İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar.. İş dünyasının çok yakından tanıdığı bir isim.. Kökleri müteşebbis bir aileye dayanan Çağlar çocuk denecek yaştan bu yana iş dünyasının içinde.. Çok genç yaşta başladığı ticaret hayatını bugün tekstil, enerji, inşaat ve telekomünikasyon sektörlerinde yurtiçi ve yurtdışı yatırımlarıyla devam ettiren Çağlar, aynı zamanda sosyal hayatta, çeşitli vakıflarda aldığı görevlerle de ön plana çıkan bir isim. Çağlar, aynı zamanda 2012 yılından itibaren Enerji Verimliliği Derneği Genel Başkanı..
İbrahim Çağlar kendisini nasıl tanımlar? Dünyanın en büyük ve önemli bir STK’sının başında olmak nasıl bir duygu ve yaşam şeklidir?
Çocukluk yıllarımdan beri iş dünyasının içindeyim. Sahada olmak bana her zaman keyif verir. Şimdi de 135 yıldır Türkiye’de ticaretin pusulası olan İstanbul Ticaret Odası’nda Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorum. Büyük bir keyif, büyük bir onur ama aynı zamanda da büyük bir sorumluluk. 7 gün 24 saat taşıdığım bir bayrak bu makam.
409 bin üyemizle Türkiye ekonomisinin yarısını temsil ediyoruz. Üyemiz için attığımız her adım ülke ekonomisi için de önemli bir değer oluşturuyor. Ekibimle birlikte çıtayı ulaşabileceğimiz en üst noktaya taşımak üzere çalışıyoruz.
İbrahim Çağlar’ın gündeminde ne var? Bugünlerde nelere yoğunlaştınız?
Gündemimizde ticaret var, yeni pazarlarla, yeni teknolojilerle nasıl buluşuruz sorusu var. Sanayi 4.0’ı önemsiyoruz. Artık sürücüsüz araçlar, sanal gerçeklik, yapay zeka v.b. buluşlar günlük hayatımıza nüfuz etmek üzere. Bunlara ihtiyacımız ve imkanlarımız ölçüsünde bir hazırlık şart. Her sektörü bir şekilde etkileyeceği kesin. Biz üyelerimiz nezdinde farkındalığı artırmak için seminerler ve etütlerle konuyu canlı tutuyoruz. Hatta Futuristanbul projemizle bilimin, ekonominin, gündelik hayatımızın geleceğinin tartışıldığı bir platform oluşturduk. Dünyaca ünlü üç Futuristi şehrimizde ağırlayarak önemli bir etkinliğe imza attık.
Bir meclis konuşmanızda, “Dünyanın merhamet anlayışı kıyılara vurup, enkazlar altında yitip giderken insan, insan olmaktan yoruluyor.” ifadesini kullandınız.. Gerçekten çok etkilenmiştik.. Duygularınız, paylaşır mısınız?
Biliyorsunuz kıyıya vuran Aylan bebeğin cansız bedeni hafızalarımızın en derin yerine kazındı. Sonrasında ambulans koltuğunda dona kalmış küçük Ümran’ın görüntüleriyle sarsıldık. Bunlar gibi binlerce kare var aslında. Çocuk olabilmek, hayatta kalabilmek belirli gruplara verilebilecek bir ayrıcalık değil, her insanın en temel hakkıdır. Evlerinden, yuvalarından, vatanlarından koparılan insanları, dünya, birer istatistik olarak algılamanın ötesine geçmeli. Ortadoğu üzerinde yürütülen vekalet savaşları bu coğrafyanın kaderi olamaz.
Türkiye’nin hesap kitap yapmadan 4 milyon mülteciye açtığı kapı aynı zamanda tüm dünyadaki mazlumlara açılan bir umut kapısı oldu. Biz de İstanbul Ticaret Odası olarak yapılan ayni yardımların dışında, özellikle ülkemize sığınan insanların ekonomiye adaptasyonu noktasında da çalışmalar yürütüyoruz. Think-tank kuruluşumuz İstanbul Düşünce Akademisi’nde bu konuya ilişkin detaylı araştırmalar yapılıyor. Amacımız hem politik açıdan hem de iş dünyası açısından uygun görülebilecek bir model ortaya koyulması.
Batının tutumunu, “Türkiye insan gücüyle, ekonomisiyle, markalarıyla öne çıktıkça bu ülkelerin daha da kabalaştığını göreceğiz..” Bu cümle her şeyi özetlese de sizden dinlesek, asıl rahatsızlığı.
Rekabet arttıkça, bizim markalarımız da bu küresel rekabete katıldıkça üzerimizde kurulmaya çalışılan baskının arttığını görüyoruz. Bu tarihin her döneminde böyle olmuş ama biz bu düşüncelerle vakit kaybetmiyoruz. Ne olursa olsun, hangi engellerle karşılaşırsak karşılaşalım büyümeye devam edeceğiz.
İTO, biliriz ki, hep gündemdeki konulara yoğunlaşır, daha doğrusu merkezi yönetim politikası ile eş zamanlı projeler üretir. Son dönemde Çin ve Çinli turist konusu bir hayli gündemde sizin projeleriniz var mı?
Biz sadece bir sektör ve ülkeye yönelik değil, bir çok sektöre ve hedef pazara yönelik projeler üretiyoruz. Film endüstrisinden, gayrimenkule, gıdadan, sanayiye, basın-yayından, perakendeye her sektörümüze yönelik bir çalışma, proje var. Yılda 30 uluslararası fuara Türkiye adına milli katılım düzenliyoruz. Belirlediğimiz hedef pazarlarda Türk Ürünleri Sergileri organize ediyoruz. 120’nin üzerinde inceleme gezisi gerçekleştiriyor, her yıl 100’ü aşkın ülkeden yabancı ticaret heyetlerini Odamızda ağırlıyoruz. Bu çalışmaların içinde Çin önemli bir yer tutuyor elbette. Özellikle 2018 yılının Çin’de Türkiye Turizm Yılı ilan edilmesiyle birlikte çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Hedefimiz Çin’den 1 milyon turisti Türkiye’ye çekebilmek, bu anlamda lobi faaliyetlerimiz sürüyor. Ayrıca sektörel kurumlarla da yoğun istişare halindeyiz.
Berlin, Londra, Paris, Pekin, Sao Paulo ve Moskova ticaret odalarının üye olduğu C6 platformunun Moskova’daki C6 toplantısına katıldınız.. İTO da bu önemli platforma yedinci üye olarak davet edildi. Anlatır mısınız? Ortak çalışmalar, paylaşımlar vs.
İstanbul Ticaret Odası faaliyetleri bakımından dünyanın en büyük odası. Teknoparkımızdan, fuar alanlarına, üniversitemizden, sosyal çalışmalarımıza kadar her alanda etkiniz. Keza bu nedenle uluslararası platformlarda da oldukça aktifiz. Eurochambers, Club of Chambers ve ASCAME gibi çok uluslu yapılarda iş dünyamızı temsil ediyoruz. Son dönemde de sizin de bahsettiğiniz gibi, dünyanın en aktif ticaret odalarının yer aldığı C6 platformuna davet edildik. Burada temaslarımız oldu. İkili ilişkiler noktasında, Üniversitemiz ve Teknoparkımız noktasında özellikle bilgi alışverişinde bulunduk. Karşılıklı olarak birbirimizden alabileceğimiz önemli tecrübeler var.