Zaman zaman kimi devlet yetkililerinin PKK'lılar için "Onlar Kürt değil Ermeni" şeklindeki ifadeler de toplumda "PKK'lıların Ermeni" oldukları yönündeki algıyı güçlendirmiştir.
Doğu ve Güneydoğu’da özellikle mütedeyyin Kürtler arasında, terör örgütü PKK için yaygın olarak kullanılan bir tanımlama var; “Onlar Ermeni”.
Bu, etnik bir tanımlamadan ziyade teolojik bir göndermedir.
Bunun nedeni geleneksel Kürtlerin, uzun yıllar boyunca birlikte yaşadıkları Ermenileri Hristiyanlıkla ya da Müslüman olmama ile özdeşleştirmeleridir.
O nedenle Doğu ve Güneydoğu’da Müslüman olmayanlar için “kafir” tabiriyle birlikte “Ermeni” tabiri de sıklıkla kullanılır.
PKK için de bu tabirin kullanılması onların İslam karşıtlığı ya da din düşmanlığı yönleriyle ilgilidir.
Zaman zaman kimi devlet yetkililerinin PKK’lılar için “Onlar Kürt değil Ermeni” şeklindeki ifadeler de toplumda “PKK’lıların Ermeni” oldukları yönündeki algıyı güçlendirmiştir.
Ancak, PKK’nın Ermeniler ya da Ermenistan ile ilişkisinin bu açıklamalar ve tanımlamaların ötesinde fiili, somut ayakları da vardır.
PKK, 1978’de kuruluşundan ve 1984’te terör eylemlerine başlamasından bu yana Ermenistan yönetimleriyle hep yakın ilişkide olmuş, onlar tarafından desteklenip himaye görmüştür.
Başta başkent Erivan olmak üzere birçok kentte PKK’nın ofisleri hep olagelmiştir.
Bunun nedeni Ermenistan’ın geleneksel Türkiye düşmanlığı ve PKK’nın bir terör örgütü olarak Türkiye’ye karşı yürüttüğü terör faaliyetleridir.
Yani PKK ile Ermenistan’ı buluşturan, Türkiye düşmanlığıdır ve bu ilişki öteden beri süregelmektedir.
Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırıları sonrası başlayan çatışmalarda yeniden gündeme gelen PKK-Ermenistan ilişkisinin böyle bir arka planı vardır.
Geçtiğimiz aylarda görüntüleri ortaya çıkan, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin silahlı kanadı YPG bünyesinde 300 kişilik bir Ermeni taburunun kurulduğu yönündeki bilgiler, bu ilişkinin Erivan’ın terör ile ilişkisini resmi boyutlara taşıdığına işaret ediyor.
Zira kimi bilgilere göre bunlar, PKK’ya katılan Ermeni vatandaşları olmanın ötesinde Azerbaycan’a yönelik saldırıları organize etmek amacıyla yetiştirilmek üzere doğrudan Erivan yönetimi tarafından gönderilmiş unsurlar.
Ki, terör örgütü bünyesinde yetişmiş bu grubun Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırısı sonrası yaşanan çatışmalarda ortaya çıkması bunu doğrular nitelikte.
Ancak bu grubun dışında da bazı PKK’lıların Ermenistan saflarında, Azerbaycan’a yönelik saldırılarda yer aldığı görülüyor.
Dolayısıyla Ermenistan, 30 yılı aşkın süredir işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarına yenilerini katmak isterken PKK da bu saldırılarda Ermenistan’ın yanında yer alarak hem iş birliği misyonunu yerine getiriyor hem de Türkiye’ye karşı yeni bir terör cephesi açmaya çalışıyor.
Ermenistan tarafından Azerbaycan topraklarına atılan Scud füzeleri bu ilişkinin en somut göstergelerinden birisi.
Zira Ermenistan silahlı kuvvetlerinin envanterinde bu füzelerden bulunmadığı belirtiliyor.
Bunların çok muhtemelen Ermenistan’a geçen PKK’lılar tarafından buraya getirildiği değerlendiriliyor.
Bu Scud füzelerinin Suriye’den Ermenistan’a kadar nasıl taşındığı ise ayrı bir tartışma konusu.
Çünkü bunların önce Irak’a oradan İran üzerinden Ermenistan’a taşınmasından Tahran’ın haberinin olmamasını düşünmek fazlaca safdillik olur.
Dolayısıyla bu durum İran’ın da Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında PKK üzerinden Erivan tarafının arkasında yer aldığını gösteriyor.
Kuzey ve kuzeydoğu Suriye’de Türkiye’ye karşı bir terör devleti oluşturma çabasında olan güçlerin de aynı şekilde Ermenistan’ın arkasında yer almaları hatta Erivan’ı bu saldırılar karşısında teşvik etmeleri buradaki hesapların Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz ve Ege’deki hesapların bir devamı olduğunun kanıtı.
Azerbaycan’ın Ankara’nın desteğiyle Ermenistan’a karşı şu ana kadar elde ettiği ve işgal altındaki tüm topraklarının kurtarılmasıyla netilenecek bir zafer Türkiye’nin de terör üzerinden kendisini kuşatmaya çalışan bu küresel ve bölgesel şer güçlerine karşı kazanacağı bir zafer olacaktır.