"Bir Kürt devleti değil bir terör devleti kurulmak isteniyor.. Türk halkı Anadolu'ya hapsedilecek. Aslında Anadolu da değil, Ankara'nın etrafına. Çünkü bunun arkasında Ermenistan meselesi var. Bir adım sonrası bunun konuşulacağı mesele Ermenistan meselesidir."
İslam dünyasının bütün bu yaşananlardan sonra kendi savunma paktını oluşturmalı. Yani İslam orduları geleneksel tatbikatı yapılsın. İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatının işlevi daha fonksiyonel hale getirilsin. ABD buna izin verecek mi? Bu soruyu bize sordurtturan ne? Maalesef kültürel olarak yüz yıldır zihinler sömürgeleştirilmiş ve maalesef devşirilmiş siyasetçi, devşirilmiş bürokrat, devşirilmiş iş adamı ve batı karşısında yenik bir insan tipi İslam dünyasında önemli ölçüde yöneticilik noktalarında bulunmuş. Bundan dolayı da bu söylediklerimizi konuştuğumuzda bir ütopya gibi bir tebessüm ederek baktığı bir noktaya neden geliyor? Türkiye’de de aynı şeyi yaşıyoruz devşirilmiş akıl ve ruhlarla mandacı bir anlayışla ülkelerinde yaşayan tipler çıktı karşımıza. Siyasette, bürokraside, iş dünyasında... Bunun sebebi ne? Batı’yı anlamayı tercih etmek yerine batı karşısındaki yenilgi psikolojisi egemen bu insanlarda. Yani biz başaramayız. Hayır, başarırız. Türk aklı dediğimiz akıl 1000 yıl dünyada egemenlik oluşturmuş, 17 tane devlet kurmuş, beraberinde Orta Asya’nın çöllerinden çıkmış gelmiş Avrupa’ya, Anadolu’ya...7 asır kurduğu devlet ayakta durmuş, Batı’nın kurduğu sistem 1,5 asırda çökmüş. 1900’lü yıllar 2017.. 117 yılda çökmüş. Türklerin kurduğu o sistemde Yahudiler mutlu olmuş, Ermeliler mutlu olmuş, Ortodokslar, Afrika mutlu olmuş ama içimizde öyle devşirilmişlikler var ki, hele şu Amerika’ya gidip hayran hayran dönenler var ya, Londra’ya gidip hayran hayran dönen, yüksek lisans için doktora için oralara gidip ruhlarını orada mağlup hale getirip dönenler var ya, kendi vatanlarına, kendi insanına karşı tepeden bakma… Çok etkilendiğim bir kitap vardır Hulusi Turgut’un Barzani Dosyası diye. 70’li yıllarda basılmış. Meclisin kütüphanesinden alıp okudum. O kitabı ben Barzani’ye de hediye ettim. Dedim ki “bak deden 68’de neler söylemiş, okumanı tavsiye ediyorum sana”. Orada çok önemli birşey söylüyor. İslam Dünyasının Batı tarafından nasıl kültürel olarak istila edildiğini. İstila edildikten sonra bunun bir tek çözümü vardır diyor; İslam dünyasının Türkiye liderliğinde bir araya gelmesi. Tabii ki devamında bütün bu işlerde baş harfi Türkiye. Neden? Türkiye’nin, Türklerin çok stratejik bir üstünlüğü vardır. O da şudur; Batı’yı anlama kapasitesi. Bunun da sebebi, Batı’yla iç içedir Türkiye. İç içeliği içerisinde kendi değerler sistemini ayakta tutabilme kabiliyetini ortaya koyan bir millettir. Dolayısıyla Batı’yı anlayanlar Batı’yla nasıl hesaplaşacağını bilir. İslam Dünyasının bu anlamda birbirimize kompleks yapmadan bir araya gelmeyi başardığımızda buradan başka bir güzellik çıkacak, insanlık için başka bir güzellik çıkacak.
Bir de Çin’in dünyanın merkezini talan etmesine yönelik bir Talas perspektifi ortaya çıkacak. Bu olmazsa Anadolu Medeniyetler Mezarlığı olacak. Devletler mezarlığı aynı zamanda.. Olmazsa... Hangisi olacak? Ben birincisinin olacağına inanıyorum. Buradan bir çıkış gerçekleşecek ve bu çıkışın eşiğindeyiz. Özellikle ABD’nin PKK üzerinden Türkiye’yi zorlaması, bu zorlamada milletimizin içeride birliği, dayanışması önce Türkiye’nin çıkışını gerçekleştirecek. Bu nedenle 2. Dünya Savaşı sonrası ABD’yle başlayan ilişkilerimizin en çetin arefesindeyiz. Çok açık söyleyeyim, ABD kaybedecek. ABD bu topraklardaki varlığını da kaybedecek bu kafayla. Hayır vazgeçer, vazgeçmesinin adı nedir, PKK üzerinden kurduğu bütün ilişkileri ortadan kaldıracak. İdlib’de vs. PKK üzerinden kurduğu bütün denklemi iptal edecek. Eğer Türkleri kaybetmek istemiyorsa. Türkleri kaybetmenin küresel sistem içerisinde bedeli ağırdır. Bu başka birşeye benzemez.
Özellikle bazı kesim var ki hemen cahil cesaretiyle bir an önce savaşa girelim hevesindeler..
Ben masada son noktasına kadar konuşulmasından yanayım ama ABD’nin Türk halkını kaybettiğini de demokratik yollardan göstermeliyiz. Türkiye’de bir ABD nefretinin büyüdüğünü, Türkiye’de halkın ABD’nin Türkiye’nin müttefiki olduğuna inanmadığını açık açık konuşmalıyız. Ama savaş son tahlilde kullanılacak bir araçtır. ABD, bizim devlet bekamıza yönelik tehditleri sürdürmekte kararlı olduğunda, gerektiğinde savaşın kaçınılmaz olduğu yerde; savaşçı bir millet olduğumuzu, bu ülkenin 80 milyon olduğunu en az 50 milyonunun askeri eğitimden geçtiğini, her an silah altına alınabilecek kadar hazır olduğunu bilmeli. Şimdi ne NATO var ortada ne Birleşmiş Milletler var ortada. Bunların hiçbirisinin bir hükmü yok. Nasıl bir NATO ki bu, 15 Temmuz’un arkasında bir NATO aklı var. Nasıl bir NATO ittifakı ki bu, kendi müttefikini meşru halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanını öldürmek için harekete geçen güçlerin arkasında duracak. Bunlar artık bizim için isimsel olarak olduğumuz yerler. Herkes şunu çok iyi biliyor ki, bu ittifakın içinde 2 ittifak var. Bir Türkiye var, bir de Türkiye karşıtı ittifak var. O nedenle savaş son tahlildir. Savaşın maliyetinin ne kadar ağır olduğunu biliriz ama nihayetinde Ankara’nın etrafına bizi tekrar sıkıştırmak istedikleri yerde yapacağımız başka birşey kalmazsa bundan da kaçınmayacağımızı herkes bilmeli. Ve dolu dizgin oraya gittiğimizi de görüyoruz.
İşte burada Amerika’ya anlatmamız gereken şey şu; Çin’i göstermemiz lazım. Dünya ABD, Hindistan, Türkiye liderliğinde İslam dünyası ittifakı; yan tarafa da Rusya’yı da yanına koyarak önümüzdeki 100 yılda insanlığın bir büyük felaketle karşı karşıya gelmesini engelleyebiliriz. Bunu ABD’nin görmesi lazım. Bizim masada son noktaya kadar konuşup ABD’ye bunu anlatmamız lazım. Çünkü şunu görmeli ABD; bu topraklarda bölünmüş Türkiye dünyanın felaketidir. Bir kere buna izin vermeyiz. Bedelinin ne olduğunun hiç önemi yok. 15 Temmuz’da 250 şehit; gerekirse 2,5 milyon, gerekirse 25 milyon... Biz 13 milyonken buna izin vermedik. Hem de 13 milyonken ne tank üretebiliyorduk ne tüfek üretebiliyorduk ne de ekmek üretebiliyorduk. Evlerdeki saclarla yapılan ekmeklerle... Şimdi dünyanın en güçlü ekonomilerinden birisi ve ekonomide bağımsızlık kapasitesi maksimize olmuş bir Türkiye mi eyvallah edecek bunlara? Bu mümkün değil ama mesele bundan öte birşey. Savaşa ihtiyaç kalmasın. Kürtler de dikkatli olmak zorunda. Netanyahu’nun aklıyla hareket etmemeliler. İsrail’de bir başka kanat Kuzey Irak’taki bu referandum sürecine karşı. Ve bunun yanlış olduğunu açık açık söylüyorlar. Burada geçmişte Şerif Hüseyinler emperyalizmin zokasını yuttu, sonuç ne oldu? İşte Ortadoğu’nun hali. Amerika höt diyor, yerine oturuyorsun paraları transfer ediyorsun. Emperyalizmin Kürt diye bir derdi yok, Türk diye de bir derdi yok, Arap diye de yok. Önce bunu herkes iyi bilecek. İşte en son örneği Arakan.Tamamen güç mücadelesinin kurbanı garibim Müslümanlar. Bundan dolayı ABD ile masada son noktaya kadar konuşmalıyız tereddütsüz.
Ben inanıyorum ki Amerikan yönetimi de çok sıkıntılı. Trump’ın da hangi akıbetle karşılaşacağı meçhul. Amerika’da Federal Rezerve karşı Amerikan milli çıkarlarını savunan güçler arasındaki bu çatışma 54 eyaletin ayrı ayrı birer devletçik haline dönüştüğü bir Amerika’mı çıkacak ortaya? Bunu temenni eder miyim, etmem. Amerika’nın ekonomik, siyasi güç ve askeri güç olarak dünyada amiral gemiliği rolünün denge sisteminin şahsında önemli olduğunu düşünüyorum. Bu Amerika’yı kabul ettiğim anlamında değil, kainattaki denge sisteminin manası anlamında bunu söylüyorum. O nedenle Amerika’ya bütün bunları defalarca anlatıp bundan vazgeçirmeli. Yoksa biz Suriye’nin kuzeyindeki denkleme asla evet demeyeceğiz. Diyemeyiz de. Ben demem açık açık. Çünkü bunun manası şudur Ankara’nın etrafında sıkışmaktır. Akdeniz’e çıkamamaktır. Ortadoğu’ya çıkamamaktır. Bir Kürt devleti değil bir terör devleti kurulmak isteniyor.
İstanbul, İzmir vs ayrılacak; Türk halkı Anadolu’ya hapsedilecek.
Tabii Türk halkı Anadolu’ya hapsedilecek. Aslında Anadolu da değil, Ankara’nın etrafına. Çünkü bunun arkasında Ermenistan meselesi var. Bir adım sonrası bunun konuşulacağı mesele Ermenistan meselesidir. Erzurum hattında bir müddet sonra Avusturalya’da pişirdikleri bir Pontus meselesi var. Bütün bu işlerin aslında sessiz sedasız pişirildiği adreslerden birisi Avusturalya’dır. Ama bunların hiçbiri başarılı olamayacak ve biz buradan öyle bir çıkış yakalayacağız ki dünyanın sistemsel çevresi değişecek. O nedenle bizim bütün mesele içeride birbirimizi hırpalamamamız. Yani siyaset dilinin bu anlamda Kuvay-i Milliye perspektifiyle vücut bulmasının ben doğru olacağını düşünüyorum.
Nasıl başaracağız? Yani eskiden siyasetçiler konuşurdu şimdi siyasetçilerden çok farklı çevreler konuşuyor ehil olmayan birtakım çevreler konuşuyor..
Burada size kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum. Kısmen katılmamamın gerekçeleri, bir kere soğuk savaş döneminde siyaset yapmıyoruz. Yani ben şurada oturduğum yerde 81 ilin tamamından bana bilgi akıyor. Anlık bilgi akıyor hem de. Bilgiye erişmek şimdi çok kolay hale geldi. Çünkü iletişim ve bilgi teknolojileri zamanı küçülttü. İletişim teknolojileri zamanı küçültünce insanların bilme kapasitesi çok arttı. Bu bilme kapasitesi sizin söylediğiniz anlamda haklı gördüğüm taraf. Hadiseyle iç içe yaşamamış olmasına rağmen sanki yaşamışçasına bir hareket kabiliyeti var. Bu anlamda bunu durduramayız. Çünkü eskiden mahalle kahveleri vardı bütün mahallenin bilginleri orada. Orada paylaşılır veya dağıtılırdı. Şimdi o mahalle kahvelerindeki güç sosyal medyaya kaydı ve insanlarda sosyal medya inanılmaz bir özgüven inşa etti. Ben 43 yıldır örgütçüyüm, en alttan en yukarıya doğru. Halen daha da örgüte dair meseleleri sokakta konuşmam. Ama şimdi öyle bir yere geldik, öyle bir kültür hakim olmaya başladı ki adam teşkilatındaki meseleyi çok rahat sosyal medyada paylaşabiliyor. Bunu doğru bulmuyorum. Maalesef örgüt insanı nasıl olmalı cevabını verip bunu insanda elbise haline dönüştürmede çok başarılı değiliz. Karşımızda bir örgüt var. Muhtemel rivayetler var. 50 bin diyen var 200 bin diyen var. Bylock diye bir yapı var. Daha bilmediğimiz çok var. Bir kişi çıkıp bu yapıdan böyle bir haberleşme sistemi var dememiş. Bu örgüt devleti yıkmaya yönelik 100-150 bin kişi ağzını böyle sıkı tutarken biz ne görüyoruz; şu partide şu teşkilatta yapılan mahrem toplantıda konuşulan şey o toplantıya katılan tarafından Twitter’da dünyayla paylaşılıyor. Bu bir zafiyettir ve hatadır. Bu hatanın sebebi örgüt kendi inanmışlarını yetiştirir. İnanmış yetiştirebilmenin şartı fikrin insanda muktedir olmasıdır. Şimdi öyle olunca Türkiye’de herkes AK Parti uzmanı doğal olarak.. Bunu da yadsımam mümkün değil çünkü iletişim özgürlüğünün, bilgiye ulaşma özgürlüğünün bu kadar yüksek olduğu bir zaman diliminde bunu yadsıyamayız. Bu bir anlamda da faydalı. Çok fazla beslenme şansımız oluyor.Yani akıl akılla buluşuyor. Bizim çok önemsemediğimiz bir cümle belki, bütün sistemi yeni baştan düşürüyor. Ve bilginin bu kadar açık hale gelmesi aslında güç oluyor. Demokrasi bu değil mi? Bilginin açık hale gelerek güce dönüşümü. Kendisini ifade etmesi. Bilgi bu anlamda kendini saklı tutmuyor ve güce dönüşüyor ben bunu faydalı buluyorum ama kimi zaman hoşumuza giden şeyler oluyor kimi zaman hoşumuza gitmeyen şeyler. Bunları olağan karşılayacağız. Siyasetçiler niye konuşmuyor, ee konuşsunlar.