HAY ALLAH!

Osman ATAMAN 24 May 2016

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
Çocukluğumuzda ‘basit‘ kelime oyunlarıyla zekamızın derecesini ölçerlerdi; ‘Bir kilo demir mi ağır, bir kilo pamuk mu?‘. Büyüdük. Aradan çok yıllar geçti. O günkü  tek kanallı, siyah beyaz, haftanın bazı…

Çocukluğumuzda ‘basit‘ kelime oyunlarıyla zekamızın derecesini ölçerlerdi; ‘Bir kilo demir mi ağır, bir kilo pamuk mu?‘.

Büyüdük.

Aradan çok yıllar geçti.

O günkü  tek kanallı, siyah beyaz, haftanın bazı günleri, sınırlı saat paket yayın yapan TRT yerine dünyadan izleyebildiklerimizle binlerce kanal hayatımıza girdi. ‘Küçük Hayat‘ ansiklopedisini tekrar tekrar okumak yerine hayatımızdan geçen Meydan Larousse ve Ana Britannica’lardan sonra artık ‘Google‘ var. Pasaportu olan insan sayımız kaçtı kim bilir ? Zaten yurtdışına 2 yılda bir çıkabiliyor, sınırlı döviz alabiliyordun. Şimdi 20 yaşına erişmiş bir genç, üniversitede ‘Erasmus‘ değişim programı ve ucuz bilet, seyahat fırsatları ile onlarca ülke ve şehir görmüş hale geliyor. Teknoloji ve iletişim çağının nimetleriyle, bilinçsiz ve tarih perspektifinden habersiz oluşan bu kişilikler, ‘görgü’leri, dedelerine göre ilerde gibi gözükse dahi esasında ‘sanal’ insanlar oluyorlar.

Bu nesiller siyasetten uzak ‘takılıyor‘. Meşakkat denen cefa ile ilgileri olmuyor. Alınteri, akılteri nedir bilmiyor ve umursamıyorlar. Sloganları, küçük ve kısa mesajları ‘post edip‘ ve dünyaya bu ‘büyük‘ katkıları ile mutlu oluyorlar. Kızdıkları zaman hiç akla hayale gelmeyecek bir küfür hazneleri bulunuyor. Bunlar hayallerinde yarattıkları kahramanları seviyor. Belki hiç olmayan ve çoğu kere de ölmüş olan.. Ellerindeki imkanlar artmış ve gerçektir. Hayalleri ise uçuk ve sanal. Kimse onlara bize sorulan ‘saçma‘ soruları bile sormuyor.

Bu kitleye ‘neyi seversin?‘  dediğinde arabasına yapıştırdığı çıkartma veya koluna yaptırdığı dövmeyi gösterip, ben ‘şucuyum‘  diyor. Peki, O nedir dediğinde ise bilemiyor. Şimdi, kulaklarını, kulaklığa hapsetmiş, akıl vanası kapalı bu kitle kendi put severlik sürecinden çelişik bir yaklaşımı da ‘umutla‘ seslendiriyor. Bir pişmanlık ve beceriksizlik hissi içinde kıvranıyor. Ne yaparsa yapsın, sonuç alamıyor olmanın verdiği – esasında kendisine kızıyor – hiddetle O’ndan kurtulmamız ancak ‘öldüğünde‘ olur diyor.

E ama ‘Sen nasıl insansın?‘. Oldurmak yerine öldürmek nasıl amacın olabilir? İnsan mısın bunu söylersen? Üstelik göstereceğin akılcı çabaları ortaya koymamışsın.. Bu bilgi ve iletişim çağında organize olmamış, ne demek istiyorsan bunları mesajlara çevirip yaymamışsın.. Ne bir vizyonun ortada biliniyor.. Ne de neyi nasıl yapacağın anlaşılıyor..

Derdin ?

‘Ölsün!‘

Kim yapacak bunu ?

‘Allah!‘

Yani zaten kızdığın kişi,  her işini Allah’ın adını katarak, din iman diyerek yapıyor diye kızıyorsun.. Senin işin de mi Allah’a kaldı yani?

Hay Allah!!!