​İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE AMERİKAN POLİTİKASI

Hasan KÖNİ 06 Haz 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Uluslararası alanda bir anlaşma yapılması ve bu anlaşmaya uyulmasına devletlerin imza atarak karar vermesi bazen çok uzun sürer.

      Uluslararası alanda bir anlaşma yapılması ve bu anlaşmaya uyulmasına devletlerin imza atarak karar vermesi bazen çok uzun sürer. İklim konusundaki gelişmelerin uluslararası alanda tartışılmaya başlanmasının tarihi 1980’lerin başında olmuştur. Birleşmiş Milletler ve özellikle Amerikan üniversitelerinde kurulan ‘Dünya Bilimi’ kürsüleri iklim değişikliği konusunu uluslararası alana taşımışlardır. 2015 yılında Paris’te imzalanan İklim Değişikliği  anlaşmasına gelinceye kadar, hava kirliliği. Ozon tabakasının delinmesinin etkileri, Kyoto Protokolü, 2007, 2009’da yapılan konferanslarda iklim değişikliği konusu tartışılmıştır. 195 ülkenin imzaladığı ve 2016’da yürürlüğe giren bu antlaşmaya Amerika, Başkan Obama’nın ileri görüşüyle öncülük yapmıştır. Enerji(petrol ve gaz) ve silah satışları başlıca geliri olan Rusya bile bu antlaşmayı imzalamıştır. Gelişmekte olan ülkeler kendilerine yenilenebilir enerji üretimi için yardım edildiği takdirde kömür, petrol ve doğal gaz gibi karbon gazıyla havanın ısınmasına neden olan maddelerin kullanımını azaltacaklarını belirtmişlerdir.

Geliş ülkeler sanayi ürünlerini üretmek için yoğun enerji kullandıkları için havayı en çok kirleten ve iklim değişikliğine yol açan ülkelerdir. Başta Amerika olmak üzere, Çin, Hindistan ve diğer Avrupa ülkeleri iklim değişikliğinde başta gelen ülkelerdir. Her şeye rağmen dünyanın geleceği için bu ülkeler iklim antlaşmasını imzalamışlar ve gelişmekte olan ülkelere, ‘Yeşil İklim Fonu’ adı altında yılda 100 milyar dolarlık bir yardım yapmayı kabul etmişlerdir.

2003 yıllarında Amerikan askeri yapılanmasının en önemli örgütü Pentagon, ‘İklim Değişikliğinin Amerikan Ulusal Güvenliğine Etkisi’ adı altında bir rapor yayınlamıştır. Bu tür raporlar diğer yıllarda da yayınlanarak günümüze kadar iklim konusu askeri açıdan incelenmiştir. Bu raporda açıkça belirtildiği gibi iklim değişikliği kutuplarda buzların erimesi, deniz akımlarının ve hava akımlarının değişmesi sonucu bazı alanlarda kuraklık, açlık ve zelzelelere neden olurken, dünyanın diğer taraflarında fırtına, su baskınları ve sellere neden olacaktır. Amerika’nın yaptığı rejim değişikliklerine bir de iklim değişikliği eklendiğinde dünya üzerinde büyük göçler olması zorunlu hale gelmiştir. Bu göçlerin ilk örnekleri, Ortadoğu’dan, Afrika’dan Avrupa’ya ve gelişmiş ülkelere yapılan göçlerdir. Bu göçler sonucu Batılı ülkeler terörizmle, gelişmekte olan ülkeler terörizm ve ayaklanmalarla uğraşmaktadır.

Amerikan bilimsel çevrelerinin dünyanın dikkatini çektiği ve Başkan Trump’ın, ‘Çin Uydurması’ dediği İklim Antlaşmasından neden Trump  çekilmiştir? Amerikalı analistlere göre Trump’ın çekilmesinin nedeni, ‘Yeşil İklim Fonuna’  gelişmiş ülkelerin yatırması gereken paradır. Bu fonun Amerika’ya bir servete mal olacağını düşünmektedir. Barack Obama bu fona  1 milyar dolar yatırmış ve 2020 yılına kadar 3 milyar dolar daha yatırılacağı sözünü vermiştir. Askeri bütçeye 2018 yılında 53 milyar dolarlık bir yatırım fonu planlayan Trump için gelişmekte olan ülkelere yardım edilmesi söz konusu değildir. Zaten, Amerika antlaşmadan çekilse bile Amerika’daki eyaletler  iklim değişikliğine karşı önlem almaya devam edeceklerdir. Florida eyaletinde yükselen sular şehrin kanalizasyon şebekelerinin su altında kalmasına yol açacak bir şekilde geliştiğinden Florida’nın kıyılarına su geri püskürten pompalar yerleştirilmiş bulunmaktadır. Kıyılarda bulunan Amerikan askeri tesisleri de aynı durumdadır. Amerikan bilim adamları yenilenebilir enerji konusunda çalışmalarını sürdürmeye çaba göstereceklerdir. Dikkat edilecek olunursa Trump paralı olmayan konularda söylediklerinin aksini yapabilmekte ve kendisine verilen bilgiye göre davranmaktadır. Örneğin, Amerikan elçiliğinin Tel Aviv’de kalmasını imzalamıştır. İran’la yapılan nükleer antlaşmayı feshetmemiştir.

İklim Antlaşmasına uyulmaması karşılığında herhangi bir müeyyide ön görülmemiştir. Ancak, dünyanın geleceği üzerinde bu kadar önemli veriler varken hiçbir ülkenin sera gazlarını azaltma çabasını göz ardı etmeyeceği düşünülmüştür. Amerika’nın İklim Antlaşmasında baş rolü oynamasının nedeni, onun dünya liderliği rolünde insanlığın geleceği için çaba gösteren lider rolünün bir parçasıdır. Küreselleşmeyi ve iklim değişikliği stratejisini Çin’e kaptıracak gibi gözüken Amerika yalnızca askeri harcamalarla gücünü artırıp çevresini denetim altına alamayacaktır. Uluslararası ilişkilerde girişilen eylemlere meşruluk kazandırmak dış politikanın en önemli unsurudur. Diğer ülkeler ilerde Amerikan ihracat ürünlerine, ‘karbon gümrüğü’ denen gümrükleri uygulayabileceklerdir. Gelişmekte olan ülkeler Amerika’nın yardımlarını kesmesin karşısında dişlerini gıcırtadıp yeni liderler aramaya girişeceklerdir. Nihayet Trump sayesinde Amerikan yumuşak politikaları sahte tavırlar olarak görülecektir.