TEKNOLOJİ VE ULUSAL GÜVENLİK

Hasan KÖNİ 11 Nis 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
II. Dünya Savaşı sırasında gelecekleri tehlikeye düşen Batı ülkeleri bilim ve teknolojide önemli adımlar atarak kendilerini korumaya çalıştılar.

      II. Dünya Savaşı sırasında gelecekleri tehlikeye düşen Batı ülkeleri bilim ve teknolojide önemli adımlar atarak kendilerini korumaya çalıştılar. Almanların ağır su projesi, Amerikalıların atom bombasının yapılmasına yönelik Manhattan projesi ülkelerinin enerjilerini canlandırdı ve binlerce bilim adamı ve mühendis ulusal güvenlik için harekete geçerek koordineli araştırmalar yaparak askeri güçlerini artırdılar. II. Dünya Savaşı sonunda Rusların ve Amerikalıların kendi ülkelerine kaçırdıkları Alman bilim adamları her iki ülkenin de  plutonium ve hidrojen bombalarını geliştirmelerine neden oldu. İngiliz matematikçiler, Alman şifrelerini çözmek için gösterdikleri çaba ile bilgisayar teknolojisinin ilk adımlarını attılar ve radarı keşfettiler. Uçaklar alanında önemli adımlar atıldı.

Bilim adamları ülkelerinin  savaş gücüne önemli katkılarda bulundular. Amerika bilimsel araştırmaları organize edecek ve yönetecek etkin sistemler geliştirdi. Ellerindeki fonları en etkin biçimde dağıttılar. Gelişmiş karar alma yöntemleri Batı bürokrasileri araştırma ve kalkınma için bilim adamlarını motive ettiler. Nükleer silahlar Batı kampında ve Sosyalist kampta lider ülkeler doğurdu. Bu ülkelerin liderlikleri ideolojilerinden değil ellindeki güce karşı duyulan saygı ve korkudan oldu.

1956 yılında, Amerika, kendi kıtasına bölgesel nükleer silah sistemlerinin erişemeyeceğini hesaplayıp, İtalya, Türkiye gibi müttefik ülkelere Jüpiter füzeleri yerleştirirken, birden gökyüzünden bazı sesler çıkararak dolaşan Sputnik adı verilen bir Sovyet uydusunun kendi ülkesi üzerinden geçtiğini fark etti. Uydu, Pentagon üzerinden geçerken, Pentagon’un garaj kapılarını açıp kapıyordu. Amerika ulusal güvenliği için uzay yarışına girdi.. Önceleri uzaya  sırasıyla köpek, maymun, astronot ve kadın astronot göndermekle başlayan uzay yarışı 1970 yılında Amerikalıların Ay’a ayak basmasıyla yeni bir döneme girdi. Uzay araştırmalarıyla dünya yeni bir döneme girdi. Amerika doğal dünyayı  insanların inşa ettiği teknolojik sistemlere ve şimdiye rastlanmamış karmaşık bir yapıya dönüştürdü.

Tom Hughes adlı araştırmacı.’Prometheus’u  Kurtarmak: Dört Dev Proje’ adlı eserinde  bilim adamların ortak çabasıyla geliştirilen bu projelerin etkilerini ve dünyayı nasıl değiştirdiklerini anlatıyor. Burada anlatılmak istenen bilim adamları ve devletin ortak çabalarıyla yaratılan projeler. Tek başına yapılan icatlar ele alınmıyor. Bunlardan birincisi SAGE projesi. Bu savunma projesi, interaktif, bilgisayara göre yapılandırılmış bilgi işleme süreci. Bu projede mühendisler ve bilim adamları yönetimde rol alarak araştırma ve gelişme sorunlarını çözüyorlar. SAGE projesi, askeri –endüstriyel yapılanmanın ortak yönetim yapısını oluşturuyor. İkinci proje ilk kıtalar arası balistik füze sistemlerini  oluşturan ATLAS projesi.1950 yıllarında başlayan bu proje Soğuk Savaş dönemini ve aerouzay endüstrisini değiştirmiştir. Füzelerin yapılmasındaki karmaşık sorunların çözülmesi için, proje mühendisleri, bilim adamları ve yöneticilerle birlikte 18.000 bilim adamı, tekniker ve mühendis projede yer almıştır. 70.000 kişi fabrikadan ofiste görev yapanlara kadar 70.000 kişi bu işte destek hizmetlerini gerçekleştirmiştir. Projenin oluşturulmasında 22 endüstri yer almıştır. 500 teknik uzmanlığa sahip askerde bu projede çalışmıştır. Atlas çalışmaları günümüzdeki, askeriyeye ve endüstri dünyasına yayılan sistem mühendisliğinin doğmasına neden olmuştur. Boston Tüneli projesi değişik bilim dallarındaki insanların birlikte çalışmalarıyla gerçekleşmiştir. Nihayet, dördüncü önemli projenin adı ARPANET. Arpa, Amerikan askeriyesinde: ’İleri Savunma Araştırma Projesi ‘ adıyla biliniyor. Arpa 1968’de Amerikan BBNet sistemiyle birleşince adı Arpa 9net oldu. Arpanet’in amacı dijital bulguları coğrafi olarak ayrı alanda bulunan bilgisayarlara aktarmaktı.

1969’da bu konuda başarı sağlandı ve dünyada ‘enformasyon devrimi‘ başladı. Bu ağ aktarımları günümüzde yeni bulgularla insanlığa hizmet etmeye devam ediyor. Bu projelerin hepsinde yönetim sistemleri çok önemli bir rol oynuyor.

Toplum teknolojik başarılarını, sivil, serbest piyasa ortamında sayesinde kazandığını zannederken gerçekler sistem yaklaşımlarının askeriyenin desteklediği projeler yoluyla geliştiğini anlıyor. Askeri projeler, MİT, Stanford, California Berkley, İllinois Üniversitesi vs gibi bir çok eğitim kurumunun araştırma geliştirme çalışmalarında dünyada bir numaraya yükselmelerine yol açmıştır.

1950-1970 yılları arasında askeri-endüstriyel –üniversite karması yaratıcı planlamanın, araştırma ve kalkınmanın öncülüğünü yapmıştır. Karşılarında Sovyetler Birliği gibi askeri teknoloji üretiminde yarışmaları gereken bir ülkenin bulunması ve bu yarışma için üniversitelere aktarılan fonlar Amerikan endüstrisinin sıçramasına neden olmuştur. Sistem kullanımı bu devrede gelişmiştir. Ancak, 1970 sonlarına doğru Vietnam savaşıyla birlikte gelişme gösteren karşı kültür değerleri, askeri-endüstriyel-üniversite yapısını, siyasi, bürokratik, kamu fonlarını boş yere harcayan ve fiziksel çevreye yıkıcı etkisi olan  bir yapılanma olarak görünmesine yol açmıştır. Özel teşebbüs devletin teknolojik değişmedeki rolünü küçümsemiştir. Oysa, Amerikan askeri yapılanması Amerikalıların kültürlerini ve değerlerini derinden etkilemiştir. Günümüzde, savunma projeleri devam etmekle birlikte araştırmalar daha çok karmaşık çevre, siyaset ve endüstri sonrası toplumun sosyal karmaşasına yönelmiştir.

Trump, başkan seçildikten sonra yöneticilerini ve danışmanlarını askerlerden seçmesi,1950-70 arası Amerika’yı dünya liderliğine götüren yapılanmalara geri dönme arzusudur .Bu nedenle savunma bütçesine, çevre, sağlık gibi sorunları ikinci plana alıp, trilyon dolar ayırmıştır. Sağa sola kafa tutmanın üstün askeri teknolojiler sayesinde olduğunu  anlamış gözükmektedir.