Avrupa Birliği ve ABD arasında Rus doğal gazı nedeniyle yoğun tartışmalar sürerken Kıbrıs'tan yeni bir haber geldi.
Kıbrıs Rum kesimi, Amerikan enerji şirketi Exxonmobil’in Doğu Akdeniz’de son 2 yılın dünya üzerindeki en büyük üçüncü doğalgaz rezervini bulduğunu açıkladı. Açıklamayı Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis ile sondajı yürüten Amerikan Exxonmobil Başkan yardımcısı Tristan Aspray yaptı.
Avrupa için alternatif bir enerji kaynağı olma çabasındaki Kıbrıs Rum Kesimi’nin Enerji Bakanı Lakkotripis, 141 ila 226 milyar metreküplük doğalgaz bulunduğunun tahmin edildiğini ve bu keşfin Kıbrıs açıklarında daha fazla çalışmanın yolunu açmasını umduğunu söyledi. Exxonmobil Başkan yardımcısı Tristan Aspray de Exxonmobil ve ortakları Katar Petroleum ile daha fazla rezervin bulunması imkanının olduğunu vurguladı.
10’uncu parselde keşfedilen doğalgaz yatağı, Kıbrıs açıklarında keşfedilen üçüncü rezerv. Amerikan şirketi Exxonmobil dışında İtalyan Eni ve Fransız Total firmaları ve Türkiye bölgede keşif amaçlı sondaj çalışmaları yürütüyor.
2011’de de Teksas merkezli Noble Energy, Kıbrıs’ın güneydoğusunda 127 milyar metreküplük bir doğalgaz rezervi keşfetmişti. Son keşif, Kıbrıs’ta şimdiye kadar bulunan en büyük rezerv.
Avrupa’nın Rus doğal gazına bağımlı olmasından rahatsız olan çevreler acele edip yanlış rüyalar görmesinler. Çünkü Doğu Akdeniz’den gelecek doğal gazın Türkiye dışında bir başka yoldan Avrupa’ya ulaşması neredeyse imkansız.
Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, Yunanistan ve Mısır istedikleri kadar Türkiye’ye alternatif olanaklar arayışı içinde olsunlar cevap çok net: Türkiye’nin alternatifi yok.
İlk önce hemen hatırlatalım. Doğal gaz rezervinin olduğu bölgeler sadece Kıbrıs Rum Kesimi’nin yetki alanında değil. Bildiğiniz gibi Kıbrıs’ta sadece Rumlar yaşamıyor. Kıbrıslı Rumların tek taraflı hak iddia ettiği her alanda Kıbrıslı Türkler de hak ve söz sahibi.
Ayrıca Doğu Akdeniz’in en uzun kıyısına sahip olan Türkiye en az Kıbrıs Rum kesimi kadar Akdeniz’de petrol ve doğalgaz sahaları üzerinde hak ve söz sahibi.
Kıbrıs Rum Kesimi, 2007 yılında tek taraflı münhasır ekonomik bölgesi ilan ettiği deniz alanında 13 adet parsel için ruhsat çıkardı. Bu parsellerden sekizi enerji şirketlerinin ilgisini çekti. Türkiye’de haklı olarak bu şirketleri uyardı. Türkiye Deniz Kuvvetleri ve KKTC sahil koruma komutanlığı bu nedenle bölgede çok sayıda savaş gemisi ve ile nöbet tutmakta. Yani bölge sahipsiz değil.
Kıbrıs Rum Kesimi yanlış rüyalar görmekte. Türkiye’ye karşı yanına İsrail ve Mısır’ı çekerek sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirerek aslında kendi çıkarlarına zarar vermekte.
Kıbrıs Rum Kesimi’nin isteği üzerine Doğu Akdeniz’de 2, 3 ve 9’uncu parsellerde İtalyan ENI ve Güney Koreli Kogas’, 6 ve 11’inci parsellerde ENI ile Fransız Total, 8’inci parselde ENI, 10’uncu parselde ExxonMobil ve 13’üncü parselde ise Noble Energy doğal gaz arayışındalar. Türkiye, Doğu Akdeniz’de 1,4, 6 ve 7’nci parseller kendi kıta sahanlığı içinde olduğundan dolayı bu konuda çok dikkatli. Kendi kıta sahanlığı dışındaki tüm arayışlarda da Kıbrıslı Türklerin haklarının korunması konusunda sorumluluk sahibi.
Kısacası eğer Kıbrıs Rum Kesimi, geleceği olmayan yanlış rüyalar görmekten vaz geçerse hem Kıbrıslı Rumlar hem Kıbrıslı Türkler hem de Türkiye ile birlikte diğer tüm taraflar kazanan olma şansına sahip olabilir.
Bölgede çıkarılacak olan doğal gazın Akdeniz’de başka bir yoldan Avrupa’ya ulaşması sadece çok pahalı değil aynı zamanda yolun uzunluğu ve Akdeniz’in derinliği açısından da çok sorunlu. Buna karşılık hali hazırda Kıbrıs’ın kuzeyine Akdeniz’e borular döşeyerek su veren Türkiye yakınlığı nedeniyle tek akılcı çözüm.
Yani hem doğal gaz rezervleri sorununun çözülmesi hem de çıkarılan doğal gazın Avrupa’ya ulaşması için Kıbrıslı Türkler ve Türkiye ile iş birliği tek yol. Türkiye buna hazır.
Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bu konuda son aylarda çok net konuştu. Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Türkler ve Türkiye olmaksızın ve de onların çıkarlarına zarar vermeye kalkarak macera arayışı içinde olanlar karşılarında Türkiye’yi bulacaklarından emin olabilirler.
AB ise bu konuda yanlış tarafta durmak yerine Avrupa’nın çıkarı için diyaloğu ve çözümü teşvik eden bir tavır içinde olursa çok iyi olur.