Uyum kavramı toplumsal ilişkileri tanımlamak üzere kullanıldığında, bir çatışmasızlık halini ifade ettiği için olumlu içeriğe sahip bir kavram olarak değerlendirilir.
Uyum kavramı toplumsal ilişkileri tanımlamak üzere kullanıldığında, bir çatışmasızlık halini ifade ettiği için olumlu içeriğe sahip bir kavram olarak değerlendirilir. Bu türden bir kavrayış çatışma kavramını doğal olarak olumsuz bir içeriğe büründürür. Bu tutum, uyum kavramının akla gelen ilk tanımına bağlı olarak ortaya çıkar. Bir melodinin farklı notaların uyum içinde olmasından ortaya çıktığı düşüncesi buanlayışa dair basit bir örnektir. Ancak bu anlayış iki farklı tekil şeyin birbirleriyle uyum içinde olmasıyla onların birbirlerine uygun hale getirilmesini birbirine karıştırıyor. Bu, en basit anlamıyla, harmony ve conformi ty kavramları arasındaki anlam farklılığının göz ardı edilmesi demektir. Bu iki kavram arasındaki farklar göz ardı edildiğinde otantik varoluşa içkin iradi tercihler tanınma ve onaylanma süreçlerinin dışına itilmiş olur. Bu nedenle, uyum kavramına mesafeli durmak gerekir. Çünkü; UYUM,
bedenin ve tinin olanca açıklığıyla deneyimlenebilmesini kesintiye uğratmanın,
açıklığın üzerini örtmenin, açıklığı gizlemenin,
bedeni ve tini baskı altına almanın, bedenin tine doğru yayılımını engellemenin,
bedeni ve tini kötürümleştirmenin, bedensel coşkuyu disipline etmenin,
tekil deneyimleri bütün içinde eritmenin,
tekil deneyimlere içkin farklılıkları sapma olarak tanımlamanın,
tekil deneyimlere içkin farklılıkları tarih dışı bir noktaya taşımanın,
tekil deneyimleri bir yere kök salmaya, bir yerde, o yerde, o yerle bir olmaya rıza göstermeye zorlamanın,
tekil deneyimlere içkin rızanın iradi olarak kullanılabilmesine kelepçe vurmanın,
tekil deneyimleri “dışarıdan” “içeriye” girmeye zorlamanın,
tekil deneyimlere içkin çoşkun varoluşu logos, ethos ve nomos aracılığıyla denetim altına almanın aracıdır.
Diyeceğim o ki, dışarıda kalma içeriye alınmaya karşı varoluşsal bir çabadır. İnsanın tekil tarihi her türlü fethe karşı dışarıda kalma çabasının tarihidir. Her tekil irade kendini içeriye uyum sağlayarak değil, içeriye rağmen dışta kalmaya çabalayarak görünür kılabilir. Yaşam pratiğimiz, aynı zamanda, otantik varoluşumuzu açığa çıkarır. Uyum farklı deneyim biçimlerinin tek bir rasyonaliteye indirgenmesi anlamına gelir. Daha fazlasına değil. Oysa varoluş olumsallıklar yumağıdır. Varoluşu uyum kavramına sığdırma çabası onu tekdüze bir hale getirmekten başka bir anlam taşımaz. Bu nedenle, ethos, logos ve nomos birbiriyle uyum içinde olanlara göre değil tam aksine uyumsuzları tanıyacak ve onaylayacak biçimde yeniden ele alınmalıdır.