Gündemi konuşmayı, dedikodu yapmayı o kadar çok özledim ki kim nerede kiminle, kim kime ne demiş, kim kimi aldatmış, kim aldatana aldatılana ne sözler söylemiş…

Ahh bunların hepsi sanki çok uzakmış gibi geliyor. Her gün başka bir acıyı konuşur olduk. Bu sefer de hemen yanı başımda büyük bir acıya şahitlik ediyorum. İstanbul Feriköy’de her gün kapısının önünden geçtiğim kağıt toplayıcıların deposundan bir insanlık dışı varlık 6 yaşındaki Şirin Elmas’ın gülüşünü soldurdu. Ya inanabiliyor musun ben her gün buradan geçip kızımı parka götürüyorum. Bu adamlara kolay gelsin, iyi günler derken aslında cani bir katille güzel temennilerde bulunuyormuşum.

Akıl alır gibi değil, hele ki hiç inanılır gibi değil. 6 yaşında masum, küçücük bir can. Biz daha Narin’i ve diğerlerini sindirememişken bu caniler dur durak bilmeden kötülük yapmaya devam ediyorlar. Eskiden özgürce gezdiğimiz sokaklarımızda artık tek başımıza dolaşmaya çıkıp gezmeye korkuyoruz.

90’larda çocuk olmak çok güzeldi ve de özeldi. Umuyorum ki adalet bir gün yerini bulacak. Kadınlar, çocuklar, hayvanlar da değerli olacak. Ama tabii bu gidişata birinin artık dur demesi gerekiyor. Bu ülkenin yetiştirdiği, hatta cephelerde bizler için savaşan onurlu gururlu kadınlarımız için bu düzene dur demek zorundayız. Çocuklarınıza sahip çıkmak zorundayız ve aynı duygu düşünceleri devlet büyüklerimizin de benimsemesini o kadar çok diliyorum ki, bu düzen böyle gitmemeli.