Duyumsama daima bardağın dolu tarafına aittir.
İnsan yaşamı katmanlıdır. Görme, işitme, dokunma, duyumsama, duyumsamaya bağlı düşünme ve duygu, duyguya bağlı hissetme yaşamın katmanlarıdır. Bunların her biri bilincin yöneliminin ürünleri olan edebiyat, bilim, sanat ve felsefe olarak görünür ve her bir görüngü yaşamın farklı katmanlarının duyumsanması anlamına gelir.
Duyumsama daima bardağın dolu tarafına aittir. Bardağın boş tarafına yönelen bilinç duyumsanamaz olana atılan ilk adım olarak sessizliğin duyumsuzluğu olarak görünüşe çıkar. Sessizlik duyumsanamaz olandır ve duyumsanamaz olan söz olarak dile gelemez.
Sessizlik bilinçteki sözün anlam çokluğudur. Anlamın sessizlikteki çokluğu olarak yaşam dış duyumun bilinçteki yoksunluğudur.
Bilinçteki yokluk olarak sessizlik insan yaşamının duyum karşısındaki kimsesizliğidir. Duyumların çokluğuna karşı yaşamın birliği anlamın sessizliğinin temelidir. Sessizlikte gizil olan anlam çokluğu ses’te yerleşik olan anlam belirsizliğini bilince çıkaran direniştir.
Yaşam, anlam yoksunluğu içinde bilinci canlı ve devingen kılmaktır. Devingen olmayan bilinç sessizliğin verili olmayan anlam çokluğunda boğulur. Ve hiç kuşkusuz ki sesteki sözün anlamsızlığına indirgenen yaşam duyumsuzluğu kendine amaç edinemez.
Direniş, bilinçte yerleşik olan sessizlikteki anlam çokluğunu anlamın ete kemiğe büründüğü sözde duyurmaktır. Sessizliğin duyumsuzluğunu direnişe dönüştüren bilinç kendini yaşamın içkin bir katmanı olarak dışa vurmadığında sessizliğin anlam çokluğunu hiç kimsenin işitemeyeceği duyumsuzluğa hapseder.
Bilinç duyumsanan sesin tutanağıdır. Her tutanak da bilincin hafızasıdır. Hafıza bilince hapsedildiğinde yaşamın neşesi kaybolur. Sessizlikteki anlam çokluğu sevince ve neşeye dönüştürülmediğinde yaşamın en önemli katmanı olan yaşama tutunma direnişi de yok olur.
Eyleme dönüştürülmeyen anlam bilincin neşe yoksunluğudur. Bilincin neşe yoksunluğu olarak içe dönük anlam bilincin bir şeyin bilinci olma özelliğini yitirmesi demektir.
Aktarılamaz olanın anlamsızlığı olarak sessizlik bilincin yöneldiği nesneyle ilişkisinin kopmasıdır. Bilinç bir şeyin bilinci olmadığında sessizliğin anlamı anlamın sessizliğine dönüşür.
Sessizlikteki anlam çokluğu olguya bağlanmadığında bilinç duyarsızlaşır, kötürüm hale gelir. O halde yaşamın en önemli katmanı anlam çokluğunu yaşantılara bağlayabilme yetisidir. Ancak o zaman “ben”, “ben olma” yoluna koyulmuş olur.
Bu potansiyel bir yetidir. Bu potansiyeli aktüel hale getirmenin koşulu kötürümleştirilen bilinci yeniden devingen hale getirmek ve bireysel bilinci toplumsal bilince dönüştürmektir.
Sessizlik bilince verili değildir. Bilince verili olanların çokluğunu birlik haline dönüştüren bilinç bir ilişkiler ağıdır. Bu ilişkiler ağını kendi bireyselliğe hapsedilen bilinç sessizliğin anlam çokluğunda kaybolan melezleştirilmiş kaçak bir göçmendir.
Ve hiçbir direniş kaçak bir göçmenin omuzlarından yükselemez.