ABD'nin 'eski' Özel Kuvvetler - Special Forses / Green Berets'; şimdinin Merkez Kuvvetler yani Centcom'un dört yıldızı komutanı Joseph Votel Ankara'ya gelmeden bir gün önce Suriye'deydi.

ABD’nin ‘eski’ Özel Kuvvetler - Special Forses / Green Berets’; şimdinin Merkez Kuvvetler yani Centcom’un dört yıldızı komutanı Joseph Votel Ankara’ya gelmeden bir gün önce Suriye’deydi. Başta Ayn el-Arap (Kobani) olmak üzere YPG-DSG (DSF-QSD) denetimindeki alanlarda bir dizi gizli ziyarette bulundu. Bu temaslarda gittiği yerler ve yaptığı görüşmeler ‘kendisine refakat eden’ basın mensuplarınca bile ifşa edilmemiş olsa da Votel’in YPG-DSG’ne ait kampları ziyaret ettiği, bu kamplardaki ülkesi adına çalışan PKK’ya müzahir vekalet savaşçılarını, onların silah ve mühimmatlarını gördüğü yani oyuncaklarını ve oyuncaklarının oyuncaklarını (!) nazikçe (!) denetlediği anlaşılıyor. Bununla birlikte bir dizi askeri-siyaset teması gerçekleştirdiği görülüyor.

ABD’nin bu seviyedeki askeri liderlerin aynı zamanda siyasi bir inisiyatif ürettiğini de burada unutmamak gerekiyor. Görüşmelerden yansıyan demeçlere bakılırsa DSG, yani omurgasını YPG’nin oluşturduğu PKK’ya müzahir silahlı varlığın “ABD menfaatleri adına” nerede, ne zaman ve nasıl kullanılacağının koordine edilmek istendiği anlaşılıyor.

Ve bunun adının Rakka olarak konduğu söyleniyor.

Eski Bir Özel Harpçinin ‘Bir Yaşlı Kurt Operasyonu mu?” Yoksa 2016 Model Centcom’cunun Siyasi-Askeri Kurnaz Bir Hamlesi mi? Bilinen gerçek: Rakka IŞİD’in (DAAŞ-DAİŞ) Suriye’de elinde bulundurduğu en stratejik alanlardan biri. Hem Fırat havzasını tutmasıyla, hem IŞİD’e müzahir güçlü demografik tabanıyla, hem de IŞİD’in silahlı yığınak ve varlığıyla büyük bir önem ve anlam taşıyor. Bununla birlikte başta Fellece’de yapılan operasyon olmak üzere, Mahmur-Geyyare ve devamında Musul’da gelişmesi beklenen operasyonlara yoğunlaşması gereken ABD, Rakka üzerinden stratejik bir aldatma yapmaya mı çalışıyor? ABD’nin son dönemde yaptığı hava akınlarına bakıldığında bunların Musul’un batısı, Mahmur’un yakınlarındaki Geyyare ve Felluce’den kuzey ve kuzey batıya tırmanan Fırat vadisi olduğu açık seçik görülüyor.

Peki sadece bu mu?

Bir başka acil önem taşıyan alan ise Menbic cebi... Kabaca Mare hattı diye de adlandırabileceğimiz bu alanın kalbinde Azez ve Membic oturuyor. Bu alanın nefes aldığı yer ise Türkiye... Hayat burada çok hızlı akıyor! Azez ve Membic operatif merkezli bu alan Cerablus’la Afrin arasındaki kalan Türkiye sınırının güneyinde kalıyor. YPG/DSG sadece bu alanı kontrol edemiyor. Ama kontrol etmeye de can atıyor, uğraşıyor ve pusuya yatmış bekliyor. Bir başka tarafıyla bu alan için IŞİD ile muhalifler arasında can alıcı ve aslına bakarsanız sürekli can alıp duran dehşetli bir mücadele var. O nedenle Türkiye’nin yaklaşık 90 kilometrelik sınırını göğüsleyen ve içinde çok önemli insan ve lojistik akış kanalları barındıran bu alan büyük önem ve aciliyet taşıyor. Tabii bu alanda yakın zamanda yaşanan çok önemli olaylar da...

Kısaca bakalım:

YPG-DSG, 912 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırının 820 kilometresini kontrol ediyor. Geriye kalan 90 kilometrelik alan için ise İŞİD ile muhalifler birbirini yiyor. Bu doksan kilometrelik Türkiye sınır hattının en azından yarısını ele geçirmek isteyen ve Türkiye’ye yakın olduğu iddia edilen (!) Ahrar-u Şam, Feylak_u Şam, Sultan Murat ve Muhtasam Tugayları gibi muhalifler, saldırdıkları Çobanbey’i (Kilis’in kuş uçumu yaklaşık 40 km doğusunda Kuzey Suriye’nin en önemli Türkmen beldelerinden biri) 7 Nisan’da IŞİD’den alıyor. Canı yanan ve bu hatta büyük inisiyatif kaybeden IŞİD, dört gün sonra çok sert bir vuruşla Çobanbey’deki muhalifleri yarıyor. Evet resmen yarıyor. IŞİD, Çobanbey içinde kalan muhalifleri tamamen imha ederken dışarıda kalanlara da büyük zayiat verdiriyor. Bu çatışmalar sonrası alanda oluşan boşluğu değerlendiren IŞİD, sınır hattı boyunca batıya ve biraz içe-güneybatıya doğru yürüyerek Membic cebindeki onlarca köyü ele geçiriyor.

Koalisyon uçaklarının IŞİD’e yaptığı hava saldırıları da pek bir fayda etmiyor!

Sonuç:

1-İki gün öncesinde IŞİD’in Azez’e yakınlığı 4-5 kilometre.

2- 90 kilometrelik hattın çok azı muhaliflerin elinde kaldı. (70’e 20’ydi çobanbey öncesi, şimdi çok daha az)

Bu şu demek:

IŞİD durmaz, durdurulamaz ise başta Halep çatışmaları olmak üzere Suriye içlerinde yaşanmakta olan bütün mücadeleler bundan fazlasıyla etkilenecek. Oluşan nefes zorlukları ve darlıkları Suriye iç savaşının dinamiklerini derinden değiştirecek. Bu arada Rusya, ‘aynı Mart 2014’de ABD’nin Tikrit’in IŞİD’in elinden almak için başlatılan operasyonda Iraklılara yaptığı gibi’ Halep’in hemen güney batısındaki Tantuman’da düşülen pusu başta, İran ve Suriye güçlerine yakın hava desteğini vermekte fazlasıyla nazlanıyor. Belli ki aralarında net bir anlaşmazlık var. Tabii bu arada omurgasını Nusra ve Ahrar-u Şam’ın oluşturduğu Fetih Ordusu, Rusya desteğinden mahrum kalan Kasım Süleyman’ın, Nasrallah’ın, Kays Hazali’nin, Ekram el Nebi’nin ve Esat’ın ekiplerine, başta Tantuman pususu olmak üzere hiç de iyi davranmıyor.

Burada akla bir başka soru geliyor:

Koalisyonun ve Rusya’nın hava desteği olmazsa, IBY yönetimi dahil Irak’ta ve YPG-DSG dahil Suriye alanlarında ne olur? İtiraf etmek gerek! Dehşet bir kurgu ve müthiş bir dizayn var. Aparatlar bile dizayn’a dahil. ABD, Rusya, Avrupa ve bölgenin gölge gücü, bölgede üreyen bu düşmanlık ve zafiyetleri kemirdikçe kemiriyor, semirdikçe semiriyor. Biz burada, Türkiye ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel’in Ayn el Arap (Kobani)’ı ardından Türkiye ziyaretini konuşurken, bundan çok değil 5-6 gün önce (18 Mayıs) ABD Dış İşleri Bakanlığının 3 numarası ve aynı zamanda Obama’nın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Bret McGurk’un Ayn el Arap (Kobani) ziyaretine bakmak gerekiyor.

Sahadan haber veren kaynaklar;

'YPG’nin önceliğinin Rakka olmadığını' söylüyor.

YPG’nin önceliğinin Rakka olmadığı, Fırat’ın batısındaki Afrin ve ve Ayn el Arap (Kobani) arasındaki bölgenin yani Cerablus-Azez ve Minbic bölgesinin kurtarılması konusunda görüş bildirdiği ifade ediliyor. Kuzey Suriye (Rojava) Özerk Yönetimi’nden bir kaynak ise; McGurk’un PYD ve YPG yetkilileriyle gerçekleştirdiği görüşmelerde, PKK’nin Türkiye’de yürüttüğü ‘hendek savaşları(!) da gündeme geldiğini söylüyor. YPG’nin taleplerinin kabul edilmesi halinde, Türkiye’nin ikna edilebilmesi için karşılığında PKK’nin “Hendek Savaşları’na(!)” son vereceğinin konuşulduğunu ileri sürüyor.

Doğruysa!

Vay vay vay!

Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta (Musul operasyonunda örneğin) PKK ile silah arkadaşlığı yapacak fıstık gibi bir formülün (!) yeniden gündeme geldiği anlaşılıyor. Biliyorsunuz bu ‘meşum’ ittifak ve meşruiyetler çok ilginç ağızlardan çok ilginç teklifler, daha önce de dile getirilmişti. Hoş bir de ortalıkta hendek mendek çok kalmadı ya!

Neyse...

Öte yandan, Ayn el Arap (Kobani) Kantonu ‘Sözde’ Siyasi Sözcüsü İdris Nasan, IBY’de yayın yapan özel bir kanala yaptığı açıklamada, "ABD Başkanı Barack Obama'nın IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’un Kuzey Suriye (Rojava) ziyaretinde, Kürtlerin IŞİD’e karşı mücadelede desteği ve YPG-DSG (QDS-DSF)’nin Fırat’ın batısına geçmesi konuları değerlendirildi’’ diyor. Brett McGurk’un; “PYD Eş Başkanı Salih Müslim, PYD ve YPG yetkilileriyle Ayn el Arap (Kobani)’de görüştüğünü doğrulayan İdris Nasan, söz konusu görüşmelerde Rakka’nın IŞİD’den temizlenmesi operasyonunun ele alındığını kaydediyor.

Düşünüyorum da!

Rakka’nın hiç mi hiç acelesi yok.

Ama Minbic cebenin çok acelesi var.

Ortaya çıkan güç boşluğunda ve fırsat bu fırsatta!

Azez, Minbic, Cerablus... Ve elde bulundurana inisiyatif, avantaj, mücadele üstünlüğü sağlayacak bunların aralarındaki kritik alanlar, stratejik noktalar, insan ve lojistik kanalları, yolları... Buralar hem IŞİD’in hem PKK’nın hem de bölgedeki diğer yapıların ağzını sulandırıyor. Kısacası Rakka filan derken başta Minbic, Cerablus Afrin arasındaki sınır bölgelerde ve güney uzanımı alanlarda “SIKI BİR MAÇ ÇIKARSA” şaşırmayalım diyorum.

Türkiye için ise; yeni bir sakal bıyık durumu ortalıkta dolaşıyor.

Cem Yılmaz ne diyordu?

“Ne vereyim abime?”

“He? Ne vereyim abime?”

“IŞİD ver Cem abi... Olmazsa PKK verirsin!”

Bir tarafta IŞİD, IŞİD olmazsa YPG-DSG.

Tabii bir de Türkiye’ye yakınlığı iddia edilen muhaliflerin çuval çuval çuvallaması var.

Bakalım bakalım.

Koca Türkiye ne yapacak?

Koca bir Kurt’umu oynayacak?

Yoksa sağ kulağının üstüne mi yatacak?

Abdullah Ağar

24 Mayıs 2016’ Hakkari