BENCİLLER İÇİN OLAĞANÜSTÜ ZAMANLARIN ANATOMİSİ

Alican DEĞER 23 Ara 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Milyonlar Türkiye'ye sığındı, tek yaptığınız "Ortalık dilenci doldu" demek oldu.

Kimse “Hayat öylece devam etsin. Böyle yaşamaya alışmalıyız” falan demesin. Zaman ‘normal’ olma zamanı değil. Tam tersine teyakkuzda durma zamanı. Herkes kendine bir çeki düzen versin.  Çünkü gencecik insanlar Suriye’nin göbeğinde şehit oluyor. Bunun etkileri kentlerinizde bomba olarak yansıyor.

Saçma sapan magazin programları, sabah dedikoduları, kendilerine sanatçı diyen ama üç şarkıdan başka bilmeyenler hele siz biraz durun. Siz politik mesaj vermeseniz de olur. Hele bir susun.

Sermayesi laf olanlar, tek yaptığı oturduğu sıcak yerinden ahkam kesmek olanlar, siz boyalı ablalar, süslü beyler, siz öfkeli abiler, siz deli bozuk ideolojiler, siz yaşam koçları, internet fenomenleri, siz paranızı göze sokmayı sevenler, siz görgüsüz iş adamları, siz bu iş adamlarına kapılanan dekolte kızlar, siz de sıranızı bekleyin.

Gencecik insanlar Suriye’nin çöllerinde ölüyor.

Sanki yokmuş gibi davranınca ‘yok’ olmuyor işte. Bunca yıl PKK terörü yokmuş gibi davrandınız. “Anlayış” istediniz. Sosyal analiz adı altında terörü akladınız. Bombaya empati yapmaya kalktınız. Geldi halkı katletti, askerlerinizi öldürdü. Belki bir gün gerçekten üzüldünüz, ikinci gün aslınıza döndünüz.

Sanki Suriye’de, Irak’da hiç birşey olmamış gibi köşenizde beklediniz. Hayatınızdan bir gram eksilmedi. Ruhunuz bir katre daralmadı. Milyonlar Türkiye’ye sığındı, tek yaptığınız “Ortalık dilenci doldu” demek oldu. DEAŞ yüzlerce insanınızı bombalar ile patlattı, bir gün durdunuz ikinci gün tekrar ‘eller havaya.’

Umursamazlığın adını “Ama hayat devam etmeli” koydunuz. “Bana dokunmaz nasılsa” dediniz. Dediniz, dediniz... Gencecik insanlar yok oldu.

Yoksullar öldü, sıradan insanlar öldü, polisler öldü, askerler öldü. Elinizi vicdanınıza koyun sadece 5 saniye düşünün hayatınızdan ne eksildi? Üzüldünüz de bir tweet’den başka ne yaptınız? Ne yaptığınızı söyleyeyim, gece eğlence yerinden yüklediğiniz fotoğrafları sildiniz. Aman laf etmesinler diye... Kaçınız kalkıp evine döndü? Kaçınız birinin cenazesine katıldı? Kaçınız bir yoksulu doyurdu?

Siz, “Biz” olmayı istemediniz. Hep “Ben”diniz, hep “Ben” oldunuz. 

Tersimiz döndü. Şu saatleri eski haline getirin lütfen

Sayın devlet büyüklerim. Vallahi tersimiz döndü. Sabah uyanıyoruz gece yarısı gibi. Akşam eve dönüyoruz, zifiri karanlık. Bunu tasarruf için yaptığınızı söylüyorsunuz. Tamam, iyi güzel ama biz istemiyoruz. Bizi bu durumdan muaf eder misiniz?

Eğer amaç tasarrufsa, bedelini biz para olarak ödeyeceksek razıyız. Daha önce neye itiraz ettik? Hangi zamma karşı çıktık. Ama hayat çok zorlu. Trafik, iş güç. Bir de sabah kalktığında “Neden hava karanlık” diyen çocuğumuza bu durumu anlatma çabası üstümüze binmesin. Çocuğumuzu okula karanlıkta göndermeyelim. Hadi biz alışkınız. Ama onlar bir türlü algılayamıyor. Daha gün doğmadan neden kalktıklarını.

Zaten tasarruf da sanki öyle masa başında planlandığı gibi değil. Sabah erken kalkanlar ışıkları açıyor, işten dönenler de. Sanki daha fazla tüketiyoruz evlerimizde. Devlet daireleri ve iş yerleri enerji tasarrufu yapıyor olabilir. Ama bizim ceplerden daha fazla para çıkar oldu. Yani anlayacağınız biz tasarruf edemedik.

Yapılan araştırmalar da bu durumu ortaya koyuyor. Mesela biri oturmuş son 5 yılın kasım ayı elektrik tüketim oranlarına bakmış. Bakmışlar ve bir de ne görsünler? Bu geçtiğimiz kasım ayı ilk kez geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 artış göstermemiş mi. 22.7 kilovat saatte rekorda.

Bundan önceki yıllarda elektrik tüketimlerinin artışı yüzde 1 küsurlarda. 2014’de 5’e yakın. Ama sebebi 2013’de yaşanan tüketimdeki düşüş. 2015’de yine ortalamaya dönmüş. Ama bu yıl yüzde 6,53. Yani anlayacağınız tasarruf yok. Tam tersine daha çok tüketmişiz. Yani daha fazla para ödeyeceğiz.

Üstelik bu yıl öyle ahım şahım bir soğuk hava da yok. Her yıl nasıl geçiyorsa aynen öyle. Anlayacağınız mevsim normallerinde. Elektrikle ısınmıyoruz Vallahi, sadece aydınlanmaya çalışıyoruz.

Bilginiz olsun istedim.