Vefatının 40. Yılı'nda merhum Nurettin Topçu ile ilgili çeşitli illerde büyük sempozyumlar gerçekleştirildi.
Akademisyenlerimiz Topçu’nun neredeyse bütün yönlerine, uzmanlık alanlarına göre değindiler, uzun konuşmalar yaptılar. Lakin en can alıcı soruyu ve bütün sempozyumların özet cümlesini hiçbir oturumda konuşmacı olmamasına rağmen Merhum ağabeyimiz Cahit Çollak yaptı.
Benim de katıldığım sempozyumlarda günler süren oturumlar bitmiş, artık sonuç bildirgesi okunma vakti gelmişti. Şimdilerde “moderatör” denilen oturum yöneticisi, bildirgeden önce mikrofonu dinleyicilere uzatmış “Fikir beyan etmek isteyen var mı?” diye sormuştu. Çollak ise, kalabalığın en arkasından mahcup bir edayla elini kaldırmış, ismini ve nefsini araya katmadan şu soruyu çoğunluğu akademisyen ve yazar haziruna yöneltmişti: “Topçu’nun ahlakının neresindeyiz?” Bütün katılımcıları sarsan bu soru, aslında sorulması gereken asıl ve asil bir soruydu. Topçu’nun ahlakının neresindeyiz? Yıllar sonra bu konuşmalar kitaplaşmış, kalın ve büyük harflerle yazılan bildiri sahiplerinin arasında bu soruyu soran, Topçu ahlakının samimi takipçisi, Hareket okulunun sadık talebesi Çollak’ın ismi bile geçmeden “bir dinleyici” denilerek bu tarihî soruya da yer verilmişti.
Torpile karşıdır
Bugün sadece öğretmenlerin değil her meslek erbabının bütün makam sahiplerinin Topçu’yu tanımaya, anlamaya, onun ahlakının zirvesine yaklaşmaya ihtiyacı vardır. Bu memlekette yeniden bir dirilişten bahsetmek için her şeyden önce bu ahlaki toparlanmaya, Topçu duruşuna ihtiyacımız var. Bu hususta şu hatıra gayet mânidardır:
1934 yılında Galatasaray Lisesi’nde felsefe öğretmeni olarak görev yapar. Lisenin Müdürü Behçet Bey kendisine bir liste verir. Bu listede itibarlı, tanınmış ailelerin çocuklarının isimleri vardır. Üstü kapalı bir tehdit ile bu talebelerin sınavdan geçirilmeleri ima edilir. Fakat ahlak abidesi Nurettin Topçu bu adaletsiz ve çirkin teklife karşı, “Eğer bunlar çalışkan talebelerse elbette geçerler.” cevabını verir. Ve bu listede ismi olup geçmeye yeterli derecede not alamayanlar imtihanı geçemez. Topçu tehditlere boyun eğmez, teklif nereden gelirse gelsin ve sonucu ne olursa olsun adaletten ayrılmaz.
Örnek ahlak
Talebelerine kuvvetin adalelerde ve damarda akan kanda değil, kalbin derinliklerinde aranması gerektiğini hatırlatır. Sırasına oturup gözlerine kendine çeviren her genci “Yarınki Türkiye’nin Kurucuları” olarak görür. Onlara gelecekte memleketi yönetecek kadrolar olma ufku kazandırır. Sabırlı, azimli, gösterişsiz olmayı öğütler. Yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına nasıl gönül verileceğini ince ince öğretir. Bu öğreti sadece dil ile olan, hâle yansımayan bir öğreti değildir. Hayatı hakkıyla yaşayan bir hareket adamının, kalbinin doğrularıyla hareket eden bir kalp adamının, bir fikir öncüsünün önce nefsinde yaşayıp sonra ruh cephesinin maden işçilerine anlattığı bir öğretidir. Çünkü o, eseriyle hayatını birleştiren anıt şahsiyetlerden biridir.
Karşı bir adam
Nurettin Topçu aykırı bir aydındır. Alışılagelmiş kalıplara karşıdır. Bilindik fikirlere yeni yorumlar getirir. Bu sebeple genel kabul görmüş fikrî akımların tabanlarının duygularını okşamaktansa kafalarını karıştırır ve geniş kitleler ondan uzak durur. Mesela milliyetçilik der ama Turancılığa karşı çıkar. İslamcıdır ama din ile toprağı ve vatanı ayırmak isteyen İslamcılığı hoş görmez. Anadolucudur fakat Osmanlı’yı ve değerlerimizi dışarıda tutan Anadoluculara karşıdır. İlk Anadolucular, Osmanlı’yı millî tarihimizin dışında bırakmışlardır. Topçu bu durumu Osmanlı’yı anlamadıklarına bağlar. Bilim ve teknolojideki ilerlemesine karşın ahlak ve maneviyattaki yozlaşması nedeniyle Batı’ya karşı da mesafelidir. Sadece bunlara değil; kapitalizme, komünizme, Masonluğa, Siyonizm’e, çağa buhran ve bunalım aşılayan birçok akıma karşıdır.
Davaya omuz vermek
Nurettin Topçu, bencillerden şikâyetçidir. Davaya omuz vermek yerine davanın omzuna çıkıp kendisinden başkasını oraya layık görmeyenlerden mustariptir. “Yüksel ki yerin bu yer değildir.” diyerek yüksekleri işaret ettiği tanıdıklarının değişimlerine, dönüşümlerine anlam veremez. “Bazı arkadaşlarımızın önüne merdiven koyuyoruz yükselsinler, yukarılara çıksınlar diye; ama onlar yukarıya çıktıklarında arkalarından başkası gelmesin diye merdiveni de çekip alıyorlar. Kaderin cilvesi, sonra kendileri de merdivenle inmek yerine aşağıya düşüyorlar.” diye dertlenir.
Topçu Ahlakı
Kendisiyle yaptığımız bir televizyon programında Emin Işık hocamız anlatmıştı:
Mahir İz’in müdür olduğu zamanlarda Topçu; din felsefesi, din psikolojisi, din sosyolojisi derslerine girer. Okulun muhasebecisi Merhum İz’e derki; “Bütün hocalar ders ücretlerini aldılar, Nurettin Bey almadı. Üç aydır benim çekmecemde. Lütfen gelsin alsın.” Mahir Bey, Nurettin Bey’in yanına gelip, “Ücretin üç aydır bekliyormuş.” deyince Topçu demiş ki; “Ben buraya ücret almak için gelmiyorum. Ben buraya, ibadet etmek için geliyorum.” Mahir Hoca, “Hocam tahakkuk ettirilmiş. Kadının zimmetinde duruyor. Sen imzalayıp al da; biz fakirlere veririz.” demiş. “O parayı alıp zimmetime geçirdikten sonra ister harcamışım, ister fakire vermişim, bir şey değişmez ki! O zaman para ile ibadet yapmış olurum!” der. Mahir İz’in bütün ikna çabalarına ve ısrarına rağmen imzayı atmaz, parayı da almaz. Dört sene son sınıfların dersine bir kuruş para almadan gelir. Bugün kaybettiğimiz ama mutlaka tekrar kazanmamız gereken ruh bu ruhtur. Topçu’nun ahlâkı bize lazım.
Hareket dergisi
Nurettin Topçu denilince akla hemen kurucusu olduğu Hareket dergisi gelir. Dergicilik tarihimizi incelediğimizde dergilerin kurucularıyla özdeşleşmesi, Hareket ve Topçu için de geçerlidir. Necip Fazıl Büyük Doğu ile, Sezai Karakoç Diriliş ile, Nuri Pakdil Edebiyat ile özdeşleşmiştir. Dergilerde yüzlerce farklı isim yazmasına rağmen genel olarak kurucu isimlerle anılır. Hareket dergisi öncü dergilerdendir. 1925 yılında kapatılan Sebilürreşad’dan sonra İslami duyarlık içinde çıkan ilk dergidir. Tam teslimiyetçi batıcılığa katı modernizm anlayışına karşı muhalif bir duruş sergileyen ilk yayın organıdır. Hem Türklük, hem İslam vurgusu yapması hasebiyle 1914-1918 yılları arasında çıkarılan İslam Mecmuası’na benzetenler de olmuştur. Hareket dergisinin ilk sayılarında İslam vurgusu düşüktür. Zamanın ağır şartları gereği Topçu örtük ama muhalif bir dil kullanır. Zaman içinde derginin İslam vurgusu artar. Dergi çeşitli aralar vererek 1975’e kadar çıkmayı başarmış, fikrî yazıların azalmasını gerekçe gösteren Topçu derginin kapanmasını istemiş ve dergi yayınını sonlandırmıştır. Bugün kültür dünyamızın yakından tanıdığı onlarca ismin yazılarının çıktığı Hareket dergisi yayımlandığı bütün dönmeler boyunca okul olma vazifesini korumuş ve bu okulun başöğretmenliğini Nurettin Topçu yürütmüştür.
Bayrağı dalgalandıran adam
Karakter abidesi Nurettin Topçu’nun bugüne ve yarınlara örnek olarak anlatılacak sayısız ahlâk kahramanlıkları var. Fakat daha gençlik yıllarının en hızlı zamanlarında kendisine sunulan ödül teklifine verdiği cevap beni adeta sarsmıştır.
“Doktora çalışması Sorbonne Üniversitesi Felsefe Jürisi tarafından yılın en başarılı doktora tezi seçilir. Üniversitenin geleneklerine göre birinci olan öğrenciler mutlaka ödüllendirilmektedir.
Bunun üzerine yetkili Profesör, Topçu’ya ödül olarak talebinin ne olduğunu sorar:
– Bir altın saat mi? Amerika veya Kuzey Avrupa’ya bir yolculuk mu? Bugün hangi gence teklif edilse cazip gelecek bu tekliflere Nurettin Topçu’nun cevabı ‘Sorbonne Üniversitesi’nin giriş ve çıkış kulelerinde yirmi dört saat ay yıldızlı Türk bayrağının dalgalanmasını istiyorum’ olur. Aziz ruhu şad olsun.