‘görünürde ve sözde’ yetkilisi olan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, bu düşüncemi Ekonomi Gazetesi’ne verdiği demeçte doğrulayarak şunları söylüyordu;
“Fiyat konusunda da bizim bir düzenleme yetkimiz yok, tavan fiyatı belirlerken onlarla (havayollarıyla) aşağı yukarı bir mutabakat sağlıyoruz. Bir tavan fiyat belirliyoruz ve ona uyuyorlar. Uymasalar bir yaptırımı var mı? Yok. Bunu resmi olarak açıklamıyoruz, gayri resmi ve uyuyorlar. Şunu söylemek lazım; yurt dışı uçuşlarda çok net bir şekilde kâr ediyorlar, yurt içi uçuşlarda yerine göre kâr ya da zarar ediyorlar.”
Bu sözlere söylenecek ve eklenecek fazla bir şey yok. Ortada, bir Bakanlık ve bir de Bakan var, ama yetkisi yok.
Yapılacak ilk şey, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nı bu konuda kanunlarla tam yetkili kılmak olacaktır. Hem yetkili, hem de yetkisiz bir bakanlıkla fiyat denetimi sağlamak asla mümkün olmaz. Şayet bu olmaz ise, nasıl elektrik ve petrol fiyatlarını Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu yapıyorsa, uçak, tren, vapur ve otobüs fiyatlarını da belirleyen ve de denetleyen Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Kurulu oluşturulmalıdır. Fakat, kurulun üye yapısı çoğunlukla bürokratlar ve havayolu şirketlerinin temsilcilerinden değil, halkın ve tüketici derneklerinin de katılımıyla hayata geçirilmelidir.
Sosyal devlet, halkının çıkarlarını ön planda gören, halkın refah düzeyini ve kalitesini artıran devlettir. O halde varlıkta eşitliği ön gören bir anlayışla dar gelirliler, emekliler, yaşlılar ve engelliler kamunun ve özel sektörün malı olan şirketlerden gereken indirim ve kolaylıklardan yararlanmalıdır.
Tasada ve kıvançta ortak olmalıyız.
Mutlu yarınlar Türkiye’m.


Kuzey Kıbrıs’a uçuştan sonra bir yasak daha
KKTC doğumlular vizeye bile başvuramıyor

Türklerin ve Türkiye’nin vize derdi giderek çıkmaza girerken Kuzey Kıbrıs vatandaşları da bundan etkileniyor. Ezgi Bertiz, kendisini uzman müzik ve ritim terapisti diye tanıtan bir sanatçı.
Sosyal medya hesabında yayınladığı duyuruyla yaşadığı vize sorununu şöyle dile getirmiş;
“Bugün de h(p)iç’leştirildik çok şükür.
TC vatandaşlığım ile tüm evrak ve belgelerim TC üstünden olduğu halde vize başvurum Ankara Malta Konsolosluğu’nda kabul edilmedi ve dışarı atıldım! ‘Vize başvurum reddedildi’ demiyorum bakın, başvurum dahi kabul edilmedi ve yüzüme söylenen “KKTC ile herhangi bir biçimde ilişiği olan ve özellikle doğum yeri KKTC olan TC vatandaşlarının başvurularını değerlendirmeye almıyoruz!!
Bu bir İnsan Hakları İhlalidır. “
Yani, Ezgi Bertiz Türk vatandaşı olduğu halde, doğum yeri KKTC olduğu için değil vize vermek, vize başvurusu dahi kabul edilmemiş.
Malta Büyükelçiliği’nin resmi partneri olan UFS Global şirketin web sitesinde 23 Ağustos 2023’te yayınlanan şöyle bir uyarıyla karşılaşınca şaşırdım. Diyorlar ki;“Başvuru sahibinin ikamet ettiği yer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise ve K.K.T.C pasaportuna veya K.K.T.C'den alınan Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahipse, başvuru sürecinde sunulan belgeler arasında K.K.T.C ile ilgili herhangi bir bilgi bulunuyorsa, Malta Başkonsolosluğu'ndan vize başvurusunda bulunma hakkına sahip değildir. Başvuru sahiplerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile herhangi bir türde ilişiği olmamalıdır.”
Bu nasıl bir uygulama anlamak zor.
Bu uyarıya karşı Dışişleri Bakanlığı’nın bir tepki gösterdiğini hiç sanmıyorum.
Biz, tanımadığımız Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde(GKRK) doğanlara 2003 yılından bu yana vize veriyormuşuz!.
Malta gibi sorunumuz olmayan ülke, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanlara neden böyle bir muameleyi reva görüyor?
Çünkü, Türkiye, Kıbrıs’ta Rumların Türklere karşı başlattığı soykırıma garantör devlet sıfatıyla 20 Temmuz 1974’te gerekli cevabı verdiği için. Türkiye’nin bu askeri müdahalesinin ‘işgal” diye nitelendirilmesi sonucu Kıbrıs Türk Federe Devleti ve sonraki adıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve dünya devletleri tarafından tanınmadı.
Bu tanıma olmadığı için KKTC deniz ve hava ulaşımında uluslararası çapta ambargolarla karşı karşıya kalıyor. Türkiye’den kalkan uçaklar Ercan Havalimanı’na sorunsuz inip kalkıyor.
Yani, devletten devlete değil, tıpkı iç hatlar da olduğu gibi uçuş yapılıyor.
Yabancı ülkelerden gelecek uçaklar ise Ercan’a doğrudan iniş yapamıyor. Bu uçaklar Türkiye’de bir meydana iniyor, daha sonra Ercan için kalkış yapıyor. Geldiği ülkeye geri dönerken de Türkiye’deki herhangi bir meydana inmeden doğrudan ülkesine geri dönüş yapamıyor. Bu hem zaman, hem de maddi kayba sebep oluyor.
Birçoğu İngiliz ve (GKRY üzerinden gelenler de var) Avrupa Birliği vatandaşı olan Kıbrıs Türklerinin en çok yaşadığı yerlerden biri olan İngiltere’de direkt uçuş yasağının kaldırılması için geçmiş yıllarda Türk dostu bazı İngiliz milletvekillerince yapılan girişimler de sonuç vermedi.
Son olarak, İngiltere'de 300 bin Kıbrıs Türkü’nün, KKTC'de 15 bin İngiliz’in yaşadığını dile getiren iktidardaki Muhafazakar Parti ve muhalefetteki İşçi Partisi’ne mensup 54 milletvekili, Dışişleri Bakanı David Cameron'a bir mektup yazarak, İngiltere'den Kıbrıs adasının en büyük havalimanı olan Ercan Havalimanı'na direkt uçuşların başlatılması için desteğini istemişti.
Milletvekilleri, mektupta “İngiltere, Kosova gibi Birleşmiş Milletler (BM) üyesi olmayan ülkelere ve Tayvan gibi resmi olarak tanımadığı ülkelere uçuş izni veriyorsa, KKTC'ye neden izin vermesin?” diye görüş açıklamıştı.
Bu konuda gerekli olan 10 bin imzayı toplayan İngiltere’deki Kuzey Kıbrıs orijinli Türklere İngiliz parlamentosu yazılı bir açıklama yaparak, KKTC'yi tanımadıkları için doğrudan uçuş düzenleme gibi bir planlarının olmadığını duyurmuştu.
Bu açıklama gösteriyor ki, İngiltere’nin ve diğer ülkelerin şimdi ve daha uzun süre Kuzey Kıbrıs’a direkt uçuş için izin vermesi hayal olmaya devam edecek.