BAZEN "İYİ Kİ DARBE ERKENDEN ÖNLENEMEMİŞ" DİYESİM GELİYOR

Alican DEĞER 31 May 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
​Biliyorum zor bir yazı.

Biliyorum zor bir yazı. Özellikle hayatını kaybeden 250 kişi varken. Ama ne olur bir de bu yönden bakalım.

Şimdilerde darbe sanıklarının mahkemelerde söyledikleri gündemde. Öncelikle, onlar darbe sanığı. Tabii ki gerçekleri kendi istedikleri gibi eğerek bükerek aktaracaklar. Kendilerinin bu sona gelmesinde sorumlu tuttukları, kendilerine karşı duran kişileri çamura bulamaya çalışacaklar. Onların umudu, bizim iyi niyetimizden faydalanmak. 

Ne anlatıyor hepimizin zekası ile alay eden bu adamlar? Güya, bu darbe kışladan çıkışların yasak edilmesiyle önlenebilirmiş. Bu yapılmamış. Adam darbeye kalkışıyor, senin uçuş yasağını zaten takmamış. Kışladan çıkış yasağını mı takacak?

Bu kişilere göre bir anlamda bu darbe teşebbüsüne yol verilmişmiş. Sanıkların bu açıklamaları ile, CHP liderinin kontrollü darbe açıklamaları da örtüşüyor. Öylesi gerçek üstü bir komplo teorisi ki, kimse “Yahu ucu iç savaşa varabilecek bir teşebbüsü zaten çok kuvvetli bir şekilde var olan bir iktidar niye kurgulasın” demek gelmiyor. Çıkartamadığı bir yasa, yapamadığı bir atama mı var? Üstelik böylesi bir durum niye kurgulanmış olsun ki? Kaldı ki, bu darbeye katılanlar kim? Hepsi ajan provokatör mü yani? Komplo teorisinin de bir şekli şemali olmalı. Boku çıkarılmamalı.  

Savunmalarda dikkat çeken bir başka nokta ise darbeye katılan ve haklarında inkar edilemeyecek deliller bulunanların “kıvırmak” için söyledikleri. Adam katil, adam kendi halkına, meclisine namlu doğrultmuş ama hala “emir komuta zırvalığı” içinde. Utanmadan, ‘Ben darbenin komuta zinciri içinde olduğunu düşündüm” diyebiliyor. Darbeyi üst komutan emrettiğinde “Yasal” mı oluyor yani? Bir üst komutanın veya onun da üstünün söylemiş olması zaten temelinde tüm ahlaki değerlere ve yasalara karşı olan bir hareketi gerçekleştirmek için gerekçe olabilir mi? Birinizde çıkıp erkek gibi, asker gibi, “yaptım” diyin kardeşim.  

Şimdi gelin olaylara tersinden bakalım. Diyelim ki, 15 Temmuz günü hava üssünü denetleyen bir komutan durumdan huylandı veya başka bir gelişme oldu. Darbeci katiller “vazgeçti” veya “erteledi.” Bir şekilde kalkışma başlamadan sonlandı. Ne olacaktı? Ben söyleyeyim. Tekrar yuvalarına gireceklerdi. 40 yıl boyunca soğuk savaş casusları gibi davranan bu adamların kolayca tespit edilebileceğini mi zannediyorsunuz? Belli ki devlet, bir kısmına karşı mücadele etmeye kararlıymış. Hatta çalışma da yapmış. Tamam da, böylesi tapu dairesinden, sınır karakollarına kadar örgütlenmiş bir yapının bu derece etkin bir şekilde ortadan kaldırılabileceğini mi düşünüyorsunuz? 

Darbe kalkıştıkları ve yakalandıkları halde ortalığı karıştıran bu adamların, devletin etkin kurumları içinde varlığını sürdüren kimi uzantıları rahat mı duracaktı yani? Hayır tam tersine ortalığı yaygaraya boğacaklardı. Ortaokuldan beri FETÖ’den emir alan koca koca generaller, hakimler, savcılar hemen şekil değiştirecekti.

Belki başka bir zaman, başka bir “Darbe” ile karşımıza çıkacaklardı. Bu kez daha da akıllanmış olarak. Belki 5 yıl, belki 10 yıl sonra. Ama mutlaka, onları yine emir verdikleri tankları, halka yönelmiş namluları, alçaktan uçuş yapan uçakları ve attıkları bombalarıyla  karşımızda görecektik. Bu kez çok daha büyük felaketlere yol açacaklardı. 

Kim bilir belki bu sefer akşam saat 20.00’da değil sabaha karşı harekete geçeceklerdi. Bu sefer, devleti yönetenlere ulaşabileceklerdi. Halk sokağa dökülemeyecekti.  Bunun nasıl bir felaket olabileceğini göremiyor musunuz Allah aşkına?

Derler ya “Her şerde bir hayır vardır” diye. Şer maalesef iliklerimize kadar sızmış. Şimdi bu tümörleri temizleyip bundan “Hayır” çıkarmak mümkün. Tabii ki, kantarın topuzunu kaçırmadan, daha ince eleyip, sık dokuyarak.