AB Komisyonu'nun yeni başkanı Ursula von der Leyen sözünü tuttu. Komisyonu oluşturmaya başlamadan önce çok iddialı konuşmuş ve bu komisyonda kadınların erkeklerle eşit oranda temsil edileceğini açıklamıştı.
Bunu sağlamak kolay olmadı. Tek tek AB üyesi ülkelerle görüşerek ve belki de bazı ülkelere bazı sözler vererek karşılığında çok sayıda kadın politikacının komiser olarak önerilmesini sağladı. Bu sayede şimdi Avrupa kamuoyunun sempatisini kazandı.
Bir diğer başarısı ise Avrupa Parlamentosu’nda AB başkentleri açısında çok değerli bir çoğunluk oluşturan Hristiyan demokrat, sosyal demokrat ve liberal meclis grupları AB Komisyonu’nda aynı konumdalar. Yeni AB Komisyonu üyelerinin mensup oldukları partilere baktığımızda AB Komisyonu’nun tam bir Hristiyan demokrat, sosyal demokrat ve liberallerin koalisyonu olduğunu söyleyebiliriz.
Avrupa Parlamentosu’nun, AB Komisyonu’nu tasdik etmesi gerektiğinden bu çok önemli bir detay. Avrupa Parlamentosu’nda özellikle bazı Doğu Avrupa ülkeleri tarafından önerilen komiser adaylarının terleyeceği kesin. Hatta AB Komisyonu içinde tek bir komiseri bile kendilerine yakın olarak göremeyen siyasi gruplar komiserlere yönelik olarak oldukça sert olacaklar. Komiserlere yönelik eleştirileri ve soruları olacak. Hatta bazı komiserlerin adaylığını AB Komisyonu’nu onaylamamalarına bahane olarak istismar edecekler.
Buna karşın Avrupa Parlamentosu’nda Hristiyan demokratlar, en başta Almanya eski Savunma Bakanı ve CDU’lu yeni AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i destekleyecekler. Komiserlerin bazılarına yönelik olarak ufak, tefek eleştiriler olsa da AB Komisyonu adayı komiserleri seçecekler. Ayrıca AB Komisyonu başkan yardımcısı olan Litvanyalı Valdis Dombrovskis’de ekonomi ve sosyal alandan sorumlu olması bir başka destek nedeni olacak.
Sosyal demokratlar da özellikle Avrupa Parlamentosu seçimlerinde adayları olan ve sosyal demokrat camiada büyük sempatiye sahip olduğu bilinen Frans Timmermans’ın komisyonda hem başkan yardımcısı olması hem de önemli bir makamda oturuyor olması nedeniyle genel olarak memnunlar. Frans Timmermans, AB kamuoyunun çok önem verdiği “iklim ve çevre” alanından sorumlu komiser olarak oldukça popüler bir görev üstlendi. Sadece Alman sosyal demokratlar sırf eleştirmiş olmak için özellikle Doğu Avrupa’dan bazı ülkelerin komiser adayları ile uğraşacaklar. Alman sosyal demokratlar, Almanya eski Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in bir CDU’lu politikacı olması nedeniyle Avrupa ve Almanya politikalarını birbirinden ayırmakta güçlük çekiyorlar. Ancak sayıca az olduklarından sosyal demokrat meclis grubu içinde etkin konumları yok. Sonuçta onlar da en azından Almanya’da federal düzeyde koalisyon ortağı olduklarından yeni AB Komisyonu’nu seçmek zorundalar. Almanya açısından bu yeni komisyonun bir başka önemi daha var. Almanya, 2020 yılının ikinci yarısında AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenecek.
Avrupa Parlamentosu’ndaki liberaller (RENEW) ise oldukça mutlu. AB Komisyon Başkanı olarak önerdikleri Margrethe Vestager’in de AB Komisyonu başkan yardımcısı olması liberaller için çok değerli. Ayrıca Çekya’dan Vera Jourova, Fransa’dan Sylvie Goulard, Estonya’dan Kadri Simson, Belçika’dan Didier Reynders ve Slovenya’dan Janes Lenarcic ile birlikte toplan 6 komisere sahip oldukları için yeni AB Komisyonu’nu destekleyecekler.
Yeşiller büyük bir ihtimalle çok sayıda komiser adayını eleştirerek ana muhalefet rolünü üstlenecekler. Muhtemelen Sol Grup ile birlikte özellikle Margaritis Schinas’ın yeni görevini bir tür “AB’yi sığınmacılar için girilmez bir kale yapma” olarak tanımladıklarından bu konuda çok ses çıkaracaklar.
Avrupa Parlamentosu’ndaki aşırı sağ gruplar da klasik muhalif tavırlarını sergileyecekler.
Tüm bu sürecin sonunda yeni AB Komisyonu’nun oluşturan komiser adaylarının seçilmesini beklersek bu yanlış olmaz.
Türkiye açısından değerlendirecek olursak yeni komisyonda aslında daha önemli bir görev olan “bütçe” gibi bir alandan sorumlu olacak olan Johannes Hahn’ın artık “Genişlemeden” sorumlu olmaması olumlu bir gelişme. Johannes Hahn, maalesef Türkiye konusunda adil olmayı başaramadı. AB adaylığı hedefine doğru kararlı bir şekilde ilerlemekte olan ve bu üyelik stratejisini her şeye rağmen değiştirmeyen Türkiye’ye destek olmak yerine daha çok “köstek” oldu. Oysa AB ve Türkiye arasındaki ilişkide özellikle Türkiye’den sorumlu alanda görev yapan komiserin adil olması ve diyaloğa değer vermesi çok önemli bir faktör. Johannes Hahn ise diyaloğu teşvik etmeyi başaramadı. Tam tersine Türkiye aleyhine demeçleriyle Türkiye kamuoyunun haklı tepkisine neden oldu. Şimdi yeni bir komiser var. Macaristan’dan Laszlo Trocsanyi yeni komisyonda “Genişlemeden sorumlu” komiser. Onun hakkında anlatılanların şu anda hiçbir önemi yok. Macaristan ve Türkiye arasındaki ilişkinin ne kadar iyi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Yeni komisere şans verip onun Türkiye ve AB arasında yeni ve yapıcı bir diyaloğu başlatmasını dilemek en doğrusu olacaktır.
Ayrıca yeni AB Komisyonu’nun AB medyası tarafından Türkiye’ye karşı kışkırtılmasına da dikkat etmek gerekiyor. Salı günü AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, basın toplantısında komiserleri tanıtırken bu oyun oynandı. Son yıllarda Türkiye “karşıtlığı” ile sürekli göze batan “euronews” muhabiri AB Komisyonu Başkanı von der Leyen’in Türkiye karşıtı bir açıklama yapması için elinden geleni yaptı. Dileğimiz yeni AB Komisyonu’nun Türkiye karşıtı medya konusunda titiz olması.
Yeni AB Komisyonu konusunda şimdilik bu kadar. İzlemeye devam edeceğiz.