Avrupa kraliyet kültüründe "soytarı" diye bir şey vardır. Tuhaf kıyâfetli, tuhaf hareketler yapan, ileri-geri ve dengesiz konuşan, söylediklerine önem verilmeyen bu soytarıların aslında önemli görevleri vardır.
İskambil kâğıtlarındaki “joker” tam da buradan esinlenerek resmedilmiştir. (Şu anda gösterimde olan Joker filmiyle karıştırılmasın lütfen.) Soytarının görünüşteki görevi, kralı eğlendirmektir. Kralın önümde atlayıp zıplayıp komiklikler yapıp onu güldürmeye çalışır bu soytarılar.
Ünlü İngilizce edebiyatçı Shakespeare, soytarı karakterini birçok oyununda kullanır. Shakespeare, oyunlarında “soytarı” (joker), yerine “palyaço” (clown veya fool) kelimesini kullanır. Ama palyaçonun oyun içindeki rolü, soytarıdan farklı değildir. Kralı eğlendirmek, şaka yapmak, parendeler atmak, komik duruma düşmek gibi şeyler yapar. Ancak adı ister soytarı ister palyaço olsun, asıl görevi, kimsenin söylemediğini krala söylemek ya da kralın diğer asillere söylemek istediğini şaka yollu dillendirmektir. Mesela kralın huzuruna ona ihânet etme hazırlığında olan bir dük ya da lord girdiğinde, kralın palyaçosu yüksek sesle “Oooo, saygıdeğer lordumuzun karnı ne kadar da şişkin! Acaba hangi ihânet sofrasından kalkıp gelmiş” diye bağırıp kralın tahtının arkasına saklanır. Kral ve huzûrundakiler sahte gülüşmelerle olayı geçiştirir gibi yaparlar. Ama palyaço asıl kralın söylemek istediğini söylemiştir.
Palyaçolar çok ciddi insanlardır. Ciddiyetlerini gizlemek için sirklerde yüzlerine gülücük makyajı yaparlar. Kocaman ayakkabıları ile bir yerlere takılıp düşerler. Ama yaptıklarının ve söylediklerinin satır arasında çok önemli mesajlar vardır. İngilizcedeki “fool” kelimesinin tam anlamıyla “aptal” gibi davranırlar. Aptala yatıp sorumluluktan kurtulurlar.
Trump, hangi kralın palyaçosu?
Gelelim ABD başkanlığı koltuğunda oturan Donald Trump’a. Amerikan kamuoyunun da çok dalga geçip eğlence malzemesi yaptığı Trump’ın davranışlarının tek sebebi onun şahsî tutarsızlığı olamaz. Bir gün içinde attığı tweetleri tek başına atması mümkün değildir. Sâdece o tweetler için bile onlarca kişi gerekir. Demek ki, aptala yatıp söyledikleri de ağzından kaçan şeyler değil, ciddi ve üzerinde düşünülmüş ifâdeler ve mektuplardır.
Suudi Arabistan kralıyla yaptığı konuşma “Hey kral, sen çok zenginsin” demesi birçok Amerikan komedyeninin malzemesi olmuştu. 2020’de yeniden seçime girerken kendi partisinde rakibi olmayan Trump’ın görevden el çektirme sürecinde ciddi seviyelere gelindi. Trump, hem Amerikan kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna palyaçoluk yapıp durumu kurtarmaya çalışmaktadır.
Trump’ın Barış Pınarı Operasyonu öncesi savurduğu tehditler, bir devlet başkanına ve diplomatik nezâkete aykırı ifâdelerdi. Ama Barış Pınarı’nın başladığı günün sabahında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği ve “I will call you later” (Seni sonra arayacağım) diye biten mektup, CNN International sunucusunu gülme krizine sokacak kadar ciddiyetten uzak bir dile sâhipti. Mektubu sanki ABD başkanı değil, bir palyaço yazmıştı. Mektuba cevap operasyonun başlamasıyla verildi.
Pence ve Pompeo’nun apar topar gelip PYD’nin 120 saat içinde güvenli bölgeyi terk etmesini kabul etmeleriyle sonuçlanan görüşme sonrasında, açık havada yaptığı basın açıklamasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a methiyeler dizen Trump, birkaç saat sonra yine bir palyaçoluk yaptı. Partisinin bir seçim konuşmasında Türkiye ile PYD’yi bir tutup, “okulun bahçesinde kavga eden çocuklar” benzetmesi yaptı.
Trump’un bu yaptıkları ve söyledikleri açıkça gösteriyor ki, Trump görevden el çektirilsin ya da çektirilmesin veya 2020’de yeniden başkan seçilsin ya da seçilmesin, ABD başkanı olarak resmî ağızdan, şaka yollu ama ciddi şeyler söylüyor. Söylediklerinin ne anlama geldiğini okumak çok da zor değil.
ABD derin devleti, Trump’ın ağzından dünyâyı bir bahçe olarak gördüğünü ifşa ediyor. ABD dışındaki ülkeleri de birbiriyle kavgaya tutuşturduğu çocuklar olarak görüyor. Trump’ın bu söyledikleri onun kişisel ayıbı değil, Amerikan derin devletinin küstahlığı ve had bilmezliğidir. Kendini sığır çobanı kovboy kültüründen kurtaramayan Amerikan bürokrasisi ve diplomasisi, Ortadoğu gibi petrol bölgeleri başta olmak üzere tüm dünyâyı kendi malikânesinin etrâfındaki çiftlik arazisi gibi görmektedir. Bu arazide istediği gibi at koşturup, sığır yakalayabileceğini zanneden ABD, bunu artık doğrudan Oval Ofis’te oturan kişinin, sanal bir gülücük makyajı yapılmış ağzından söylemektedir.
Trump, Amerikan başkanlarının yetiştirildiği Yale’den mezun olmasa da, ABD derin devleti bu diplomatik soytarılıklara izin veriyorsa, bunun tek sebebi görevden alınacak bir başkanın giderayak şımarıklıkları değildir. ‘Her şakada bir gerçek payı vardır’ sözündeki gerçek payı, Trump’ın söylediklerinde oldukça büyüktür.
Sirk yeni kuruluyor
Trump, şimdiye kadar kurulmuş olan sirkin palyaçoluğunu veya soytarılığını yapıyor olabilir. Ona verilen görev ve biçilen rol budur. Karısının elini tutmayı beceremeyen bir adamın, saçmalamak için bile izin aldığını tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor.
Pence ve Pompeo’nun kabul ettiği şartlarla PYD’ye verilen 120 saat, TSK için sâdece bir dinlenme ve cepheye tahkimat yapma arasıdır. Tabi PYD de bu süreyi yaralılarını güvenli şekilde bölge dışına çıkarmama için fırsat olarak da kullanmıştır. Ama esas süreç, PYD ve DAEŞ teröristlerinin salgın bir hastalığın virüsleri gibi Suriye’ye yayılmasıyla başlamış olacaktır. Bugün “Türkiye, rejim ile görüşmeli” diyenlerin, Esed’i kurtarmak için “Rejim, Türkiye ile görüşmeli” diyeceği günler çok da uzakta değildir. İşte o zaman, Trump’ın soytarılığının hiçbir anlamı kalmayacaktır.
Shakespeare’den Trump’a nasihat
Shakespeare’ın Londra’daki târihî tiyatro binâsının kapısında Latince şu yazar: “Totus mundus agit histrionem.” İngilizceye “All the World is a stage” diye çevrilir. Türkçeye ise “Bütün dünya bir oyun sahnesidir” diye söylenir.
Mâdem sözü Shakespeare’den açtık, yine Shakespeare’ın bir oyunundaki Soytarı’ya söylettiği şu sözle bitirelim de Trump’a bir nasihat olsun ki, oynaması için önüne koydukları rolü fazla abartmasın: “Maskaralık edelim derken kepaze olmayalım. Zeki geçinenlerin çoğu böndür. Veli bir soytarıyı, soytarı bir veliye yeğ tutarım.” (Onikinci Gece, Perde 1, Sahne 5)