"Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten” diyor Türk Dili’nin renkli şairlerinden Ülkü TAMER, Konuşma adlı şiirinde. (Geçen haftaki yazımızı Yozgat Sürmelisi olarak bilinen “dersini almış da ediyor ezber” diye bitirmiştik bu haftaki yazıya da gene “dersli” bir iki mısra ile başladık, en azından serencamımızı tutarlı bir çizgide devam ettirmiş olduk.)
Geçen hafta sonu Fenerbahçe-Rize maçı esnâsında meydana gelen penaltı pozisyonu ile ilgili olarak hem televizyonlardaki yorumcuların, hem de “kerameti kendinden menkul” bir kısım spor yazarının cehalet ve keyfiliği ayyuka çıktı. Değişen kurallardan ve bunların dünya üzerindeki uygulamalarından habersiz bu dayı ve amcalarımız, ekrana getirilen “kuralı” dahi -içlerine sinmediği- gerekçesiyle görmezden gelmeyi yeğlediler.
Dünyada Futbol Oyun Kurallarını düzenleyen IFAB (Uluslararası Futbol Birliği Kurulu) tarafından yayınlanan ve Kara Kaplı Kitap diye “ti”ye alınan kural kitapçığının 11. Maddesinin ikinci fıkrasına göre soru-cevap bölümünde şöyle hüküm altına alınıyor bu durum; “ofsayt pozisyonundaki bir oyuncu, topa doğru hareketlenirse ve topla oynamadan önce ceza sahası içinde kendisine faul yapılırsa karar ne olur?” Kara Kaplı şu cevabı veriyor; “karar penaltıdır, topa dokunmadan önce ofsayt olmayacağı için faul cezalandırılmalıdır.”
Karar bu kadar açık ve net olduğu halde hem yayıncı kuruluşun hem de irili ufaklı birçok televizyon programının yorumcuları bir türlü “penaltı” diyememişlerdir. Tarafgirlik ve kulüp aidiyeti bu yorumcularımızın elini-dilini bağlamış ve ortaya bu traji-komik durum çıkmıştır.
Hukukun temel ilkelerinden olan “ignorantia juris non excusat” -kanunu bilmemek de mazeret sayılmaz- ayrıca.
Bu arada biz de bir kamu hizmeti yapalım ve 1 Haziran 2019 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek olan ve geçen hafta yayınlanan yeni IFAB kararlarını çok kısaca özetleyelim satır başlarıyla. (sonra kimse “haberim yoktu” demesin!)
Spor Gazetecisi Hüseyin ÖZKÖK’ün güzel çevirisi ile paylaştığı bu son değişikliklerle kronikleşmiş birçok husus daha işler ve anlaşılır hale getiriliyor bu üst kurul tarafından.
- Hakeme çarpıp rakibe avantaj sağlayan pozisyonda oyun devam etmeyecek hakem atışı ile sürecek, hakem oyun durduğunda tekrar başlamak için top kimde ise ona verecek, hakem atışı yapmayacak.
- Saha kenarındaki antrenör ve futbolcular sözle uyarılmadan direkt sarı/kırmızı kart görecek.
- Ceza sahası içindeki aut ve serbest vuruşlarda topun ceza sahasını terk etmesi beklenmeyecek, paslaşma olabilecek.
- Oyundan çıkan oyuncu yedek kulübeleri tarafından değil en yakındaki çizgiden sahayı terk edecek.
- Serbest atış kullanan takım oyuncuları baraja giremeyecek.
- El ve kollar omuz hizasından yukarıda ise çarpmalar cezalandırılacak, ancak eğer top vücudun başka bir yerinden seker veya kayarak müdahale durumlarında destek koluna çarparsa bu el sayılmayacak.
- Top hücum eden takımın bir oyuncusunun eline kasti olmadan çarparak gol olur veya takımına avantaj sağlayacak şekilde başka bir takım arkadaşına giderse bu el ile cezalandırılacak. Ancak top eğer savunma oyuncusunun eline kasıt olmadan çarparsa oyun devam edecek ve herhangi bir ceza verilmeyecek. (Bu, el konusunda 1902 yılından beri yapılan ilk değişiklik.)
- Kaleciler penaltı atışlarında bundan sonra daha öncesinde olduğu gibi iki ayağıyla birden değil, sadece tek ayakla kale çizgisinde durabilme hakkına sahip olacaklar. (Bu da bir ayaklarının bir adım önde olmasının yolunu açıyor.)
Öğrenmenin yaşı yok, Yunus’un dediği gibi; “her dem yenileniriz, bizden kim usanası?” İyi haftalar.