​SEZAR'IN HAKKI SEZAR'A

Milena Berfin GÜLDOĞAN
Tüm Yazıları
Hazan mevsiminin son demlerini yaşıyoruz. Bu günler İstanbul'un iç mekân eğlencelerine de geçiş dönemidir.

Hazan mevsiminin son demlerini yaşıyoruz. Bu günler İstanbul’un iç mekân eğlencelerine de geçiş dönemidir. Siz de, soğuk havayı fırsat bilip iç mekânı tercih edenlerdenseniz; usta oyuncu Şener Şen’in başrolünü üstlendiği, büyük bir işçi hareketi olan 15-16 Haziran 1970 olaylarının etrafında dönen “Zengin Mutfağı”nı izlemeye gitmelisiniz…

E yaz bitti konser sezonu kapandı mı şimdi? Tabii ki hayır! Çeşitli lokasyonlarda, farklı fiyat aralıklarında sevdiğiniz yerli/yabancı birçok sanatçının konserleri devam ediyor. Bu akşam Gökhan Türkmen Kartal Jolly Joker’da, Levent Yüksel Kuruçeşme Açıkhava’da, Ceylan Ertem JJ Arena’da sahne alacak. Bütün bir hafta boyu hem dönem partilerine hem de sanatçıların konser takvimlerine uzak kalmamanızı öneririm.

“Maria”

Bu hafta, önereceğim etkinlik bir hayli fazla.. Hızlıca bakalım..

36. kez sinemaseverlerle buluşan Tokyo Uluslararası Film Festivali’nin (TIFF-JP) kapanış töreni Japonya'nın başkenti Tokyo'da düzenlendi. 14 ülke ve bölgeden gönderilen 1900'den fazla başvuru arasından seçilen 15 filmden, yönetmenliğini İranlı Mahdi Asghari Azghadi’nin yaptığı “Maria”, “Asya’nın Geleceği” kategorisinde “En İyi Film” ödülünü kazandı. Maria filminin, yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olduğunu ve açılış sahnesinin fazlasıyla dikkat çektiğini, güzel eleştiriler aldığını da belirtmeden geçemeyeceğim. 

Genç Öncüler Gençlik, Spor ve Eğitim Derneği tarafından bu yıl 8.si düzenlenecek Kısa'dan Hisse Kısa Film Festivali'nin ana jürisi belli oldu. Yönetmen Mehmet Bahadır Er’in başkanlığındaki festivali takip ediyorsanız; bu sene “Başka Bi’ Festival” teması işleneceğini biliyorsunuzdur. Ana jüride yönetmen Elif Sözen, yazar ve senarist Güven Adıgüzel, akademisyen Zeynep Merve Uygun ve yönetmen Bekir Bülbül yer alacak. 16 Kasım’daki kapanış töreninin ev sahipliğini ise Atlas Sineması yapacak. Birinciliği kazanan yapımların sahiplerine ödülleri de yine Atlas Sineması’nda takdim ediliyor olacak.

Eylül ayının ortasında izleyenlerine tekrar kapılarını açan İBB Şehir Tiyatroları, klasik oyunların ön planda olduğu bir yeni sezon repertuvarı tercih etmişti. Sık sık kontrol ettiğim ve kısa sürede tükendiğini gördüğüm biletlerden yola çıkarak, İstanbulluların 23-24 sezonunda beyaz perde kadar tiyatro sahnesine de ilgilerinin yoğun olduğunu anlıyorum. Gitmek isteyip oyun seçemeyenlerdenseniz size öncelik verebileceğiniz iki oyun önerebilirim; “Ay, Carmela!” ve “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin..”

Zir-i Cin 2

Gelelim beyaz perdeye..

Disney Plus’ın boykot edilmesine kadar giden Atatürk yapımının çalkantılı süreci, bu hafta filmin sinemalarda vizyona girmesiyle son buluyor. Tek sezonluk kısa dizi şeklinde Disney’de yayınlanmasını beklediğimiz yapım, sonrasında kısaltılarak filme dönüştürülmüş ve 29 Ekim günü FOX TV’de kısa bir kısmı gösterilerek seyirciyle buluşmuştu. Aras Bulut İynemli’nin Mustafa Kemal Atatürk’ü canlandırdığı film ilk bölümüyle 3 Kasım’da izleyicilerini ağırlıyor olacak. Mehmet Ada Öztekin yönetmenliğinde çekilen film Songül Öden, Mehmet Günsür, Sarp Akkaya ve Berk Cankat gibi birçok ünlü ismi de sevenleriyle buluşturacak.

Bu hafta Türk sinemasında daha önce defalarca gördüğümüz bi’ olay örgüsüne sahip, başa sarıp duran, kolay yolu yani görsel efektler ve kuvvetli senaryo yerine inançlar üzerinden korkutmayı tercih eden yerli ve milli korku filmler listesine bir yenisi daha ekleniyor; Zir-i Cin 2... Yine Anadolu’nun ücra bir köyü, yine özel dertlere sahip bir başrol, yine gerçek hayatta ‘budala’ diyeceğimiz cesur yürek karakterler, anlaşılmayan Arapça bağrışmalar ve jump cut’lar ile dolu bir film; alıcısıysanız bu cuma beyaz perdede..

İstanbul’un cevher köşesi

Bu hafta gezmeniz, görmeniz için önereceğim İstanbul’un cevher köşesi ise; Masumiyet Müzesi. Artık çok da gizli saklı kalmış bir müze olmadığının ben de farkındayım ancak bu müzeden bahsetmem gerekiyordu; kitabı okumanızı şiddetle tavsiye edebilmek adına.. Orhan Pamuk’un bana 70’lerdeki aşkları -yasak aşkları-, masum duyguların şehvetli yansımalarını en uç noktalarda hissettirdiği, yaptığı betimlemelerle “Hayır, bu kitap bir kurgu olamaz, gerçekten yaşanmış olmalı bu aşk..” dedirten baş ucu kitaplarımdan biri olan Masumiyet Müzesi’ni hızlıca okuyun. 

Sonrasında kitabı da alıp müzeyi gezmeye gidin. Benim okuduğum yıllardaki basımlarda kitabın arasında tek kullanımlık bir müze giriş bileti de mevcuttu, yeni basımlarda var mı emin değilim ama okurken dikkat etmenizde fayda var. Bana kalırsa Füsun ve Kemal’in aşkını kitap çok iyi anlatıyor ve yaşatıyor olsa da bu kitabı bir müze haline getirme fikri; -Sezar’ın hakkını Sezar’a- karşı konulamaz bir detay..