DİNİMİZDE HAYVAN HAKLARI

İsmail ÖZCAN 14 Haz 2016

İsmail ÖZCAN
Tüm Yazıları
Biliyoruz ki dünyamız sadece insanlar için değil tüm canlılar için hazırlanmış bir mekândır. Hayvanların da bu mekânda insanlar gibi doğma, büyüme ve yaşama hakkı bulunmaktadır.

Biliyoruz ki dünyamız sadece insanlar için değil tüm canlılar için hazırlanmış bir mekândır. Hayvanların da bu mekânda insanlar gibi doğma, büyüme ve yaşama hakkı bulunmaktadır. Yaratıcı Kudret, doğadaki hayranlık uyandıran muazzam dengeyi sadece insanlar için değil hayvanları ve bitkileri de kapsayan bütün canlılar için kurmuştur. Dünyadaki bütün nimetler; insanlar, hayvanlar, bitkiler için ortaktır. Hava ve su, insanlar için gerekli olduğu kadar hayvanlar ve bitkiler için de gereklidir. Dolayısıyla tüm canlıların ortak istifadesine sunulmuştur. Ama günümüzde insanlar ve toplumlar dünyanın nimetlerini, zenginliklerini büyük bir hırsla ve bencillikle tüketme yarışına girişmişlerdir. Böyle bir yarışa kendini kaptırdığı için başka insanları bile düşünmeyen insanoğlundan yeryüzünde kendisi kadar yaşama hakkı olan hayvanları düşünmesi beklenebilir mi? 
Nitekim insanların çoğu; evcil olsun, vahşi olsun hayvanlara karşı istediği gibi davranabileceği, itip kakabileceği, vurup öldürebileceği, kobay olarak kullanabileceği, hatta canlı canlı derisini yüzebileceği, canlı canlı kaynar sularda haşlayabileceği kanaatine sahiptir. Vahşet olduğunda hiç şüphe olmayan bu eylemler hayvanlara karşı şu zamanda bile uygulanabilmektedir. Bu aldırmazlık yüzünden başta kendi ülkemiz olmak üzere dünyanın bütün coğrafyalarında biyolojik çeşitlilik doğal dengeyi tehlikeye sokacak kadar azalmış; yaban hayatı büyük tahribata uğramıştır. Buna ek olarak insanların sözünü ettiğimiz hırs ve bencilliği yüzünden karada ve denizde hayvanların yaşadığı doğal çevre ve ortam onların yaşamasını zorlaştıracak kadar kirlenmiş; bazı türlerin yaşadığı alanlar ise varlıklarını sürdürmelerini imkânsız kılacak kadar zehirlenmiştir. Bütün bu nedenlerle karada ve denizde yaşayan birçok hayvan soyu yok olmuş; soyu devam edenler de sayı olarak azalmıştır. Ancak bunlar olduktan sonra bazı ülkelerde hayvan haklarını ve yaşadıkları doğal çevreyi koruma çabaları ve bu çabalar sonucu bazı organizasyonlar görülmeye başlanmıştır. 
Dinler, özellikle ilahi dinler, yüzyıllardan beri hayvanlara karşı şefkat göstermeyi, bu dilsiz yaratıklara zalim ve kaba davranmamayı emrediyor. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in merhametle ilgili bir hadisi var ki, onun kapsamına girmeyen tek canlı yoktur. Hadis şöyle: "Siz yerdekilere acıyın ki, göktekiler (Allah ve Melekler) de size acısın." 
Peygamberimizin doğrudan hayvanlara iyi davranmakla ilgili hadisleri de var. Mesela hayvan haklarına önem verilmesini, bakımlarının ihmal edilmemesini emreden şu hadisleri ne kadar açık seçiktir: 

“Allah Teâlâ hayvanlara iyi davranmanızı emrediyor. Verimli bir araziden geçiyorsanız hayvanların biraz otlamasına müsaade edin. Kurak bir yerden geçiyorsanız fazla oyalanmadan geçin. Otu, bitkisi olmayan yerlerde oyalanmak hayvanlara sıkıntı verir.”

“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (kullanmadığınız zaman da) güzel bir şekilde bırakıp istirahat ettirin! Onları, yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin (sırtlarında durup muhabbet etmeyin). Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” 

“Nice binilen hayvan vardır ki, üzerine binenden daha hayırlıdır” sözü ne kadar anlamlı, ne kadar ibret vericidir! Kimi insanların hayvanların bile sahip olduğu bazı erdemlerden yoksun bulunduğu, insanın gerçek insan olması için sadece adının insan olmasının yeterli olmadığı bundan güzel nasıl anlatılabilir?  Yunus Emre'nin, "Yaratılmışı hoş gördük / Yaratandan ötürü" seklindeki eşsiz ve ölümsüz sözü, tüm canlılara nasıl yaklaşmamız gerektiğiyle ilgili evrensel bir ilke ve bir yol haritasıdır. Ne ki Allah yarattı, onda mutlaka bir sebep ve bir hikmet vardır. Bunu kabul edince dünyada hiçbir varlığa karşı kin ve nefret duyamayız, zalimce davranamayız.