​İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, SU GÜVENLİĞİ VE ULUSAL GÜVENLİK

Hasan KÖNİ 30 Mar 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
İklim değişikliğinin önemi ve doğacak sorunlar üzerinde epeyi yazı yazmıştık.

         İklim değişikliğinin önemi ve doğacak sorunlar üzerinde epeyi yazı yazmıştık. Dikkate alan oldu, almayan oldu. Almayanlar haklı. İnsan psikolojisi yakın ve hemen gözleyebileceği tehditleri algılıyor. İnsanların uzun dönem tehdit analizi yapacak halleri yok. Sigara içmeyin kanserden ölürsünüz diye sigara paketleri üzerine yazılıyor, gerçeği beş –on sene sonra ölürken anlıyor. Ekonomik sorunlar, terör, yabancı ülkelerle yapılan günlük sataşmalar hemen algılanacak ve reaksiyon gösterilecek tehditler. Ancak, büyük ülkelerin ulusal güvenlik kurumları, Birleşmiş Milletler Örgütü’nün çeşitli kurumları, bilim adamları, iklim değişikliği üzerine çalışıyorlar ve iklim değişikliğinin uzun dönem, hem bizi hem de çok yakında gelecek nesilleri etkileyecek sorunları üzerine kafa yoruyorlar.

Amerikan Başkanı Trump iktidara geldiğinde, bir iş adamı olarak iklim değişikliğinin getireceği tehditleri göz ardı etmişti. Hatta, eski Başkan Obama’nın giderayak imzaladığı ulusal güvenlik sistemini de iklim değişikliğinin öne alınmasını belirten bildirisini bile bir kenara koymuştu. Trump’ın bakanları ve danışmanları askeri konuları öne çıkaran eski askerlerden oluşuyordu. Ancak, Trump’ın savunma bakanı olarak seçtiği, eski asker James Mattis Senato önünde yaptığı yazılı açıklamasında iklim değişikliğinin yurt dışında Amerikan çıkarlarına önemli bir tehdit oluşturduğunu söyleyince, durum değişti. Amerikan Ulusal İstihbarat Konseyi’nin hazırladığı raporda iklim değişikliğinin Amerikan ulusal güvenliğine etkileri diğer uzman kuruluşlar tarafından benimsendi.

Bu raporun yanında, merkezi Washington’da bulunan Barış Fonu Enstitüsü’nün hazırladığı devletlerin kırılganlığı ile ilgili raporlar var. Bu raporlar her yıl bütün ülkeler incelenerek hazırlanıyor. 2010’dan başlayarak on senelik aralıklarla ülkelerin kırılganlığı belirleniyor. Ülkeler tavrını değişmeyen her zaman ki davranış içinde olan ülkeler, kötümser durumda olanlar ve iyimserler olarak belirleniyor. Yeryüzündeki 178 ülke, siyasal, ekonomik, sosyal, askeri on iki değişik gösterge dikkate alınarak kırılganlık sırasına göre diziliyor. İlk 50 devlet içinde olanların durumu yakın gelecekte bazı tehditlerin etkisinde kalacak gibi gözüküyor. Amerikan ordusunda güvenlik üzerine çalışmış olan üç yıldızlı emekli general  Gerald Galloway’le televizyonda yapılan röportajda Galloway ordu için iklim değişiklinin etkilerini açıklarken, iklim değişikliği nedeniyle savaşacakları savaş alanının sürekli değişebileceğini söylüyor. Nehirlerin taşması nedeniyle nehir geçmelerinde sorunlar yaşayabileceklerini, denizlerdeki fırtınaların daha şiddetli olacağını, fırtınaların daha çok yoğunlaşacağını belirtiyor. Bunun yanında bir sürü gelişmeler. Bu durumun savaş sahalarında belirsizlikler yaratacağını açıklıyor. Galloway’in Pentagon’daki görevi ise, emekli oluncaya kadar su kaynaklarını yönetmek.

Su kaynaklarının önemi Birleşmiş Milletlerin hazırladığı raporlardan açıkça ortaya çıkıyor. Dünya Bankası raporuna göre dünyada 1.6 milyon kişi su azlığı sıkıntısı içinde. Bu sayı yirmi yıl içinde iki misline çıkacak. Su eksikliği ise sosyal gerilimi hatta şiddetli çatışmaların artmasına neden oluyor. Uzayan kuraklık, artan çölleşmeler yeni sorunlar getiriyor. Batılı uzmanlara göre Suriye’deki çatışma ortamının gelişmesinde uzayan kuraklık ve hükümetin gerekli önlemli alamaması. Su, her türlü üretimde önemli bir rol oynuyor. Örneğin, hayvanlarda bir kilo bifteklik etin oluşması için 4.000 galon su gerekiyor, cep telefonu üretmek için 240 galon bir galon gazolin üretmek için ise  6 galon su gerekiyor. 2050 yılında küresel su talebi 55% artması bekleniyor. En büyük talebin sanayi termal elektrik üretimi ve evlerdeki kullanım için olacağı tahmin ediliyor. Yüzeysel ve yeraltı suların kullanıma yetmeyeceği tahmin ediliyor. Su sorunları ve birlikte getireceği gerginlikler nedeniyle çok yakın zamanda kırılgan devlet statüsüne düşecek devletler arasında Arabistan yarım adası ve Kuzey Afrika Arap ülkeleri ilk elli ülke arasında görülüyor. Dünya  Kaynakları Enstitüsü, çevre bozukluğu ve nüfus artışı sonucu kaynaklarının paylaşılması nedeniyle çıkan çatışmalarda, yalnızca 2004-2008 arasında 300.000 kişinin öldüğünü ve 2.7 milyon kişinin göç ettiğini bildiriyor. Bu sayılara Arap Baharından önce ve sonra çıkan çatışmalarda ölenler ve göç edenler dahil değil. Su güvenliği konusunda, Dünya Barış Fonunun yaptığı kapsamlı araştırmada Amerika 2030’da 48. sırada. Bu arada merak edenler için Türkiye 77. sırada. Bu durumda Başkan Trump Amerikan Uluslararası Kalkınma Ajansı yardımıyla, Amerikan Kongresine 1 Ekim 2017’e kadar suya ulaşım ve geliştirme planı sunulmasını istemiş.

Petrol ve gaz üreticisi olan ülkeler ilk başlarda iklim değişikliğini kendilerine karşı bir komplo olarak gördükten sonra, şimdi hızla yenilenebilir enerji kaynaklarına eğilmiş durumdalar. Güvenlik uzmanlarına göre, iklim değişikliği tehdit çarpanı oluşturuyor ve var olan ekonomik, sosyal ve siyasal düzenin üzerinde yıkıcı etkileri oluyor.

Zaten siyasal çıkarlar için birbiriyle boğuşan dünyamızda bir de temel ihtiyaçlar için birbirimizin boğazına sarılmamak için şimdiden gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.