Buz gibi bir New York pazar gününden herkese merhaba.
Birinci dönem karne tatilinin ilk haftasını yarıladık bile. Bizim zamanımızda karne aldıktan sonra tatile çıkmak çok yaygın değildi, annem bizi iki defa sinemaya, iki defa tiyatroya götürdü mü o bizim için en büyük tatildi. Şu an New York sokaklarında bir sürü liseli Türk genci görüyorum. Karne hediyesi olarak aileleriyle birlikte tatile gelmişler. Zamanın en büyük değişimlerinden biri de bu olsa gerek. İlgimi çeken bir başka nokta ise, burada yaşayan insanların kibarlıklarından asla taviz vermemeleri. Yıllardır ne kadar gelip gitsem insanlar hep sakin, güler yüzlü, anlayışlı ve yardım sever. İnanın trafikte korna sesi duymamak o kadar farklıymış ki kimi zaman terapiye gelmiş gibi hissediyorum.
Bir haftanın sonunda çok soğuk havalarda çok güzel müzikler dinleme imkanım oldu. New York’ta bizim eski İstiklal Caddesi gibi gidip güzel müzikler dinleyebileceğiniz yerlerin bir kısmı West Four Street’te. Jazz’dan, Rock müziğe, Blues’dan Latin esintilerine her turlu müziği dinleyebiliyorsunuz hem de Berklee College of Music mezunu müzisyenlerden dinliyorsunuz. Bizdeki gibi alt yapı üzerine şarkı söyleyene henüz denk gelmedim. Küçücük dükkanların içine kuyruklu piyanoyu koymuşlar, yanında kontrbas, bir keman bir de saksafon ile dünyanın en güzel müziğini yapıyorlar. Umarım ki bir gün yolunuz düşer ve mutlaka bu sokaklarda turlar güzel yerlerde güzel müzikler dinlersiniz. Ayrıca güzel müzik için herhangi bir yere gitmenize gerek yok. Manhattan sokaklarında her köşede başarılı bir müzisyen duymanız mümkün. Özelliklede metro duraklarında verilen mini konserlerin tadı bambaşka.
Havaların soğukluğu beni engelliyor olsa da elimden geldiğince çok performans ve spor müsabakası izlemek için elimden geleni yapacağım. İstanbul’un yoğun trafiği ve gürültüsünden sonra hepimizin sakin sessiz ama hareketli bir terapi tatiline ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Güzel bir hafta diliyorum.
Sevgi ve müzikle kalın…