Cumhurbaşkanı Erdoğan son KHK'nın 15 Temmuz'daki sivilleri kapsadığını net bir şekilde açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son KHK’nın 15 Temmuz’daki sivilleri kapsadığını net bir şekilde açıkladı. FETÖ’nün hain darbe girişimine karşı göğsünü siper eden insanların bu KHK’yla koruma altına alınmasından kim rahatsız olabilir? Ama olan oluyor işte. Daha önce karnından konuşanlar da Türkiye lehine bir konu oldu mu direkt itirazlarını dile getirmeye başlıyorlar.
Türkiye 15 Temmuz’dan bu yana OHAL’le birlikte hem devletin içine kümelenen terörist yapılardan kurtuluyor, hem de bununla birlikte devleti liyakat sahibi kişilerle yeniden inşa etmeye çalışıyor. Kolay bir süreç değil. Özellikle bu noktada ülke içinde birlik ve beraberlik önemli. Ama kimlerle bir ve beraber olacaksınız? Orası meçhul işte.
CHP Muğla Milletvekili Süha Aldan ne dedi gördünüz. Açık açık şu cümleleri kurabildi mesela: “Bu düzenleme, benim bir sürü itim var, bunları salarım sokağa ve onlara af bile getirebilirim mantığını toplumda yayma anlayışıdır.” OHAL döneminde bir de 15 Temmuz gibi bir hainliği yaşadıktan sonra bu rezil cümleleri kurabilmek o kadar kolay olmamalı. Ve hala CHP’nin bu adamı partiden ihraç etmemesi de FETÖ’yle mücadelede kimin yanında olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Zira Kemal Kılıçdaroğlu’da 15 Temmuz’da darbe girişimine katılan erleri savunan bir açıklama yaptı geçenlerde. “Masum erler” diyor. “Masum er” falan diye bir şey yok. Millete kim kurşun sıktıysa cezasını çekecek. Darbeye karşı mücadele edenleri suçlayacak kadar gözü dönmüş bir ana muhalefet partisiyle mi birlik olunacak?
Onu geçtim Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son KHK eleştirisiyle kimlerle aynı tarafa düştüğü net bir şekilde ortaya çıktı. Kudüs konusunda susan, Türkiye lehine bir konu oldu mu ağzını bıçak açmayan, 16 Nisan referandumunda EVET dahi diyemeyen bir kişi kamuoyuna bu tarz açıklamalar yapıyor. FETÖ’nün peşine takılan CHP’yle aynı yere düşüyor. Kendi deyimiyle insan gerçekten hayret ediyor.
Bu cümleyi belki her seferinde söylüyoruz ama zihinleri tazelemek açısından da her fırsatta söylemek lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ’yle tek başına mücadele ediyor. Hem de dünyada birçok gelişme yaşanırken bunu başarıyor. Onun omuzlarındaki sorumluluğu almak önemli. 2018’in gelmesiyle AK Parti’nin bu noktada aktif hareket etmesi lazım. Çünkü artık bu CHP’yle birlik ve beraberlik sağlanamadığı gibi ortak noktada da buluşulamaz. O zaman bu yolda her şeyi görerek yürümek daha önemli bir hale geliyor.
4 ayda nasıl 13 kilo verdim?
• Sabahları tam buğday ekmeğinin içine yağsız peynir ve bir dilim füme koyarak tost yaptım. Kahvaltım sadece buydu. Çayı pek sevmediğim için tercih etmedim.
• Öğlene kadar bitki çayı ve Türk kahvesi tükettim. Nadir de olsa fındık ve ceviz de yediğim oldu.
• Öğle yemeğinde hiç ekmek tüketmedim, pilavdan, bulgurdan ve makarnadan uzak durdum. Bulgurun lifli olduğunu biliyorum ama yemedim. Sulu yemeğin suyunu yemeden sadece tanelerini tükettim ve bol su içtim. Salata olmazsa olmaz tabi.
• Akşama kadar bitki çayı ve kahve tüketmeyi ihmal etmedim.
• Akşam maksimum dört köfte ya da tavuk göğsünü yağsız bir şekilde ızgara yaptım ve bir kase içine bolca yoğurt koyarak yedim.
• Asıl püf noktalara gelecek olursak… Sabah kahvaltıdan yarım saat önce yeşil elma yedim. Akşam yatmadan bir kase yoğurdun içine pul biber ve limon koyarak tükettim. Bol su içmeyi de ihmal etmedim. Hiç açlık çekmeden zayıfladım. Daha 10-15 kilo fazlam var. Başka şeyler de deniyorum. İşe yararsa onları da sizlerle paylaşacağım.
Şu hediye olaylarına bir son versek?!
Yılbaşı geliyor ya hani, herkes bir anda alışveriş sevdalısı oldu. Sevdadan öte birbirine hediye almak için yarışıyor, ciddi ciddi bu konuda mesai yapıyor. Düşündüm ve şu kanıya vardım…
Hediye kötü şey değil, bir insana verilen değeri ifade eder. Değer sadece hediyeyle de ifade edilmez ama bir düşünme biçimidir, asla eleştirmem. Fakat neden özel günlerde hediye alıyoruz? Neden normal bir zamanda hediye almayı bir kenara bıraktık?
Artık özel günler bizi esir almaya başladı sanırım. Karşımızdakine vereceğimiz değerin zamanını özel günler belirlemeye başladı. En kötü birisine hediye almayı canımız istediğinde bile “aman, doğum günü yaklaşıyor, o zaman alırım” diye geçiştiriyoruz.
Vereceğimiz değerin ve hediyenin zamanını kendimiz belirleyelim, birileri tarafından bize dayatılan özel günler sadece yardımcı faktör olsun.
Küçük bir düzeltme…
24 Aralık’taki yazımda şöyle demişim: “…Kimsenin bir çalışanına bırakın vurmasını, sesini yükseltmesine dahi hakkı yoktur. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde böyle olaylar varsa da çalışanlar hiç korkmadan gereğini yapıp şikâyette bulunmamalılar…”
AK Parti Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz mesaj atarak uyarmış; “bulunmamalılar” değil, “bulunmalılar” olacak. Deligöz’e teşekkürlerimle birlikte okurlarımdan özür dileyip düzeltiyorum.
Küçük dipnot
Bundan böyle gazetemiz YeniBirlik’te Cumartesi, Pazar ve Salı yazacağım. Bu köşenin kıymetli okurlarına duyurulur.