Aman sakın "yoksulluk sendromu" diye okumayınız lütfen.
Burada ifade etmeye çalıştığımız şeyin varsıllıkla-yoksullukla ilgisi yok. Bu psikolojik bir duygu durum bozukluğuna tıp dilinde verilen isim, kişinin uzun süre kullandığı veya alıştığı bir şeyden yoksun kalınca vücudun vereceği aşırı tepkileri ifade etmek için kullanılıyor daha ziyâde.
Alkol, sigara, madde bağımlılığı gibi insan tabiatına uygun olmayan zararlı alışkanlıklar yanında bazı vak’alarda kişinin alıştığı iş ve yaşama biçimini değiştirdiğinde de ortaya çıkabildiği tespit edilmiştir. Bazı ileri vak’alarda düzenli olarak yapmakta olduğu eylemlerden uzak kaldığında da “abstinence syndrome” adı verilen yoksunluk sendromu görülebilmektedir. Bu türden hastalarda el - vücut titremeleri, yüz ve gözde seğirmeler, iştahsızlık, yorgunluk, bıkkınlık yanında saldırgan davranışlar ve ileri aşamalarda kendine ve çevreye zarar verme izlenmektedir.
Bir gazetenin spor sayfasında, genellikle futbolla ilgili yazıların neşredildiği bir köşecikte bu türden psikolojik rahatsızlıklardan bahsetmenin ne âlemi var? diye sorduğunuzu tahmin ediyorum, yazının ilk kısımlarını okuyunca sevgili editörüm de aynı tepkiyi vermişti. Ona söylediğimi sizinle de paylaşabilirim: “Lütfen sabırla okumaya devam ediniz.”
Ülkemizin en eski spor kulübü organizasyonlarından ve İstanbul’umuzun “obez üçüzler”inden Fenerbahçe’nin mevcut yönetiminin mayıs ayında yapılacak olağan kongre öncesi yaptığı bir dizi tutarsız iş ve eylemin, hangi sendromun yaklaşmakta olduğunu hissetmelerinden kaynaklanmış olabileceğini irdeleyebilmek için bu bilgilere ihtiyacımız vardı.
Geçtiğimiz hafta sonu cumartesi akşamı gün geceye dönerken, İstanbul’da Sarı Lacivertli spor kulübünün üç branşına ait karşılaşmalar vardı. Önce saat 16.00’da Ataşehir’de Ülker Spor&Event Hall’ın yanındaki küçük Metro Energy Salonunda voleybol erkek takımının Efeler Ligi’nde Ziraat Bankası ile mücadelesi, sonra saat 19.00’da Kadıköy Ülker Stadyumu’nda profesyonel futbol takımının Gençlerbirliği ile zirvedeki diğer takımlar tarafından da merakla beklenen maçı ve aynı saatlerde saat 20.00’de gene Ataşehir Metro Energy Salonunda hanım basket takımının İstanbul Üniversitesi ile iddialı bir maçı bulunuyordu.
NŞA (Normal Şartlar Altında) bir kulüp başkanının, bu üç organizasyonda da bulunmaya gayret edip camiasına liderlik etmesi, kulübünü temsil etmesi beklenirken; mevcut başkan, kongrede oy kullanacak küçük grupçuklardan Fenerbahçe Boks Şubesi’nin delegelerine Todori Restaurant’da yemek yedirmekle ve seçimlerde oy deposu olarak gördüğü bu delegasyonu kendisine oy vermeleri konusunda ikna etmekle meşguldü.
“İşte bunlar hep yoksunluk sendromu korkusundan” diyor bu işten anlayan hekim arkadaşlar. “Ya seçimleri kaybedersek ne yaparız” diye düşünmekten asli vazifelerini bile yapamaz hale geliyor insanlar. Ya kaybedersek endişesi ve kaybettikten sonra bomboş kalacak bir dünyanın hayali bile ürkütücü geliyor muhakkak.
Her ortamda, her seviyede “başkanım, başkanım” diye kabul görmekten, iltifata maruz kalmaktan, camiânızın verdiği güçle sözünüzün dinlenmesinden uzaklaşma ihtimali ufukta belirmişken -bu konfor nasıl terkedilebilir, kolay mı sanıyorsunuz? Kendileri de bunu ziyadesiyle bildikleri için bu türden sakil davranışlar içine girmekten geri duramıyorlar.
Daha önce verdikleri sözleri gerektiği gibi tutamadıkları, sponsorluk konusunda camianın hassasiyetlerini hiçe saydıkları, dün ak dediklerine bugün rahatlıkla kara diyebildikleri için (mevcut delege yapısı ile tekrar seçilmeleri mümkün olmakla birlikte) Mayıs 2018’den itibaren kendilerini bekleyen akıbetten kaçabilme yolunda ellerinden geleni-gelmeyeni seferber etmiş durumdalar.
Allah şifa versin, ne diyelim?
Okulları açılan evlatlarımıza başarılar ve hepimize iyi bir hafta diliyorum.