PKK'NIN YÜRÜTMEYE ÇALIŞTIĞI KARA PROPAGANDALAR

Abdullah AĞAR 01 Haz 2016

Abdullah AĞAR
Tüm Yazıları
11 Temmuz 2015'de ilan ettiği yeni dönem için PKK'nın büyük hedef ve beklentileri vardı. Ve tabii terkisindekilerin de.

 

11 Temmuz 2015’de ilan ettiği yeni dönem için PKK’nın büyük hedef ve beklentileri vardı. Ve tabii terkisindekilerin de. “Ayrılık” filan da demediler, dikkat lütfen. Adı; federasyon, konfederasyon, kanton ya da özerk bölge ne herze ise Güneydoğu’muz ile Türkiye arasına bir çizgi çekmek istiyorlardı.

Öncelikli amaç çizgi çekmek, sonra bu çizgiyi derinleştirmekti. Bu çizgi sayesinde Türkiye sağıldıkça sağılacak, toprak kazanımlı PKK ise semirdikçe semirecekti. Anımsarsınız; Türkiye’de “Çizgi çekilebilir - ver kurtul” gibi formüllere “Evet” diyen bayağı zümreler bile türemişti. Onların bilinçlisi bilinçliydi de, bilinçsiz olanların bilmediği bir şey vardı: 

PKK’nın yol haritasında “Ver Kurtul’la-Çizgi Çekmekle” iş bitmiyordu. Sağdıkça sağacak, istedikçe isteyecek, aldıkça alacaktı. Federasyon, kanton manton tarzı fantastik hayallere olumlu yaklaşanlar “İşler iyiye giderle” avunurken ya da “İşler iyiye giderle” avutulurken, PKK silah üstüne silah, patlayıcı üstüne patlayıcı, terörist üstüne terörist yığıyordu.

Sonra günü geldi.

PKK’nın 11 Temmuz açıklaması ve gereği dönem başladı. Bu son 11 aylık sıkıştırılmış dönemin adı: “Kırsal ve Kırsala Dayalı Şehir Terörüdür.” Bu dönem Türkiye’de hala hak ettiği gibi anlaşılabilmiş değil. Hala bu 11 ayı anlamlandırmakta zorlananlar var. Bu kısa dönemde yaşadığımız: Kitleleri peşine takarak gerçekleştirilmek istenen “BİR İSYAN” cüretidir. Tarih elbet bu günleri, günü geldiğinde çok daha net tanımlayacak, sayfasına da kalın harflerle yazacaktır. Konuya suyun içindeki balıklar gibi bakanlar da, umulur ki bu mutlak gerçeği bir gün anlayacaklardır. 

Burada biraz detay vermekte fayda var:

Gerçekleştirilmeye çalışılan “sözde” isyan amaçlarına ulaşmış olsaydı; Türkiye’ye bağlı “sözde” bir Özerk Bölge değil, “Güneydoğu’ya bağlı bir Türkiye kavramı” ortaya çıkacaktı. Yani ver kurtulla, araya çizgi çekmekle filan işler bitmeyecekti.

Sonra günü geldiğinde, şartlar olgunlaştığında:

-       İster Türkiye sağılmaya devam edilecek,

-       İster “Ayrılık Kararı” verilerek Türkiye bölünecekti.

Böylece aparat örgüt üzerinden, aparat bir devlete geçiş yapılacaktı. Olmadı. PKK yapamadı. Asker, polis, jandarma, korucu ayrımı yok, hepsi bir Mehmetçik, ürettiği özveri, akıl, cesaret ve kahramanlıkla bu meşum hedefi bir daha hortlamak isteyeceği günlere kadar Yer Eksi İkiye gömdü.

Bitti mi peki?

Bittiğini iddia etmek, sadece safdillik olur. Kararlılığın üremeyeceği yerde üreyecek olan yine bölücü terördür.

PKK TEKRAR PUSUYA YATACAKTIR.

Ve bu iş, bir hatayı daha affetmeyecektir. Kırsal ve kırsala dayalı şehir terörü kalkışmasında” sukut-u hayale uğrayan PKK ise, şimdilerde kendine yeni yollar aramaya başlamıştır. Dile kolay 30 ilçeden bahsediliyordu, sadece dokuzunda cüret edebildi. Onu da ağzına yüzüne bulaştırdı. YPS’liler bile PKK’nın kendisini nasıl sattığını ilan etti. Nasıl ruhlarına ve bedenlerine tecavüz ettiğini de! İlçelerin hiç birinde tutunamayınca, bu sefer PKK kırsalda tutunmayı denedi. 

Yani dağlarda!

Bu sefer, bu da tutmadı.

Doski’de, Oramar’da, İki Yakalar’da, Cudi’de, Gabar’da, Herekol’da “Benim borum öter” diyordu. Mehmetçikler yaptıkları operasyonlarla, kırsalda alan hakimiyetini ve yeni üs bölgeleri kurmaya, dağların aralarında sinekleri avlamaya başlayınca, PKK bu sefer de başka bir arayışa girişti.

Bunun bugün ki kısa adı:

“Üs Bölgesi Tacizleri ve El Yapımı Patlayıcı düzenekleridir.” PKK artık sahada kendisi için risksiz, ürettiği etki ile ses getirici eylemlerin peşine düşmüştür. Bu aslında Türkiye karasalında ürettiği çaresizliğin de ispatıdır. Yaptığı eylemlerin karakterine bakıldığında Irak ve Suriye alanlarından elde ettiği-yağmaladığı ya da hamilerinin verdiği ağır silahlarla (ki bunlar doçkalar-güdümlü tanksavar ve uçaksavar füzeleri başka olmak üzere envai türdedir) üs bölgelerine yaptığı taciz atışları, nadiren deneyebildiği sızma girişimleri, EYP’ler ve bombalı araç saldırılarıdır.

PKK’nın bir başka hedefi de; derin bir ayrışmayla kaybetmekte olduğu kendisine müzahir tabandır. PKK, yandaşlarını kaybetmemek için artık her türlü yolu denemektedir. İşte tacizler, başarısız sızma girişimleri, yollara konulan EYP’ler, bombalı araçlar bunun türevidir. Demek istemektedir ki; “Ben Türkiye’de hala bitmedim.”

PKK, 80’li yılların sonu 90’lı yılların başında yaptığı köy ve mezra katliamlarına benzer şekilde, artık bölge halkını da hedef alan eylemler gerçekleştiriyor. Buna; “Katiline aşık etmek yada Stockholm Sendromu” dense de bölge insanı buna çok daha güzel bir cümle kurmuş: “PKK bizi kasabının bıçağını yalayan kurbanlık yaptı.” Gerçekten de cuk oturan bu ifade, tam da PKK’nın yapmak istediği şeyi anlatıyor.

Katilinin bıçağını yalayan insanlar!

PKK için, içine arkasına saklandığı, öldürdüğü istismar ettiği halk kavramı tam da budur. Ve bunun şatafatlı adı; “sözde” Halkı Özgürleştirmedir. “Özgürleştirme” adı altında bölge insanı; PKK ve hizmet ettiği iradeler adına PKK tarafından ve PKK için istismar edilmeli, ölmeli ve öldürülmelidir. PKK, ortaya çıktığı günden beri sadece halkın içine ve arkasına saklanmamış aynı zamanda halkın katili ve yaşadığı can, mal vicdan ve din kayıplarının sorumlusu olmuştur. Müslüman halka ve teröristlerine dayattığı Ateistlikle, Zerdüştlükle sadece can ve mal kayıplarına neden olmamış, insanların imanlarını da çalmaya kalkmıştır.

Bunlar yetmemiş gibi şimdi bir de kaçakçılığın içinden ve arkasından ses vermeye çalışmaktadır. Bu topraklarda herkes kaçakçılığın-uyuşturucunun-terörün ve menfaatlerin birbirine nasıl karıştığını çok iyi bilir. PKK’nın kaçakçılık üzerinden yapmaya çalıştığı algı mühendislikleri, PKK’nın kara bir propagandasıdır. Hem de PKK kadar kara, kapkara bir propaganda!

Artık bu da yutana...