Sultan I.Mehmet'in (Çelebi) oğlu, İstanbul Fatihi, II. Mehmed Han'ın ise babasıdır.
Sultan I.Mehmet'in (Çelebi) oğlu, İstanbul Fatihi, II. Mehmed Han'ın ise babasıdır. Fetret devri olarak nitelendirilen ve babasının Amasya’ya hakim olduğu bir dönemde, bu şehirde dünyaya gelmiştir. Annesi Dulkadir Beyi’nin kızı Emine Hatundur. Doğum tarihi tahminen 1403-1404 aralığındadır.
Çocukluğu, babası I. Mehmed’in Osmanlı tahtı için mücadele ettiği bir dönemde geçen Sultan Murad, lalaları tarafından özel bir ihtimamla yetiştirilmiştir. Şehzade Murad, 1413 yılında babasının devletin birliğini sağlamasıyla birlikte, Amasya, Tokat, Sivas ve Çorum’u içine alan bölgenin valiliği ile görevlendirilmiş ve burada devlet idaresinde tecrübe kazanmıştır.
1421 yılında ise babasının vefat etmesi üzerine genç bir yaşta (17-18), 25 Haziran 1451 tarihinde tahta çıkmıştır. Kendisini tahta çıktığında uğraştıran en önemli mesele, babası döneminde başlayan amcası Düzmece Mustafa isyanıdır. Amcası Mustafa’nın Bizans elinde olduğunu ve onu kendisine karşı koz olarak kullanılacağını bilen Sultan Murad, Bizans’ın bu konudaki isteklerine karşı çıkmıştır. Nitekim Bizans İmparatoru da, Mustafa’yı serbest bırakmış ve Gelibolu’ya göndermiştir. Bu sırada gerek Osmanlı içindeki birtakım gruplar ile civar beylerden bazıları, Mustafa’nın tarafını tutmuş ve Karamanoğulları da, Osmanlı sınırlarına tecavüz etmişti. Mustafa isyanı o derece büyümüştür ki; devlet kısa süreli de olsa 1403 yılındaki ortama geri dönmüştür. Mustafa, Rumeli’deki birçok bölgeyi ele geçirmiş ve Edirne’de padişahlık iddiasında bulunmuş; ardından Bursa üzerine geçerek Sultan Murad’ı ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Fakat Bursa bölgesindeki savaşta Sultan II. Murad’a mağlup olmuştur.
Genç padişah Sultan II. Murad, böylesine kritik ve tehlikeli bir ortamda fevkalade yerinde tedbirler alarak gaileyi bertaraf etmiştir. Mustafa ise yanındakilerin desteği ile kaçmayı başarmış; fakat 1422 yılında yakalanarak Edirne’de idam edilmiştir.
Bu isyanı bastıran Sultan II. Murad, ilk olarak Mustafa’yı serbest bırakıp Osmanlı Devleti’nin büyük bir tehdit yaşamasına sebep olan Bizans üzerine sefere çıkmış ve 20 Haziran 1422’de İstanbul’u kuşatmıştır. İstanbul, hiç olmadığı kadar fethedilmeye yakınken; Bursa’dan gelen haber, bir İstanbul kuşatmasının daha kaldırılmasına sebep olmuştur. Zira bu sefer de, Sultan Murad’ın küçük kardeşi Şehzade Mustafa, isyan etmiş ve Bursa’da padişahlık ilanı yoluna gitmiştir. Bunun üzerine derhal harekete geçen Sultan Murad, 1423 yılında kardeşini yakalayarak gerekli idam cezasını uygulamıştır.
Bu gaileyi de ortadan kaldıran Sultan II. Murad, bu sefer dedesi Yıldırım Bayezid’in kesin bir ders verdiği; fakat Ankara Savaşı sonrası yeniden bağımsız olup iki Mustafa hadisesinde de, kendisine cephe alan beylikler üzerine harekete geçmiştir. Bu kapsamda Candaroğulları ve Karamanoğulları’nın ele geçirmiş olduğu toprakları geri kazanmış ve beyleri kendisine itaate mecbur bırakmıştır.
Akabinde Bizans’ın Ege ve Karadeniz kıyısındaki topraklarını da ele geçirmiştir. Yine Rumeli bölgesinde, Ankara Savaşı sonrası kaybedilen yerleri almak için Mora, Arnavutluk, Sırbistan ve Eflak bölgelerine seferler düzenleyerek birçok yerde Osmanlı idaresini yeniden tesis etmiştir. Sultan II. Murad’ın Rumeli’deki en önemli fetihlerinden birisi, dedesi Bayezid’in fethettiği, fakat fetret devrinde Bizans’a teslim edilen ve sonrasında para ile Venediklilerin hakim olduğu Selanik’in 1430 yılındaki fethidir. Bir diğer önemli fetih ise 1438 yılındaki Semendire’nin fethidir. 1439 yılındaki Belgrad kuşatması ise başarısız sonuçlanmıştır.
Fi’l-hakika Sultan II. Murad, saltanatı döneminde hem Rumeli’de Macar-Sırp-Venedik hem de Anadolu’da özellikle Karamanoğlu Beyliği’nin tehdidi ile sıkıştırılmaya çalışılmış; fakat hamlelerini doğru yaparak bu güçlerin saldırılarını boşa çıkarmayı başarmıştır. Bununla birlikte özellikle 1443 yılında Macar Başkumandanı Hunyadi Yanoş’un gerek Balkanlardaki güçlerle gerekse Karamanoğlu ile ittifak etmesi ve akabinde uç bölgesindeki bir kısım Osmanlı kuvvetlerini mağlup ederek harekâta başlaması, Sultan II. Murad’ı zor durumda bırakmıştır. Padişah bu süreçte Macarlar ile antlaşma yapmanın uygun olacağını düşünerek bir ahd imzalamıştır. Bu antlaşma akabinde Karamanoğlu üzerine yeni bir sefere çıkmış ve suhuleti sağladığına inandıktan sonra, tahtını Manisa’da bulunan oğlu Şehzade Mehmed’e bıraktığını ilan etmiştir. (1444)
II. Mehmed’in henüz 12 yaşında tahta çıkması Bizans-Venedik-Macar Krallarını adeta iştahlandırmış ve Osmanlı Devleti üzerine büyük bir sefer açılmasına sebep olmuştur. Böylece birçok batılı gücün katılımı ile bir Haçlı Ordusu meydana getirilmiştir. Vaziyetin vahametini gören Osmanlı idaresi, Sultan Murad’ı yeniden ordunun başına Edirne’ye davet etmiştir.
Nitekim Osmanlı ve Haçlı Ordusu, 10 Kasım 1444 tarihinde Varna’da karşılaştılar ve savaş Osmanlı Ordusu’nun muzafferiyeti ile sonuçlandı. Savaşta Macar Kralı Vladislas öldü ve Haçlı Ordusu bozgun yaşadı. Zafer sonrası, Sultan II. Murad yeniden tahta çıkarak oğlunu Manisa’ya yolladı.
Bu arada Haçlı tehlikesi bitmemiş ve Macar Kralı adına söz sahibi olan komutan Yanoş, yeni bir kuvvet toplayarak Sultan Murad’ın üzerine yürümüştü. Tarihe II. Kosova Savaşı olarak geçen bu harp, 17-20 Ekim 1448 tarihleri arasında cereyan etmiştir. Sultan Murad’ın hilal taktiği uyguladığı bu savaşta, Haçlı Ordusu bir kez daha mağlup edilmiş oluyordu.
30 yıla yakın padişahlığı döneminde Sultan II. Murad, 17 yaşında tahta çıkmasından itibaren 2 büyük şehzade isyanını bastırmış; ardından Anadolu ve Rumeli’de, Osmanlı Devleti’ni tehdit eden birçok güce haddini bildirmiş, birçok toprağı fethederek Osmanlı sınırlarına katmış ve nihayetinde 2 büyük haçlı zaferi kazanmıştı. Bu başarıları oğlu II. Mehmed’in gerçekleştireceği büyük icraatların sağlam bir temeli olmuştu.
3 Şubat 1451 tarihinde güzel hizmetlerle dolu bir hayatı geride bırakarak vefat eden Sultan II. Murad, Bursa’ya defnedilmiştir. Osmanlı'da ilim, sanat, edebiyat, tarih gibi alanlarda kurumsal düzeyde önemli gelişmeler, ilk defa sistemli olarak Sultan II. Murad görülecektir. Sultan II. Murad döneminde, Edirne tam anlamı ile bir başkent olmuş ve burada padişah tarafından sonraki yüzyıllarda “Eski Saray” olarak adlandırılacak bir saray inşa ettirilmiştir. Yine bir diğer başkent olan Bursa’da da Sultan Murad tarafından bir külliye yaptırılmıştır.