Biz Türkler için Birinci Dünya Savaşı, resmî olarak 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkesi/Mütarekesinin imzalanması ve Osmanlı Ordusu'nun savaştan çekilmesiyle sona ermişti.
Biz Türkler için Birinci Dünya Savaşı, resmî olarak 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkesi/Mütarekesinin imzalanması ve Osmanlı Ordusu’nun savaştan çekilmesiyle sona ermişti. Fakat 25 maddelik bu anlaşma ile İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gibi muhasım ordu askerlerinin Türk topraklarını işgal etmeye başlaması üzerine Türk Milli Mücadelesi/Türk İstiklal Harbi başlamıştı.
İtilaf Devletleri tarafından gerçekleştirilen işgallerin başında da şüphesiz Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’un işgal edilmesi hadisesi yer almaktadır. Zira mütareke sonrası İtilaf devletleri açısından en stratejik işgal bölgesi İstanbul ve Boğazlar olarak görülmüştü. Bu bağlamda İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın savaş gemilerinden oluşan İtilaf Devletleri donanması 13 Kasım 1918’de İstanbul’a demirlemiş, Çanakkale ve İstanbul Boğazı’ndaki istihkâmlara el koymuştu. Fakat geçici mahiyette görülen ilk işgale rağmen İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti görevine devam etmişti.
İstanbul’un işgaliyle eş zamanlı olarak Anadolu’nun birçok bölgesinde vuku bulan işgallere karşı ise Anadolu’da Millî Mücadele başlamıştı. Devlet ve millet olarak zor günlerden geçildiği bu süreçte, Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadelenin liderliğini üstlenmiş ve işgallerin sona erdirilmesi noktasında ilk etapta kapalı olan meclisin açılmasını, İstanbul Hükümeti’nden talep etmişti. Neticede İstanbul ve Anadolu arasında varılan Amasya Mutabakatı kapsamında 12 Ocak 1920 tarihinde Osmanlı Mebûsan Meclisi açılmıştı.
Son Osmanlı Mebûsan Meclisi olarak anılan bu meclisin yaptığı en önemli icraat, Misâk-ı Millî’yi kabul etmesidir. Türk milletinin yemini, yani “milli yemin” anlamını ihtiva eden Misâk-ı Millî, Mondros Ateşkesi sonrası Türk vatanının haksız ve hukuksuz işgali karşısında Millî Mücadele döneminde İstiklal Harbi’nin esaslarını belirleyen ve işgale karşı direnişi tüm dünyaya ilan eden son derece tarihi önemi haiz bir belgedir.
Mîsâk-ı Millî, 28 Ocak 1920’de kabul edilmiş; 17 Şubat 1920’de ise yabancı dillere çevrilerek uluslararası kamuoyuna açıklanmıştır. Bu karadan hoşnut olmayan ve bir müddettir İstanbul’u tamamıyla işgal etmeyi hedefleyen İtilaf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u fiilen ve resmen işgal etmiştir. İstanbul’un işgal edilmesine bilhassa İngiltere’nin istekli olduğu, dönemin müttefik devletlerince hazırlanan raporlardan da anlaşılmaktadır. Zira işgalden 6 gün önce 10 Mart 1920’de İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcileri arasında yapılan toplantıda, İngilizlerin ısrarıyla işgal kararı çıkmıştır. İşgalden bir gün önce 15 Mart’ta, ileri gelen Türk asker ve sivillerden oluşan 150 kişi tutuklanmış ve resmî-fiili işgale başlanacağı sadrazam Salih Paşa’ya bildirilmiştir. 16 Mart günü saat 16.00’dan itibaren de işgal fiilen başlatılmıştır.
İtilaf Kuvvetleri, işgal kapsamında İstanbul/Kabataş’taki Mebûsan Meclisine de baskın vererek Milli Mücadele yanlısı olarak gördükleri vekilleri tutuklayarak Malta Adasına sürgüne yollamışlardır. Bir ülkenin parlamentosundaki milletvekillerinin uluslararası hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması ve bir oldubitti ile yurt dışına sürgün edilmesi, insan hakları ve demokrasinin beşiği olarak kendini tanıtan Batı’nın, bu değerlere ne derece saygısız olduğunu açıkça ortaya koyan tarihi bir örnektir. Neticede son Osmanlı Mebûsan Meclisinin faaliyetleri, görev yapmasına imkân olmadığı gerekçesiyle sonlandırılmıştır.
Bu esnada Ankara’da bulunan Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa ise haberi alınca yabancı devletler meclislerine, dışişleri bakanlıklarına ve siyasî temsilcilere gönderdiği telgraflar ile işgali protesto etmiştir. Ayrıca 19 Mart 1920’de Ankara’da yeni bir meclisin toplanmasına yönelik bir genelge yayımlamıştır. Kısa sürede yapılan seçimler neticesinde yeni seçilen mebusların yanı sıra İstanbul’daki İtilaf Devletlerinden kaçabilen vekillerin de katılımı ile 23 Nisan 1920 tarihinde [Türkiye] Büyük Millet Meclisi Ankara’da açılmıştır.
Beyannamede dikkat çekici bir husus da Büyük Millet Meclisi açıldığında, devletin başkenti işgal altında bulunduğundan ve İstanbul’da sadarete gelen Damat Ferid Paşa Hükümeti işgal güçlerinin tahakkümü altında olduğundan ülke yönetimine el konulduğunu deklare etmiş olmasıdır. Bu kapsamda meclis açıldıktan sonra ilk icraat, 2 Mayıs 1920 tarihinde her biri meclis içinden seçilen bakanların oluşturduğu İcra Vekilleri Heyetinin (Bakanlar Kurulu) teşkil edilmesi olmuştur.
Sonuç olarak İstiklal Harbi’nin dönüm noktalarında biri, İstanbul’da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde 28 Ocak 1920’de Mîsâk-ı Millî’nin kabulü ve 17 Şubat 1920’de İtilaf devletlerine ilan edilmesi olmuştur. Bunun üzerine İtilaf Devletleri tarafından 16 Mart 1920’de İstanbul fiilen ve resmen işgal edilmiş; akabinde 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılmıştır. Böylece Türk topraklarındaki idari yönetimin büyük ölçüde İstanbul’dan Ankara’ya geçişi ile Osmanlı’dan Türkiye’ye geçiş süreci de başlamıştır.
İstanbul’daki müttefik kuvvetlerin varlığı ise 30 Ağustos 1922’de kazanılan İstiklal Harbi’nin nihai askerî zaferi sonrası diplomasi yolu ile sonlandırılacaktır. Nitekim 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması sonrası 6 Kasım 1923’te 3. Kolordu’ya bağlı Türk birlikleri İstanbul’a dâhil olarak şehrin kontrolünü ele almıştır. İstanbul ve Boğazlardaki Türk egemenliğinin tam anlamıyla sağlanması ise Lozan’da kabul edilen Boğazlar Rejiminin 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle sona ermesiyle temin edilmiştir.
(TBMM’nin 23 Nisan 1920 tarihli açılışı ve 1920-1924 yılları arasında kullanılan 1. Meclis Binası)