YÖK Başkanı Yekta Saraç, 2018'den itibaren uygulanacak 'Yükseköğretim Kurumları Sınavı' ile ilgili bilgileri, dün (12 Ekim 2017) paylaştı. Yeni sistemin iyi ve kötü yönlerinin önümüzdeki birkaç hafta yoğun şekilde tartışılacağına şüphe yok.
YÖK Başkanı Yekta Saraç, 2018’den itibaren uygulanacak ‘Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ ile ilgili bilgileri, dün (12 Ekim 2017) paylaştı. Yeni sistemin iyi ve kötü yönlerinin önümüzdeki birkaç hafta yoğun şekilde tartışılacağına şüphe yok. Sanıyorum, sınav döneminde, aksayan ve iyi yönler belirgin biçimde ortaya çıkacağı için, tartışma o zaman yeniden alevlenecektir.
Yeni sistemle ilgili ilk anda neler söyleyebiliriz?
İkinci oturum öncesi belirsizlik… Öğrencinin, sınavda ikinci oturuma girebilmesi için 180 puan alması gerektiği halde, puanını öğrenemeden ikinci oturumun yapılması önemli bir sorun. Önceki dönemlerde de böyle olması, bu tuhaflığı “normal” karşılamamızı gerektirmez. Yeni değişimin temel gerekçelerinden biri “stres” azaltmaktı. Belirsizlik, stresi azaltmayacak, artıracaktır. Basın toplantısında, gazetecinin ilgili sorusuna, Yekta Saraç’ın verdiği muğlak cevap ve cevabı verirken sesine yansıyan emin olmama hali, yeni sisteme bu yöndeki eleştirilerin kolay bitmeyeceğini gösteriyor. Burada bir de “ücret” tartışması çıkabilir. İkinci oturum için ücret ödeyen öğrenci, ilk oturumda kendini yetersiz görüp sonraki sınavlara girmezse, önceden kendisinden alınan ücret ne olacak?
Açık uçlu soru meselesi… YÖK Başkanı Saraç, açıklamasında, son birkaç yıldır tartışılan “açık uçlu soru” ile ilgili bilgi vermedi. Yıllardır üzerinde durulan açık uçlu soruyla ilgili bir kaç cümle bilgi verilmesi gerekirdi. Önümüzdeki ilk sınavda ve sonraki sınavlarda açık uçlu soru olacak mı, olmayacak mı?
Sınav süresi… YÖK Başkanı basın toplantısında, yeni sınavda uygulanacak süreyi açıklamadı. Sadece “Stres yaşamamaları için gereken sürenin tespiti hususunda hem eğitim bilimcilerden hem de psikologlardan görüş alıyoruz.” dedi. Muhtemelen sınav süresi, her soru için bir dakikadan az, iki dakikadan çok olmayacak.
Orta öğretim başarı puanı… Bir puanın bile önemli olduğu giriş sınavında, sonuca etki eden bir unsur da orta öğretim başarı puanıdır. Özel liseler ve dershanelerden dönüşen temel liselerin, öğrencilerine yüksek notlar vererek, devlet okullarında okuyan öğrencilerin aleyhine olacak biçimde haksızlık yaptıklarına dair şikâyetler artıyor. Bu konuda YÖK ve MEB ortak bir çalışma yapmalı, kriterler, ölçekler ve cezalar geliştirilmelidir. Öğrenciye abartılı puanlar vermek, “kul hakkı” sorunu olmasının yanı sıra, eğitimin kalitesini ve öğrenci-öğretmen ilişkisini de etkileyen bir faktör.
Tek günde sınav… Sınavın tek güne indirilmiş olması, dönemlik sınav stresini azaltacağı için doğru karar olarak gözüküyor. Ancak burada, bir günde ve belli bir zaman diliminde yapılan sınavın, yeterli ve adil bir ölçme olup olmayacağı tartışmaya açık.
Türkçe ve matematiğin baraj olması… Yeni sınavda Türkçe ve Matematik “baraj” olma özelliğine sahip. Bu kararın oluşmasında “Dil ve Matematik, tüm derslerin temelidir” prensibinin rol oynadığını düşünüyorum. Türkçe’nin baraj olması kesinlikle doğru. Ancak matematiğin üniversiteye girişte baraj kabul edilmesini tartışmalıyız. Çünkü sınavdaki sorular, sosyal, dini, kültürel, ekonomik, hukuki her disiplinde işe yarayacak ve o ilimlerde temel oluşturacak konulardan çıkmıyor. Daha çok “sayısal” alanlarla ilgili ölçümde işe yaracak sorular onlar.
Sonraki yazımda “Lise son, üniversiteye ve hayata hazırlık olmalıdır” şeklindeki teklifimi yeniden detaylıca yazacağım.
Ortada soru çok. YÖK Başkanı Yekta Saraç, belki de, yeni bir basın toplantısı daha yapar.
Gençlere, öğrencilere, öğretmenlere selam olsun.