Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte Suriye'nin kuzeydoğusunda periyodik olarak ortak kara devriyeleri yapıyor. Bu ortak çalışmaların ileriki dönemde bir güvenli bölgenin oluşturulması için zemin hazırlayacağı varsayılıyor.

Türkiye ve ABD’nin, Suriye’nin bu bölgesi ile ilgili hedefleri birbirine ne kadar yakın? Ankara’nın güvenli bölge planları, Astana formatı kapsamında varılan anlaşmalar çerçevesinde nasıl değerlendirilmeli?

Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan güvenlik uzmanı ve eski asker Abdullah Ağar, şu değerlendirmelerde bulundu.
''Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin ortaya koyacağı etki son derece önemli. Türkiye orada YPG-PKK güçlerine karşı bir harekat icra edebilirse bu, Suriye’nin üniter yapısını parçalayan meseleyi çözer. Ancak burada konuya iki farklı eksenden yaklaşılıyor. Meselenin çözümü, Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde ve bölünmüş bir Suriye perspektifi üzerinden şekilleniyor. Bu da son derece önem taşıyor. Bu bağlamda konuya yönelik yaklaşım şu anda her şeyden önemli. Nasıl okunacak ve nereye gidecek? Bu, şu anda çok net değil. Ama şu anda bir gerçek var: Amerika Birleşik Devletleri fiili olarak Suriye’yi ikiye bölmüş durumda, Fırat’ın doğusu ve batısı diye. ABD, IŞİD gerekçesiyle bölgeye gelmiş ve YPG-PKK ile beraber çökmüş vaziyette. Bu, Suriye’nin geleceği açısından son derece tehlikeli bir fotoğraf.
Sorunun Suriye’nin üniter yapısı çerçevesinde çözülmesi son derece önemli. Rusya, Türkiye ve İran bu konuda hemfikir ve sadece söylemde değil, üçlü iş birliği üzerinden eylem üretiyorlar. Diğer taraftan mesele, sadece Suriye sorunu ile sınırlı olmayıp dünya jeopolitiği ile ilgili bir meseleye dönüşmüş durumda. Bu üçlü iş birliğinin böyle çok önemli bir boyutu da var. Her ne kadar ABD, Astana formatının başarısını kabul etse de, bu üçlü yapının dağılması için elinden gelenini yapıyor. Burada üçlü yapının ortaya koyacağı birliktelik hem Suriye’nin istikrarı açısından hem de Suriye’nin üniter yapısının devamlılığı açısından büyük önem taşıyor.''

***

Suriye Anayasa Komitesinin ilk toplantısı 30 Ekimde Cenevre’de yapılacak. Taplantıda hem “Astana üçlüsü” hem de “small group” temsilcileri de bulunacak.
İlk toplantıda ne gibi konuların ele alınması bekleniyor? Suriye Anayasa Komitesi toplantısı, sahadaki durumu nasıl etkiler?
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan güvenlik uzmanı ve eski asker Abdullah Ağar, şu değerlendirmelerde bulundu.
150 kişilik Suriye Anayasa Komitesinin içerisinde Fırat’ın doğusundaki alanları temsil edecek delegeler de var. Bunların olması önemli, ancak Amerika Birleşik Devletleri ve “small group” için yeterli olur mu? Zannetmiyorum.
Bir diğer taraftan YPG-PKK’nın yapmış olduğu açıklama son derece önemli. Bu 150 kişilik komitenin içerisinde onlardan bir temsilci olmadığını ve eğer Suriye rejimi varlıklarını kabul etmezse tek taraflı olarak bağımsızlıklarını ilan edeceklerini açıkladılar. Şimdi bu açıklama son derece anlamlı, çünkü YPG-PKK’nın bunu kendi iradesi ile yaptığını söylemek çok doğru olmaz.
Bu Anayasa süreci teorik olarak iyi gibi gözükse de son derece zorlu bir süreç ve son derece manipülasyonlara açık bir süreç. Çünkü her eksen Anayasanın kendi istekleri doğrultusunda şekillenmesini isteyecek ve küreseller de, Anayasa şekillenirken kendi isteklerine göre oluşması için sürekli bastıracaklar.
Aynı şekilde Suriye’nin geleceğiyle ilgili alanlar henüz netleşmiş değil. Sonuçta bugün Suriye’nin üniter yapısıyla ilgili Fırat’ın batısındaki alanlarda sorun yokmuş gibi gözükse de doğusunda sorun güncelliğini koruyor. ABD, YPG-PKK’yı himaye ettiği sürece bu sorun da çözülemez.
Öte yandan Suriye’de radikal Sünni grupların yanında bir de dışarıdan gelen Şii tabanlı gruplar var. İran eksenli Irak’tan, Afganistan’dan, Pakistan’dan ve Lübnan’dan gelmiş gruplar var. Anayasa ile ilgili yapılacak çalışmalar çerçevesinde bu ithal yapılar ne olacak? YPG-PKK ne olacak ve bunlara bu süreç içerisinde nasıl bir çözüm üretilecek?
Şu ana kadar denklem hep güç mücadelesi üzerinden gitti. Şimdi ise siyasi bir mücadele üzerinden gitmesini umuyoruz. Ama sürecin sadece siyasi mücadele üzerinden gitmeyeceği, aynı zamanda güç mücadelesi üzerinden de gideceği açık. Ve akıl oyunları yani vekaletler savaşı bu süreç içerisinde tam hız devam edecek. Peki nereye gidecek? Açıkçası burada en önemli argüman, YPG-PKK ile ilgili. Yani YPG-PKK ile ilgili denklem çözüldüğü takdirde sorunun üniter yapıyla ilgili kısmı çözülmüş oluyor. Çünkü şu anda üniter yapıyı tehdit eden YPG-PKK, ama bunlar şu anda Anayasa komitesi içerisinde istenildiği gibi
Dolayısıyla Cenevre’ye Fırat’ın doğusundan gelecek olanlar, yani Amerika’nın etkisinde olanlar mutlaka bu YPG-PKK ile ilgili konuları gündeme getirecekler diye düşünüyorum. Yani Cenevre’de toplanacak olan Anayasa Komitesi, Suriye’nin ikiye bölünmesine sebebiyet vermemeli. Bunun için de YPG-PKK meselesinin öncelikli olarak halledilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü YPG-PKK meselesi çözülmeden Anayasa Komitesinin çalışmalarının yapılıyor olması, Suriye’nin fiilen ikiye bölünmesi gibi bir sonuç üretebilir.