2002 genel seçimlerinde halkımız sessiz bir devrimi gerçekleştirdi… Geçmişe sünger çekip ANAP, DYP ve MHP'yi Meclis dışında bırakarak ve AK Parti'yi iktidara getirerek ülkede değişim rüzgârını başlattı. O günden bu güne kadar ülkeyi önce Başbakan olarak daha sonra da Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor ve ülke 16 yılda kabuk değiştirdi, bir nevi çağ atladı.
2007 yılında birileri asker-elit işbirliği ile bu değişim rüzgârını durdurmaya çalıştı ama halk 2007’de AK Parti’ye müthiş bir destek vererek “sonuna kadar yola devam” dedi.
Ama Türkiye’yi durdurmaya çalışan güçler hiç yılmadı. Onlar da bu değişimi durdurmak, rüzgârın hızını kesmek için ellerinden geleni yaptılar. MİT müsteşarını tutuklamaya kalktılar, Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık olayları, hendek savaşları, FETÖ rezaleti ve en son 15 Temmuz kanlı darbe girişimi hep Türkiye’ye ayar vermek için yapıldı… Ama Erdoğan’a “sonuna kadar yürü” diyen halkımız liderinin arkasında durdu ve bugünlere geldik.
Erdoğan 16 yılda bu çürük sistemin Türkiye’de yönetim zaafları yarattığını gördü ve yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini hayata geçirmek için kolları sıvadı ve bir Anayasa değişikliği ile bunu başardı. Halkımızda bunu 16 Nisan 2017 de bir referandumla onayladı. Yani Erdoğan’a “ne yapman gerekiyorsa yap şu devrimi, değişimi tamamla” talimatı verdi.
Şimdi geldiğimiz noktada yarın hayati bir seçim yaşayacağız. Cumhurbaşkanımızı ve yeni Meclisi ayrı ayrı seçeceğiz. Burada oylanacak olan “yola devam mı yoksa eskiye dönüş mü” olacak.
Yani Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçilirse halkımız ona “sana başlattığımız işi tamamla” talimatı vermiş olacak. Anayasa değişikliğini zaten kabul ederek “yola devam” diyen halkımız şimdi frene basar mı? Hiç sanmıyorum.