Bayramlarda şehir merkezindeki evimizden köye giderdik. Sıla-i rahim. Babaannemizin yanına, nur içinde yatsın, şimdi aramızda yok. Onu ziyaret etmek yüzünü hiç görmediğimiz tanıdıklarımızı ziyaret etmek demekti, mezarlarında.
Hiç tatmadığımız köy duygusunu içimize çekmek demekti. Nereden çıktığımızı unutmamak için güzel temrinlerdi. Sıkılırdık elbette köyün dümdüz hayatı içinde. İkinci bayram gününden itibaren bayram biter herkes ovaya sökün ederdi. Uzun tatiller şehirde çalışanlara göre, mesai saatleri de öyle. Erkenden kalkıp güneş yüzünü göstermeden tütünlerin kırılması gerekir mesela. Gece vardiyası olduğu için fazla mesai de almaları mümkün değil. Çünkü patron kendileri.
Köy ve şehir arasındaki ayrımlardan biri ekmek çeşitlerinde ortaya çıkardı. O zamanlar köylerde ocağın başında ekmek yapılırdı. Çok kişi bir araya gelir, ihtiyacı olan kadar ekmeği üretirlerdi. Şimdilerde yassı ekmek olarak tanımlanan yufka pişirilirdi ocakta. Somun ekmeğe alışmış biz şehir çocukları burun kıvırırdık ama şimdi burnumuzda tütüyor o ekmeğin lezzeti. Şer halde incecik durduğu için uzun sürede tüketilebilir. Yenileceği zaman divanın altından çıkarılır ve yenilecek kadarı tavlanır ve ya dürüm için ya da yemekle yenilirdi. Gerçi şimdi herkes şehirlere geçti. Toprak küstü, ocak söndü. Yufka ekmeği bir ocağın etrafında yapan kaldı mı bilmiyorum.
Ramazan mevsimi biraz kokuların mevsimidir. Şehir oruç kokar. Tüm kokular daha net ulaşır burnumuza orucun koyduğu mesafeyle. İftara yaklaştığımızı pide kokularından anlarız. Ekmek çeşitleri fazla olsa da Ramazan’da pide yenir. Peki neden? Yufka ekmeği terk edişimiz şehirlere yerleşmeyle başlamış. Yani köy tarafımızın yufkaya meyyal olmasının sebebi bundan. Ramazan aylarında yediğimiz pideler de işte bu eski yassı ekmek kültürümüzün yadigarı. Her Ramazan’da pideyi sofralarımıza misafir etmemizin antropolojik izahını da böylece yapmış oluyoruz. Yassı ekmek aynı zamanda Suriyeli misafirlerimizin de tüketmeyi tercih ettiği bir tür. Onların tercih sebeplerinden koparılan küçük parçaların yemeği kavrayan bir kaşık ya da çatala dönüşmesiymiş. Sebepler farklı olsa da yassı ekmek bize geçmişimizi ve bağlarımızı hatırlatıyor.
Bizim bildiğimiz haliyle pide, Yunanların söyleyişiyle pita, ağırlıklı olarak yakın doğunun mutfak kültürüne aitmiş. Yufka kelimesi ise ilk yazılı Türk kaynakları arasındaki Orhun Yazıtları’ndan da geçen bir kelime. Sağına soluna baktığımızda hep merhameti görüyoruz. Yufka yürekli deriz mesela inceliğinden etkilendiğimiz kişilere, şefkati diri tutanlara.
İşte pide almaya giderken de daha ince, yufka yürekli bir aya kavuşmanın sevinciyle soframıza ona yaraşır bir yiyecekle donatmak istiyoruz. Nereden geldiğimiz hatırlamanın başka bir yolu pideler. Belki bir kokuyla geçmişe bağlanmak ve ihtiyacımız olanları almak için.
Koku deyip geçmeyin insanı nerelere götürüyor, inceldikçe güzelleşen bir gönül coğrafyasına… Unuttuğumuz yerlere ve zamanlara. Yufka yürekli, pide kokulu Ramazan’ın unuttuğumuz tüm güzellikleri yanımıza getirmesini temenni ediyorum.