Açlık Oyunları filmini izleyenler filmin asıl mesajının hayatta kalma mücadelesi olmadığını bilirler.
Açlık Oyunları filmini izleyenler filmin asıl mesajının hayatta kalma mücadelesi olmadığını bilirler. Sınıflar arası çatışmanın trajik bir sahnesi haline gelen bu film hem siyasal hem de ekonomik elitizmin yoksullara vadettiği bir distopyadır. Mesajı da çok açıktır: Ölmeyecek kadar yaşamana ben izin veririm. Bunun açılımı ise, günümüzde, “açlık sınırı”dır. Açlık sınırında yaşayanlar ne ölürler ne de yaşarlar. Onlar hep “sınır”dadır. Tıpkı, filmde, hayatta kalma mücadelesi verenler için olduğu gibi. Onlara düşen, bu tarihsel bir zorunluluk olmadığı halde, ölmek yerine sınırda yaşamayı çaresizce kabul etmektir. Ancak, çaresizliğin bir olanak olduğu da unutulmamalıdır. Çaresizlik, içinde, direniş ahlakını taşır ve besler.
Açlık Sınırı: Sıkça işittiğimiz bir ifade bu. Bunun anlamı ne olabilir diye düşündüm; bir türlü anlamlandırmadım ve aklıma sorulardan başka bir şey gelmedi. Soruları sıralayayım:
Açlık nedir?
Açlık organizmanın biyolojik bir özelliği midir?
Biyolojik açlık fizyolojik sonuçlar doğurabilir mi?
Açlık ve zihin arasında zihnin doğru kullanımı bakımından bir ilişki var mı?
Açlık sadece beslenmeyle mi ilgilidir?
Neden tokluk sınırı değil de açlık sınırı denmiş?
Kim, nasıl koymuş bu sınırı? Ölçütü nedir?
Tokluğun da bir sınırı var mı mesela?
Açlık ve tokluk arasında ne türden bir ilişki vardır?
Neden toklar değil de açlar hakkında sıkça konuşulur?
Neden tokluğa değil de açlığa bir değer biçilir?
Tok olduğu halde daha fazla isteyene açgözlü deniyor. Aç olduğu için doymak isteyene ne denir?
Onlara, gözünüz doymuyor denir mi mesela?
Ya da daha ne istiyorsunuz; açlık sınırını nereden nereye getirdik mi denir?
Gözün doymasıyla açlık arasındaki ilişkiye de bir sınır çekilebilir mi?
Açlık sınırında olmak iyi midir?
Çok şükür, hiç olmazsa açlık sınırının altında değilim diye sevinmek gerekir mi?
Tok olduğu için açlara yardım edene yardımsever deniyor. Aç olduğu için haykırana aç gözlü denir mi?
Açlık sınırında yaşamak istemediği için daha çok isteyene çok çalışsaydın aç kalmazdın denir mi?
Çok çalışmakla tokluk arasında kurulan ilişki az çalışmakla açlık arasında da kurulabilir mi?
Açlık sınırında yaşayan az çalıştığı için mi açtır?
Açlığın bir asgari düzeyi var mı?
Açlık asgari düzeye indirgenebilir mi?
Açlığın ölçeri asgari olan mıdır?
Tok olmak için asgari çalışma süresi nedir?
Açlık sınırı ile azami yaşam süresi arasında bir ilişki var mıdır?
Azami yaşam süresi asgari açlık düzeyi ile sağlanabilir mi?
Açlık sınırında, açlık sınırının altında yaşayanlar nasıl bir yaşam yaşarlar?
Onlara yaşıyor denebilir mi?
Yaşıyor olmak için asgari beslenme yeterli midir?
Açlık sınırı ile beslenme arasındaki ilişki canlı olma ya da cansız olma arasındaki ilişkiye indirgenebilir mi?
Açlık sadece aç olanı mı ilgilendirir?
Sınır nedir?
Neden açlık ile bir arada kullanılır?
Sınırı, eğer, bir nesnenin nitelik ve nicelik olarak ulaşabileceği son nokta olarak tanımlarsak açlık sınırında yaşayanlar hangi son noktadadır?
Ulaşılabilecek son nokta neresidir?
Bir meyvenin nitelik olarak ulaşabileceği son nokta onun kullanım değerini belirler. Açlık sınırında yaşayan insanların ulaştığı nokta neresidir?
Açlık sınırının ötesi neresidir?
Olgunlaştıktan sonra çürümeye evrilen meyve kullanım değerini kaybeder. Açlık sınırının ötesine geçen insan da değerini yitirir mi?
Sınırda yaşam olanaklı mıdır?
Açlık sınırının ötesine geçen insanın yaşadığı söylenebilir mi?
Şimdi asıl soruya dönelim: Açlığın bir sınırı var mı?
Bu soruya var ya da yok olarak yanıt veren herkesin direniş ahlakının omuzlarına yüklediği sorumluluğu sadece hayatta kalmak için kullanmaktan vazgeçmeyi göze alması gerekir. Şu unutulmamalıdır: Bir şeyi yapmayı ya da yapmamayı göze almak bir “irade” belirtisidir. İradenizi nasıl kullandığınız sizin hakkınızda, kim olduğunuzu tam olarak belirlemese de, bir ipucu verir.