​BATININ TEMELİ OLAN ULUS DEVLET YAPISI ÇÖZÜLÜYOR MU? (1)

Hasan KÖNİ 07 Tem 2017

Hasan KÖNİ
Tüm Yazıları
Fransız devriminin ateşlediği ulusalcılık ulus devletlerin doğuşunda önemli rol oynamıştı.

Fransız devriminin ateşlediği ulusalcılık ulus devletlerin doğuşunda önemli rol oynamıştı. Batılı devletler uluslaşamayan diğer kültürlere göre, birliğin getirdiği yapılanma içinde çok daha güçlü bir yapı oluşturmuşlardı. Kendi ulus yapılanmalarından emin olan Batılılar, kendi ulusal bütünlüğünü sarsmayacağını düşünerek, ne kadar insancıl olduklarını kanıtlamak için, çok kültürlülüğü savunmuşlardı. Eski kültürlerin, dillerin yeniden canlanması Avrupa’yı ve Amerika’yı yeniden canlandıracaktı. Kültürlerinin kendilerini yöneten sistem içinde yer aldığını gören kitleler, sisteme daha çok bağlanacaklardı.

Amerika’daki malum lobilerin itmesi sonucu, Amerika’nın Afganistan ve Ortadoğu’da başlattığı rejim değiştirme siyaseti kaos yaratıp binlerce Müslümanı Avrupa’ya doğru yönlendirince önce Avrupa’da kültürel birlik konusunda korkular oluşmaya başladı. Aynı korkular, göçmenler ülkesi olduğunu her zaman iddia eden Amerika’yı da sardı. Göçler süregelirken, uluslararası düzenin kurucusu Amerika’nın karşısında yeni güçler belirmeye başladı. Bu durum Batı’da ekonominin düzeltilmesi olanağını da zora soktu. İşte o andan itibaren Batı’da yaşayan ve kendilerini ülkelerinin kurucu unsur olarak gören geniş kitleler kendilerini yönetenlerin görüşlerini şüpheyle karşılamaya başladılar. Kendi ana akım medyalarını ciddiye almamaya başladılar. Seçkinlere karşı kamunun kızgınlığı arttı. Batı’nın ulusları çok kültürlü ve küreselleşmiş bir dünyada geçici bir yapı olmayı kabullenemediler.

Batılı ülkelerde topluluk olma duygusunu kaybedilmesinden korkan ve devlete sahip olma duygusuna sarılan ulusalcı kitleler harekete geçtiler. İngiltere’de Brexit, Fransa’da Le Pen Hareketi, Hollanda, Almanya, Avusturya’da patlayan ulusalcı eylemler, Amerikan seçimlerinde de kendini gösterdi. Güçlerini kaybettiklerini hisseden beyaz Amerikalılar Trump’ı seçtiler. Popülist partilerin yarattığı ortam, yapısal sorunları doğurmaya başladı. Yapısal sorunlar Batı’nın demokratik politikalarını zora soktu. Yavaşça ulus-devletin parçalanmaya başladığı hissedildi. Liberal olmayan demokrasi modelleri yayılmaya başladı ve Batı demokrasilerinde yaşanan buhran nedeniyle ulus-devletin dünya politikasında önemi sarsıldı. Parçalanmış grupların kimlikleri ve hüzünlerinin yansıması vatanseverlik duygusunun ve ulusal gururun yerini almaya başladı. Seçkinlerin ulusal kimliğinin zayıflaması  Batı’da ulusal güvenliğin sarsılması sonuçlarını doğurdu. Demokratik haklar ve ona bağlı olan vatandaşlığa bağlı görevler göz ardı edilmeye başlandı. Bütün bu gelişmeler nedeniyle eski başkan Obama’nın aşırı milliyetçiliğe ve popülizme karşı uyarıcı konuşmalar yapmasına neden oldu. Obama, ikiye bölünmüş bir ulus yapısının getireceği tehlikelere karşı Amerikalıları uyardı. Amerika’nın geçmişinde Kuzey-Güney olarak bölünüp, yapılan savaşların acıları hala içlerindeyken yeni gelişmeler eski başkanı korkuttu.