Kudüs Müslümanlar için kutsaldır ve Mescid-i Aksa da, İslam'ın ilk kıblesidir.
Kudüs Müslümanlar için kutsaldır ve Mescid-i Aksa da, İslam’ın ilk kıblesidir. Bunun dışında Kudüs, Hristiyan ve Yahudiler için de kutsal şehir olarak kabul edilmektedir.
1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından fethiyle birlikte 400 yıl huzurla yönetilen Kudüs, 1917 yılının Aralık ayında İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Bundan sonra ise Kudüs’ün de dahil edilmek istenerek bir Yahudi Devleti’nin kurulmasına yönelik çabaların yer alması; Filistin topraklarını 100 yıldır devam eden bir çözümsüzlük içerisinde bırakmıştır.
1948 yılında İsrail’in kurulması ve Filistin topraklarını günümüze kadar işgal ederek İsrail’i büyütmesi, bugünkü Kudüs meselesinin yakın dönem tarihi geçmişini anlatan gelişmelerdir.
Geçtiğimiz günlerde Amerikan Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü, İsrail'in başkenti ilan etmesi, büyük bir sorumsuzluk belirtisiydi. Filistin ve İsrail arasında var olan sorunu çözmekten çok, daha da sıkıntıya sokacak bu adım birçok tepkiyi beraberinde getirdi.
Amerika, Kudüs açıklaması ile birçok hamleyi hayata geçirmek istedi. Esasında Amerika’da Kudüs kararı birleşik olarak alınmış bir karar olmayıp Amerika içerisindeki bir kanadın, diğerine karşı hamlesi olarak da görülmesi gereken bir adım olarak görmeliyiz. Zira Kudüs olayına, sadece dini açıdan ve ya İsrail açısından bakmak tablonun genelini görmemizi engelleyecektir. Bu bakımdan Donald Trump’un açıklamasını, birçok açıdan stratejik olarak okumak gerekmektedir.
Kudüs’ün İsrail’in sözde başkenti olarak ilan edilmesine gelecek olursak, bana göre bu çok büyük bir anlam taşımıyor. Esasında bu karar sonrası İslam Dünyası’nda oluşan tepkiler kısmi kaldı.
Bununla birlikte Kudüs olayının, uzun vadede İslam’ın en güçlü kalesi olarak Türkiye'nin yararına olacağını ifade etmek isterim. Zira İslam Dünyası'ndaki birçok liderin, iradelerini Batı'ya kaptırmaları, bugün içinde bulunulan durumun oluşmasının da en önemli sebebidir.
Ama Türkiye, "Kudüs, kırmızı çizgimizdir" diyerek aslında birçok ülkenin aksine teamül gereği bir açıklama yapmadığını, somut olarak gösterdi.
Sayın Cumhurbaşkanımız, ilk Kudüs kararının ardından Müslüman ve Hristiyan birçok ülke lideri ile telefon görüşmesi yaptı. Yoğun bir mesai harcadı. Aynı zamanda, İslam Birliği dönem başkanı olarak, üye ülkeleri acil koduyla toplantıya çağırdı.
Çok kısa sürede müthiş bir organizasyonla icra edilen bu toplantıya 16 ülke lideri ve diğer ülkeler bakan seviyesinde katıldı.
Buraya dikkat:
Toplantı, Hilafetin merkezi İstanbul'da, İslam'ın en güçlü kalesi olan Türkiye'nin daveti ve ev sahipliğinde yapıldı.
Türkiye'nin ortaya koyduğu irade ile tüm katılımcı ülkelerin de desteği ile Doğu Kudüs, Filistin Devleti'nin başkenti olarak ilan edildi. Aynı şekilde tüm dünyaya da bu çağrı yapıldı.
Niye Doğu Kudüs? Çünkü tarihi ve dini mekanlar Doğu Kudüs'te yer alıyor. Batı Kudüs ise, sonradan yerleşimi genişlemiş ve İsrail'in Yahudileri iskan ettiği bir bölge. Doğu Kudüs, İsrail işgali altında iken Batı Kudüs'le ilgilenmek gerçekçi olmaz.
Peki Türkiye'nin bu hamlesi ne anlama geliyor?
1. Trump sadece Amerika'nın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti tanıdığını ilan etmişti. (Tek ülke)
2. Türkiye ise önderlik yaptığı hareketle, Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkent olduğunu birçok ülkenin imzası ile ilan etti. (49 ülke)
3. Ayrıca tüm dünyaya, Kudüs'ün Filistin'in başkenti olarak tanınması çağrısını yapmış oldu. (Trump böyle bir çağrı yapmamıştı.)
4. Yine Türkiye'nin önderliği ile birçok ülke, Trump'a kararından vazgeçmesi yönünde irade bildirdi.
Sayın Cumhurbaşkanımız önderliğinde Türkiye Devleti, Amerika'nın kararına karşı çok somut ve etkili bir tepki verdi. Bu cümleden olarak Türkiye, aynı anda üst perdeden bir hamle yaparak aslında Amerika'ya meydan okuduğunu, tüm dünyanın şahitliğiyle açıkça ilan etti. Buradaki anahtar ve stratejik eylem, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Amerika’ya yönelik yaptığı “haklı isen güçlüsün” ifadesinde saklıydı.
Emin olun ki Türkiye'nin hamlesi, Amerika'da gerçek anlamda soğuk duş etkisi oluşturarak büyük bir rahatsızlık uyandırmış durumda. Bu kararlı duruşumuz yüzünden, ülkemize yönelik saldırılar her daim olduğu gibi artarak devam edecekse de, Türkiye asla pes etmeyecektir.
Sonuç olarak şu ifade edebilir:
Dünya artık 2 kutuplu dünya değil, Türkiye'de dünyada artık ciddi manada dikkate alınması gereken bir ülke. Bir önemli mesele olduğunda; bu konuda Türkiye ne düşünüyor denilen bir devlet durumunda. (Suriye, Irak, Katar, vs. meseleler örneğinde olduğu gibi)
Dolayısıyla özellikle bölge coğrafyası ve İslam Dünyası bağlamında Türkiye, büyük bir kutuptur. Türkiye, dünya siyasetine oluşturduğu etki bakımından, yani global olarak da en az bir yarım kutup seviyesine yükselmiştir.
Türkiye'nin bu kararlı tutumu, özellikle İslam Milletlerinin gözündeki Türkiye'nin İslam'ın gerçek savunucusu olma gerçeğini de bir kez daha göstermiştir.
Bundan sonra yapılacak olan en önemli şey, Kudüs'e ve Filistin halkına, aynı şekilde sahip çıkmak ve İsrail'in zulümlerinden korumaya çalışmak olacaktır.