Almanya'da Bertelsmann Vakfı tarafından Coburg Yüksekokulu'na yaptırılan bir araştırmaya göre "Almanya'nın 2060 yılına kadar yılda 260 bin göçmene ihtiyaç duyduğu" tespit edilmiş. Bunların yılda 146 bin kadarı da Avrupa Birliği dışından olmak zorundaymış.
Almanya ekonomisinin her geçen gün azalan iş gücü sayısının artması için düzenli göçe ihtiyacı varmış. Almanya’da bugün özellikle inşaat alanında bu eksiklik fazlasıyla hissedilmekte. Ekonominin iyi gitmesi sonucu inşaat sektöründe iş yapan firmalar üç yıl sonrasına yetecek kadar işe sahip. Ancak yeterince eleman bulamamaktalar. O yüzden işler ya aksamakta ya da planlandığı gibi başlayamamakta. AB genelinde ihaleye çıkmak bu sorunu çözememekte.
Gerçekten de sadece Almanya’nın değil birçok AB üyesi ülkenin de birçok sektörde kalifiye eleman ya da yetiştirilmek üzere işe alınacak eleman sıkıntısı her geçen gün artmakta.
2015 yılında Suriyeli sığınmacıların sayıca çok bir şekilde bir anda AB’ye akın etmeleri tüm AB üyesi ülkeleri için büyük bir sorun olmuştu. Özellikle Balkanlar üzerinden yürüyerek gelen sığınmacılar karşısında AB üyesi ülkeler “ne yapacaklarını şaşırmışlardı”. Günümüzde Türkiye ile imzalanan “sığınmacılar anlaşması” ve Türkiye sayesinde AB’nin böyle bir sorunu yok. Ancak açık bir şekilde profesyonelce organize edilmesi gereken düzenli bir göçe ihtiyacı var.
Tüm AB genelinde geçerli olacak bir göç yasası aracılığıyla sayıları yıllık ihtiyaca göre belirlenecek AB dışından gelecek göçmenlere ihtiyaç var.
Buraya kadar güzel.
Ancak AB ekonomisinin tek sorunu eksik elemanlar değil, aynı zamanda AB’de yükselen ırkçılık büyük bir sorun. Ekonominin ihtiyaç duyduğu insanların can ve mal güvenliği açısında her geçen gün artan endişeleri var. Haklılar.
İşte en son Almanya’nın başkenti Berlin’de yaşanan olay. Berlin’in Hellersdorf mahallesinde 12 yaşında bir çocuk spor sahasında “yabancı” olduğu için saldırıya uğradı. Kendisine “yabancı mısın?” sorusu soran ve ardından “ırkçı hakaretler” eden bir grup tarafından yere itilip tekmelenen 12 yaşındaki Berlinli çocuk olayı annesine anlatınca polisin olaydan haberi oldu. Şimdi ırkçı saldırganlar aranmakta.
Yine Berlin’de Neukölln mahallesinde 12 yaşında “kapalı” bir kız çocuğu “ırkçı bir kadının” saldırısına uğradı. Kızın başındaki başörtüsünü zorla çekip çıkartmaya kalkan kadın sadece bu saldırı ile de yetinmedi. Elinde içi kan dolu bir hastane iğnesini kız çocuğuna batırmaya kalktı. Bu da yetmedi ayrıca bir “göz yaşartıcı sprey” ile kızı tehdit etti. Tüm bu saldırılar sonucu kız çocuğu hafif yaralandı.
Bu saldırıların olduğu Berlin kentinde yine aynı zamanlarda Marzahn mahallesinde ırkçı bir saldırgan 15 - 16 yaşlarında Suriyeli iki kız çocuğuna saldırdı. Kızlara “Pis yabancılar. Başörtülerinizi çıkarın ve defolun” diye hakaret eden ırkçı cani kızların yüzlerini yumrukladı. Yüzlerinden yaralanan kızlar tedavi altına alındı. Üç olayla ilgili polisin soruşturması devam etmekte.
Berlin’de Filistin kökenli politikacı ve eyalet hükümetinin müsteşarı Sawsan Chebli saldırılarla ilgili olarak “ Eğer Müslüman kızları başörtüleri nedeniyle şiddete maruz kalıyorlarsa bunu artık yabancı düşmanlığı olarak tanımlayamayız. Bunun adı İslam düşmanlığı ve İslam Dinine karşı ırkçılıktır” açıklaması yaptı. Çok haklı.
AB geneline yükselen ırkçılık ve ırkçı saldırıların ana hedefi “Müslümanlar”. Sadece bir hafta sonu Berlin’de üç saldırı yaşandı. Maalesef AB genelinde yaşanan birçok saldırıdan polisin haberi bile olmuyor. Saldırıya uğrayanların bazıları korktukları için şikayet bile edememekteler.
Korkularını anlıyorum. Yapılan bir araştırmaya göre 23 ve 26 Mayıs 2019’da yeniden seçilecek olan Avrupa Parlamentosu’nun en güçlü üçüncü meclis grubunun “aşırı sağcı partiler” olması bekleniyor. Bu durum bizi artık şaşırtmıyor. Irkçı sloganlarla oy avcılığına çıkan aşırı sağcı partiler İtalya’da, Avusturya’da ya da Finlandiya’da koalisyon ortağı olarak iktidardalar. İtalyan İçişleri Bakanı bile olan aşırı sağcı politikacılar var artık AB’de. Birçok ulusal mecliste güçlü konumda “aşırı sağcı partiler”.
Avrupa’da ırkçılık ve ırkçı saldırılar Avrupa ekonomisi için büyük bir tehlike. Eğer ırkçılık önlenemezse AB göçmenler için hiç cazip olmayacak.
Avrupa ve AB’de demokrasiye sahip çıkmanın zamanı geldi de geçiyor. Tüm demokratlar birlikte ırkçılığa ve ırkçı saldırılara karşı iş birliği yapmak zorundalar. İnşallah başarırlar.