Nihayet Abdullah Gül konuştu ve 24 Haziran'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayacağını açıkladı. Geç kalmış bir açıklama olduğunu söylemek mümkün. Zaten hayatında elde etmiş olduğu tüm makamları Erdoğan'a borçlu olan Gül'ü bitiren kendisinin ismi her tarafta konuşulurken sessiz kalması oldu.
Aday olup olmamasından ziyade kamuoyunun şekline göre tutum almayı kendine yakıştıran bir tavır içerisine girdi ve sonunda “şartlara” göre kararını vererek aday olmayacağını açıkladı. Kendisini bitirmek uğruna bunu yaptı ve 24 Haziran’ın ilk kaybedeni kendisi oldu. Hem de seçime girmeden!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2007 yılında kendisini es geçmiş, cumhurbaşkanlığına “Kardeşim Abdullah Gül” diyerek Gül’ü aday göstermişti. Siyaset tarihimizde ne o cümle unutuldu ne de Erdoğan’ın bu vefası. Karşılığında ise Gül, dün tuhaf açıklamalar yaptı. Geniş bir “mutabakat sağlanamadığını” söyledi örneğin. Kimlerle “mutabakat” sağlamaya çalışmıştı? Sağlanamayan mutabakat Erdoğan’a karşı oluşturulmak istenen şer ittifakı değil miydi? Bu “mutabakat” sağlansaydı kendisine “kardeşim” diyen Erdoğan’ın karşısına hangi yüzle çıkacaktı? Tüm bu soruları orada bulunan basın mensupları eminim sormak isterdi ama soru almayacak kadar morali bozuktu. “Demokrasi sadece sandık değildir” diyerek Erdoğan’a ders vermeye kalkan ve o açıklamasını yaptığı zamanlarda Gezicilere arka çıkan Gül ilk kez haklı çıktı! Çünkü daha sandığa gitmeden siyasi bir cenaze haline geldi.
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan 2002 yılından bu yana birçok vefasızlık gördü. En acısı da bu vefasızlar ve arkadan iş çevirenler Erdoğan’ın sayesinde makam sahibi olan kişilerdi. Erdoğan olmasa oyları yüzde 1 bile etmeyecek, gazete köşelerini bırakın duvara yazı yazacak kadar bile cümle kuramayacak tipler Erdoğan’a vefasızlığın tarihini yazdı, aradan geçen bu 16 senede. Erdoğan ise bu süreçte sadece milletine inandı, başkaları gibi şer ittifaklarıyla “mutabakat” sağlamak için uğraşmadı, yaptığı mutabakat milletiyle oldu. Onun dışında ne hiçbir gücü tanıdı ne de başkalarına güvendi. Zaten millette Erdoğan’ı bunun için sevdi, kendisinden biri olduğu için ölümü göze alarak tıpkı 15 Temmuz’da sokaklara döküldü ve 24 Haziran’da da aynı heyecanla Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ı seçmeye hazırlanıyor.
Bu saatten sonra siyasi cenazeleri muhatap almak zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır. Millet takdirini daha sandığa gitmeden belirlemiş; Erdoğan’ın arkasından iş çeviren ve tabandan değil, birilerinin gazlamasıyla “liderliğe” oynayan bir kişiyi tarih sahnesinin tozlu raflarına kaldırmıştır. Artık seçimin galibi de bellidir, Türkiye’nin sistem değişikliğinden sonra ilk BAŞKAN’ını Erdoğan olarak belirlemek için millet 24 Haziran’da sandığa gidecektir. Bunun dışında gerisi Teoman’ın kitap adı gibi fasa fiso’dur…
Ahmet Davutoğlu ne demek istedi?
Siyaset hareketli günler yaşıyor. Bu hafta içi konuşan sadece Abdullah Gül olmadı, AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu da oldu.
Ahmet Davutoğlu aslında her AK Parti mensubu için normal olan, söylemeye bile gerek duyulmayacak tuhaf sözler söyledi. “Partimizin kararı benim de kararımdır”, “Cumhurbaşkanı adayımız Erdoğan’dır” gibi sözleri her AK Parti milletvekili söylemeye gerek duyuyor mu bilmiyorum… Kendisi neden gerek duyuyor, onu da bilmiyorum. Ya da bunu söylemek için basın toplantısı mı yapmak gerekiyor?
Hafta içinde Abdullah Gül’le görüşen Davutoğlu, neden günler sonra açıklama yapma gereği duydu? Artık iyiden iyiye Gül’ün adaylığı ortadan kalkınca mı bu açıklama yapıldı diye düşünüyor insan… Ya da neden sadece AK Parti içinde “partimizin kararı benim de kararımdır” deme ihtiyacını Davutoğlu duyuyor? Sonuçta bu söylenmeyecek kadar normal ve olağan bir şey. Yahut en önemlisi Devlet Bahçeli’nin dört ay önce söylediğini şimdi söylemek AK Parti mensubu bir kişiye yakışır mı?
Kimler milletvekili olsun isterdim?
BARIŞ ERTEM: İTÜ’de akademisyen. Bana göre Türkiye’nin en başarılı tarihçilerinden. Twitter’da yazmış olduğu akıl dolu tweetler muazzam ve olayları analiz gücü yüksek. Ayrıca ilk günden bugüne Erdoğan’ın yanında sapasağlam duran kişilerin başında geliyor. Bulunduğumuz dönemin ihtiyacı itibariyle en zor günde dik durabileceğine inandığım kişilerden. Kesinlikle milletvekili olmalı. Meclis’te harika işler çıkartır.
SELMAN ÖĞÜT: Türkiye’nin en genç doçentlerinden. Uluslararası hukuk alanında Türkiye’de çalışma yapan nadir kişilerden. Hani diyoruz ya neden kendimizi uluslararası arenada anlatamıyoruz diye, işte tam bunun için biçilmiş kaftan. Ayrıca tartışma programlarındaki kendinden emin tavrı ve herkesin anlayabileceği tarzda analiz cümleleriyle Meclis’e büyük faydası dokunabilir. Bunun yanında üniversitelerimizde bir hayli geç kalmış olan reform meselesinde de fikirlerinden faydalanılabilir.
OĞUZHAN BİLGİN: Kendisini Twitter’dan tanıyorum. Türkiye’nin bence en büyük meselelerinden biri olan kültürel iktidar konusunda yazmış olduğu yazılar ve akademik tezinin buna göre olması Türkiye’nin tam da aradığı cinsten. Ayrıca hiç akademisyen gibi bir kibri de yok, A’dan Z’ye herkesin anlayabileceği rasyonel ve analitik fikirleriyle Türkiye’ye çok şey katar. Düşünülmeli derim. Genç olması da ayrı bir avantaj. Artık beyaz saçlı, üzerine takım elbise çok yakışan kimselerdense biraz spor giyinen ve atik kişileri görmek istemez miyiz?
HACER HANİÇ: Kendisi en zor zamanda dahi Erdoğan’ın yanında bir kale gibi durmuştur. 16 Nisan referandumu gelmeden Cumhurbaşkanlığı sisteminin neden Türkiye için gerekli olduğunu anlatan bir röportaj kitabı da çıkarmıştır. Ayrıca AK Parti kadın kollarında da başarılı işler yapmıştır. Bence Meclis’te olması güzel olacaktır.
Bizi ne zaman çıldırtacaksın Özgür Özel?
CHP’li Özgür Özel’i tanıyorsunuz… Hani milletvekilliğini unutup Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na hadsiz ve ahlak dışı hareketi yapan kişi. Bugüne kadar Meclis’te provokasyon çıkarmak dışında ne yaptı inanın bilmiyorum.
Geçenlerde bir açıklama yapmış… “Erdoğan’ı çıldırtacak adayımızı yakında açıklayacağız” türünden bir şeyler söylemiş. 90 yıllık CHP’nin düştüğü hale bakın! Ülkeye faydalı olacak aday değil de, Erdoğan’ı çıldırtacak aday derdine düşmüşler. Bu dert onlara yeter de artar ama en güzel cevabı AK Parti İstanbul Milletvekili Markar Esayan, Özel’e “Ajdar mı?” diye sorarak vermiş.
Esayan’ın Twitter’dan sorduğu bu soru üzerine ben de bahisleri artırıyorum ve acaba Barbaros Şansal mı diyorum?
Günün sonunda her ikisi de CHP’ye yakışır ne de olsa.