Burada; centilmence yapılan hareket, iş ve eylemler karşılığında hakemler tarafından taltif amacıyla ve fair-play'e dikkat çekmek için gösterilen Yeşil Kart'tan bahsediyoruz.
Bu yeşil kartın Amerika Göçmenlik İdaresi tarafından dağıtılan “Green Card” ile bir ilgisi olmadığını baştan söyleyelim.
Burada; centilmence yapılan hareket, iş ve eylemler karşılığında hakemler tarafından taltif amacıyla ve fair-play’e dikkat çekmek için gösterilen Yeşil Kart’tan bahsediyoruz. Şimdilik Voleybol sporu ile başlayan ve umuyor/diliyoruz ki diğer spor dallarına da yakında sirayet edecek olan bir uygulamanın ülkemizdeki ilk örneği geçen Cumartesi günü İstanbul’da yaşandı.
Galatasaray Daikin ile Fenerbahçe Opet kadın voleybol takımlarının kıran-kırana mücadelesinde Fenerbahçeli pasör çaprazı Magdalena Stysiak hakemlerin tam göremedikleri bir pozisyonda topun kendisine temas ederek oyun alanını terk ettiğini ve Fenerbahçe’ye verilen sayının aslında Galatasaray’ın hakkı olduğunu hakemlere iletip sayının Galatasaray’a yazılmasını sağladı. İşte bu hareketiyle bir hakkın gerçek sahibine teslim edilmesini sağlaması onun “yeşil kart” görerek takdir ve taltif edilmesine sebep oldu.
İtalya ve Bulgaristan’dan sonra kurumsal olarak liglerinde “Yeşil Kart” uygulayan üçüncü ülke olduk. Uluslararası turnuvalarda da deneme amacıyla bu türden fair play hareketlere yeşil kart verildiğini biliyoruz. 2022 VNL finallerinde Polonya Erkek Voleybol takımı 15 bin dolar ödül almıştı kendilerinin file temasını hakemlere bildirerek. Bu sene VNL finallerinde de yeşil karta 30 bin dolar ödül konulmuş ama alabilen çıkmamıştı.
İlk yeşil kart 6 Ekim 2018’de İtalyan hakem Andrea Puecher tarafından Itas Trentino’nun oyun kurucusu Simone Giannelli’ye İtalya Süper Kupa yarı finalinde Sir Safety Conad Perugia’ya karşı blok dokunuşunu kabul ettiği için gösterildi.
Kolay değil hele ki Fenerbahçe ve Galatasaray gibi ülkemizin en çok taraftara sahip ve ezeli rekabet içinde olan iki takımının bir müsabakasında bir sporcunun kendi lehine verilen bir kararı değiştirtip sayıyı karşı takıma yazdırması pek değil hiç alışık olmadığımız bir şey. Neyse ki konu voleybol olduğu için bize şirin geliyor, bravo diyoruz Magdelena’ya, aferine boğuyoruz, alkışlıyoruz. Voleybol da basketbol gibi daha okumuş-yazmışların oynadığı, yönettiği, takip ettiği bir spor. O sebepten bu tip fair-play hareketlere daha sık rastlıyoruz.
Oysa ki futbol öyle mi? Düşünsenize tribünlerin en sevdiği tezahürat “vur, kır, parçala, bu maçı kazan” iken, tribüncülerin hâlet-i rûhiyesi Makyavelizme meyyal iken, “gayeye giden her yol meşrudur”u kendine hayat düsturu yapmış insanlar elli yıldır bu ülkede futbolda hep başroldeyken, aynı forma renklerine sahip bir futbol maçında siz böyle bir centilmenliğe şahit olabilir misiniz?
Penaltı kazanmak için, rakibe kart göstertmek için, en ufak bir temasta kendini yere atan, dom-dom kurşunu ile vurulmuş gibi artistik hareketlerde bulunan futbolcuların el üstünde tutulduğu ve hatta bunun için özel idman sekansları düzenlendiği söylenen bir futbol piyasasında, bu gladyatörler arenasında bir babayiğit çıkacak ve evet elime değdi, evet kendimi attım, evet hatalıyım diyecek. Ne masal şey.
Evet bu hanım voleybolcu kızımız doğru yapmıştır, yarın öbür gün basketbolda da buna benzer şeylerle karşılaşacağız belki ama o kadar. Futbolda bunun yaşanmasını görmek belki bize değil de evlatlarımıza nasip olursa ne âlâ, olmazsa Muallâ.
Yani “Yeşil Kart” futbolda hayal olmaya kaldığı müddetçe bir adım ilerleyemeyiz. Vesselâm.