​BATININ TEMELİ OLAN ULUS DEVLET YAPISI ÇÖZÜLÜYOR MU? (2)

Hasan KÖNİ 08 Tem 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Fransız ulusalcılık akımlarının önemli bir ismi olan Ernest Renan'a göre ulus-devlet ortak bir kültür etrafında toplanan ulusu temsil ediyordu.

     Fransız ulusalcılık akımlarının önemli bir ismi olan Ernest Renan’a göre ulus-devlet ortak bir kültür etrafında toplanan ulusu temsil ediyordu. Ulus-devlet, bölgesel, etnik ve dini farklılıkları emecek gücü olan bir yapı olarak kabul edilmişti. Vatanseverlik olarak belirlenen ulusal kimlik başatlığını koruduğu sürece ulus-devlet  bütünlüğünü koruyacaktı. Hükümetler ile vatandaşı birbirine bağlayacak bir yapı oluşacaktı. Geniş kitlelerin kabul ettiği ulusal kimlik zayıfladıkça  devletin yönetebilirliği de Batı’da zayıflamaya başladı. Batılı ülkeler, Sovyetler Birliği’nin hegemonyası altındaki Batılı ülkeleri kurtarmak ve çok uluslu bir yapı gösteren Sovyetler Birliği’ni çökertmek için ortaya attıkları kimlik politikası başarılı oldu. Sovyetler Birliği dağıldı ve ‘turuncu devrimlerle’ eski Avrupa ülkeleri özgürleştiler. Ancak zaman içinde, Batılı ülkeler bu politikanın kendilerine yansıdığını gördüler. İngiltere, Fransa, İspanya, Belçika, günümüzde kimlik sorunlarıyla uğraşan ülkeler arasına girdiler. Yugoslavya etnik kimliklere göre dağıldı.

Avrupa’nın Korkuları

Avrupa’nın korkuları Amerika’dan daha büyük. Avrupalılar yapılan göçler nedeniyle büyük şehirlerde azınlığa düştüklerini hissediyorlar. Bu gelişme geometrik olarak artıyor. Avrupa halkı kendi geleneksel ülkelerinden, üçüncü dünyadan gelen kitle göçleriyle atıldıklarını görüyorlar. Kibirli olan Avrupa halkları, Afrika, Asya, Amerika, Avrupa gibi coğrafi isimleri kendilerinin yarattığını söylüyorlar. Avrupa’nın yumuşak gücünü yansıtan giyim kuşam sektörünün bütün dünyada kabul gördüğünü belirtiyorlar. Dünya halklarının Batılıların yarattığı teknolojileri kullanarak gene Batı’ya saldırdıklarını ileri sürüyorlar. Yukarda belirttiğimiz gibi aynı topraklar üzerinde yaratılan ortak kültürün ulusu yarattığını, göçlerle bu ortak kültürün kaybolacağını yeni kültürel yapılanmayla aynı topraklarda başka bir ulus yapısının oluşacağını savunuyorlar.

Avrupalılar korkularını destekleyen bazı rakamlar veriyorlar. Örneğin, resmi devlet istatistiklerine göre, 2007 yılında İspanya’nın nüfusunun yüzde 13.4’ü yabancılardan oluşuyor. Belçika’da başkent Brüksel nüfusunun yarısından fazlası üçüncü dünya ülkelerinden gelen göçmenlerden oluşuyor. Fransız Ulusal İstatistik Enstitüsüne göre, Fransa nüfusunun yüzde 20’si göçmenlerden oluşuyor. Hollanda hükümetinin raporuna göre, Hollanda nüfusunun yüzde 20’si Batılı değil. 2007 istatistiklerine göre Almanya nüfusunun yüzde15’i Alman asıllı değil. İngiltere’de 2011 nüfus sayımına göre  beyaz İngiliz halkı her on yılda yüzde 8 azalıyor. Amerika’da 2010 nüfus sayımlarına göre Hawai, Kalifornia, Yeni Meksika, Teksas eyaletlerinde beyaz olmayanlar çoğunluğu oluşturuyor. Avrupalıların hesaplarına göre 2050 yılında Avrupa, Avrupa dışından gelecek göçmenler tarafından yönetilecek. Rusya’da ise 109 milyon beyaz nüfusa karşılık, Rusya’nın içindeki bölgelerden gelen, 35 milyon kadar Müslüman ve Asya kökenli nüfus var. Rusya’nın Urallar ötesi topraklarında Çinli göçmen artışı gözleniyor. Çinlilerin 2030’larda Rusya’da en büyük göçmen grubunu oluşturacağı belirtiliyor.

Arthur Kemp,’Nova Europa: Kararan Dünya’da Avrupa’nın Var Olma Stratejisi’ adlı kitabında Avrupa’nın kurtuluşu için üç proje öneriyor. Birincisi; mümkün olduğu kadar uzun bir şekilde, kamu siyasal faaliyetleriyle beyazları ırksal sorunlar hakkında uyarmak  ve Batı medeniyetini korumak. İkincisi proje; bütün Batı uluslarında  ve bölgelerde otonom Avrupa toplulukları yaratmak. Üçüncüsü ise bir Avrupa etnik devleti yaratarak o alanda Avrupa halkının yaşamasını sağlamak. Tabii bu konuda önemli uygulamalarda teşvik ediliyor.

Sonuç

Batı’da ulus-devletin çözülmesinin önemli sonuçlarından biri liberal dünya düzeninin varlığını sürdüremeyecek olması. Oysa, Japon asıllı yazar Francis Fukuyama, ’Tarihin Sonu’ adlı kitabında Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle birlikte  liberal dünya düzenini küreselleşmiş geleceğin son mertebesi olarak takdim etmişti. Güçlü ulusal devlet yapılanması olmadan liberal uluslararası sistemin işleyemediğini fark eden Batılılar nasıl bir çözüm bulmaya çalışacaklar. Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov’un önerisine uyarak ortak sorunları çözmek için iki Batılı devlet Rusya ve Amerika yanlarında Asyalı Çin’i alarak hareket edebilirler mi? Batı’yla Batı’nının çatışmasının kendilerinin sonunu getireceğinin farkındalar mı? Veya ellerindeki nükleer silahları ve füzeleri kullanarak büyük kitleleri çaresiz stratejiler nedeniyle yok ederler mi? Ortadoğu’daki gelişmeler bize bu hususların herhalde cevabını verecektir, diyorum.