Kovid-19 salgınının ABD'yi şiddetli bir şekilde vurması da işleri daha dezavantajlı hale getirdi.
Her ne kadar Trump bitip tükenmez inadıyla seçimleri kazandığını iddia etse de yaklaşık bir ay sonra Joe Biden Beyaz Saray’daki koltuğuna oturacak.
Kuşkusuz Trump’a hak vermiyor değilim, zira ABD tarihinde ilk kez posta yoluyla oy kullanılması, resmi kaynaklar yerine Amerikan medyası tarafından Biden’ın başkan ilan edilmesi seçimleri “şaibeli” bir hale getirmiyor değil.
Aylarca süren seçim kampanyasında Trump tek başına sadece Biden’ı karşısına almadı, medyaya, streaming platformlarına ve en önemlisi Obama ailesine karşı bir mücadele sürdürdü.
Kovid-19 salgınının ABD’yi şiddetli bir şekilde vurması da işleri daha dezavantajlı hale getirdi.
Ve sonucunda artık Trump ömrü yeterse muhtemelen 2024 seçimlerine hazırlanacak.
Yapmış olduğu konuşmalardan bunu anlıyoruz.
Peki, Trump sonrası dönemde ABD’de neler değişecek?
Seçim kampanyalarından bu yana Biden’dan daha fazla sahada gözüken Barack Obama döneminin devamı olacağını söylemek işten bile değil.
ABD 3. Obama dönemine doğru bir yola girerken bu seçimlerin sonucu Türkiye başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyecek.
Bunun aksini iddia edenlerin ABD seçiminin yapıldığı sıralarda “ne Biden, ne Trump bana ne ABD’den” sözleri popülizmden öteye gitmiş değil.
Son kullanma tarihi geçmiş bir romantizm kisvesi altında söylenen bu oksimoron sloganların hiçbir anlamı yok.
Gelgelelim, Orta Doğu’nun bu hale gelmesinde, Irak işgalinde ve dünya üzerinde yaşanan her türlü siyasal denklemde ABD’yi görmezden gelmek gerçekçi değil.
Öyle ya, var olan bir şey yok saymakla yok olmuyor.
Elbette İslamcısından solcusuna “ne Biden, ne Trump” diyenlerin Biden sempatisini gizlemek amacıyla bu klişeyi söyleyerek kendilerini aklama girişimlerinin farkında değil miyiz?
Neredeyse Biden’ı dünyadaki ırkçılığı, zulmü bitirecek bir “barış elçisi” göstermedikleri kaldı.
Biden’dan sonra peş peşe gelen aşı haberleriyle dünyayı salgından kurtaran lider olarak pazarlanmayacağının da bir garantisi yok.
Geçiniz…
Türkiye’nin çıkarları açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğini her fırsatta öven, kişisel olarak birbirini iyi tanıyan ve çılgınlık çizgisini hiç değilse tahmin ettiğimiz bir Trump döneminden bir bilinmez döneme geçiyoruz.
ABD, Trump’la birlikte kendi içine kapanırken Biden’la birlikte Obama’nın 2. dönemi gibi sadece kendi içinde değil etki alanlarını başka ülkelerde de gösteren bir siyaseti izlemesi kuvvetle muhtemel gözüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen gün Biden’la ilgili yapmış olduğu açıklamada Ankara’nın her zaman diyalogdan yana bir tavır aldığının ama buna karşılık Türkiye’ye yaptırım tehdidinin masaya geldiğini söylemesi ve dünya siyasetinin çirkin ilerlediğinin altını çizmesi anlayana net mesajlar içeriyor.
Türkiye, Trump’la olduğu gibi Biden’la da diplomatik tüm kanalları kullanarak ilişkisini sürdürmeye devam edecek.
Karşıda bundan bir sene önce Türkiye’ye olan düşmanlığını net bir şekilde belirtmiş ve Erdoğan’ı devirmek için muhaliflerin desteklenmesi gerektiğini açıkça itiraf eden bir Biden var.
Türkiye’deki seçimlere açıkça müdahale hevesini dışa vuran ergenliğinden çıkamamış Biden’ı muhalefetin niye bu kadar desteklediğini anlamamak zor mu sahi?
Ne zaman dünyanın ve Türkiye’nin daha iyi bir halde olmasını istediler ki Trump’ın gitmesini bundan dolayı istemiş olsunlar?
Niyetleri başka.