Hala etkisinden kurtulamadığım Bohemian Rhapsody filmi son zamanlarda izlediğim en başarılı, gerçeği yansıtan, etkileyici filmdi diyebilirim. Günler geçmiş olmasına rağmen hala etkisinden kurtulamadığım bir gerçek.

Bir anda yıldızı parlayıp bütün dünyaya ismini duyuran bir adam. Muhteşem sesi, kopuk aile yaşantısı, sonradan girdiği farklı ortamlar, cinsel tercihi ve en önemlisi yeteneği... Soluksuz izleyip, kalp atışlarımın sürekli değiştiği sahneler. Yazıp yazıp sildiğim o kadar çok şey var ki kendimi frenlemem gerektiği kanısındayım.

Bir sanatçıda olabilecek en büyük şans; en yüksek oktavlara kadar çıkan bir ses, anında yeni besteler üreten bir duygu seli ve o muhteşem sahne ışığının birleştiği adam Freddie Mercury...

Bohemian Rhapsody filminde tüm dünyada albümleri 300 milyondan fazla satan İngiliz Rock grubu Queen, Smile grubunun dağılması sonucu Mercury'nin aralarına katılması ile kurulur. Bar programı yapan grup kendine bir albüm yapmak için elindeki avucundakini satar ve stüdyoya albüm yapmak için girer. Ve bir grubun kaderi nasıl değişir bunun en güzel örneğini 1970 yılındaymış gibi soluksuz bir şekilde izledim. Film birkaç sahnesi dışında tamamiyle Mercury’nin gerçek hayatını yansıtıyor. Özellikle de Rami Malek’in rol kabiliyeti gerçekten Mercury gibi yaşaması ayrıca tüyleri diken diken ediyor.

Film, simgeleşmiş şarkıları ve devrimci sesiyle grubun meteorik yükselişine, Mercury'nin yaşam tarzının kontrölden çıkması ile çıkan iç çatışmaya ve yaşamını tehdit eden hastalığına rağmen Mercury'nin Rock müzik tarihinin en büyük performanslarından birinde gruba liderlik ettiği Live Aid konserinin arifesinde muzaffer birleşme sürecine yayılıyor. Bu süreçte de her zaman bir aile gibi olan ve günümüzde dışlanmışlara, hayalperestlere ve müzikseverlere ilham vermeye devam eden bir grubun mirasını süslüyor. Mutlaka gösterimden kalkmadan filmi izlemenizi tavsiye ediyorum ve herkese iyi haftalar diliyorum.

Sevgi ve müzikle kalın...