Sözleştiğimiz üzere, Fikret Orman'la buluşmak için BJK İnönü Spor Kompleksi Vodafone Park İstanbul'dayım. Röportaja başlamadan hemen önce statta biraz dolaşmak istedim. Bilen bilir, Beşiktaşlılık benim için futboldan da öte bir aidiyet hissidir.

Sözleştiğimiz üzere, Fikret Orman’la buluşmak için BJK İnönü Spor Kompleksi Vodafone Park İstanbul’dayım. Röportaja başlamadan hemen önce statta biraz dolaşmak istedim. Bilen bilir, Beşiktaşlılık benim için futboldan da öte bir aidiyet hissidir. Çocukluğumun kahramanı babamla geldiğimiz bu yeşil zeminin benim için anlamı bir başkadır.. Bir başkadır 6 yaşında forma ve kramponlarla çıktığım o atmosferi yaşamış olmak.. Bugünden düne bakarak, o günkü hislerle bir kez daha yaşamak.. Yaşım ilerledikçe uzak kalmış gibi görünsem de, çoğunlukla kongrelere gitmeye çalışarak, çok yakında olmasam da takıma destek olmak gayretiyle elimden geleni yapabiliyor olmak.. Daima huzurlu hissettirmiştir bana.. Beşiktaşlılık farklı ve başka bir histir.. Serencebey’de, Fuat Paşa Yalısı’nda kurulan zamanın padişahı tarafından desteklenen bir kulüpten söz ediyoruz.. Kolay değil.. 1915’te Çanakkale Savaşı’nda 22 sporcusunu kaybetmiş vatansever bir kulüp.. Şark Cephesi’nde Sarıkamış’ta tespit edilebilmiş 7 sporcusunu yitirmiş bir kulüp.. Destansı bir tarih ve destan yazmış başkanlar..

Yazı yazmak için klavyenin başına oturduğunuzda nokta vuruşu bir cümle ararsınız. Aklımda yer etmişti.. Nerede okuduğumu tam hatırlamasam da, bir cümlede tam da bu nokta vuruşu yapılmıştı Fikret Orman için: “En zoru” başaranların başkanı.”

İçimden geçirdiğimi hatırlıyorum, tam olarak budur, Fikret Orman..

Her zamanki güler yüzüyle karşıladı Başkan Vodafone Park’taki makam odasında..

GÜZEL BİR SEZONA DOĞRU

Tam ‘Beşiktaş’ dedim Başkan söze girdi..

Beşiktaş esasında eskiden bu kadar büyük değildi yani bizim çocukluğumuzda daha küçüktü herkes birbirini tanırdı. Muhteşem başkanlarımız vardı, muhteşem yöneticilerimiz. Çok değerli sporcularımız vardı. O dönemin imkanlarıyla bu dönemin imkanları bir değil. O gün yapılan fedakarlıklarla bugün yapılan fedakarlıkları karşılaştırmak mümkün değil. Yani o günler.. Türkiye’nin yoklukta olduğu günler ve futbol veya spor kulüplerinin hiçbir gelirinin olmadığı zamanlar. Daha çok bireysel katkıya ihtiyacı olan dönemler. Ben de ahde vefayı seven bir adamımdır, eskinin geçmişine sahip çıkmayanın geleceği olmayanlarındanım. Onun için bir de çocukluğumuzdan beri seninde, benimde, hepimizin bu camianın içerisindeki insanlarla ilişkilerim olduğu içinde, onlara sahip çıkmayı bir görev bildim. Biz bunu yaparsak bizden sonra gelenler de birgün bize yapacaktır diye umut ediyorum. İnşallahta öyle olur. Beni en çok mutlu eden şeyler Beşiktaşlıların mutlu olması. İşyerine gittiği zaman, okula gittiği zaman, sokakta yürüdüğü zaman, ‘Ben Beşiktaşlıyım’ diyerek gururunu yaşabilmesi. Onun haricinde maç skorları öyle olur, şöyle olur.. Tabiki skorlar önemli ama esasında kendi aidiyet duygusunda, kendini içinde hissettiği ve mutlu hissettiği bir aile duygusu bende önemli. Bu beni çok mutlu ediyor. Kiminin babası olmayabilir, kiminin annesi olmayabilir, kaybedilmiş olabilir ama Beşiktaş ailesinin bir parçasını hissetmek ona bir güç veriyordur. Öyle bir durum yarattığımızı düşünüyorum. Güzel şeyler.. Ne oluyor? Tabiki çok başarılı gidince de veya kamuoyu tarafından takdir görünce de yalanlar, dolanlarla kişisel hale gelmesi üzüyor beni.. Tabi benim şahsım açısından çok problem olmuyor da.. Evlatlarım, çocuklarım açısından üzülüyorum.. Onun haricinde günlük şeyler.. Bazı zaman seviniyoruz, bazı maçlarda üzülüyoruz. Bazı maçlarda çok seviniyoruz. Bu senenin de güzel bir sezon olacağını düşünüyorum.

Madem koyu başladı sohbet öyle devam edelim diyorum.. Beşiktaş’ı Uzak Doğu’ya açmaktan, tanıtmaktan söz etmiştiniz. Bu projelerden bahsedebilir misiniz? Beşiktaş İpek Yolu’nu fetihe mi hazırlanıyor?

Esasında Uzak Doğu değil de, global dünya kulübü olabilme, dünyanın her yerinde taraftarı olan bir kulüp olabilmek… Arzum bu.. Beşiktaş tabiki çok eski ve köklü bir camia. 30 milyona yakın taraftarımız var ama bu yeterli değil. Artık global dünyada 600-650-700 milyon taraftarı olan kulüpler var. Bizim bu kulüpler seviyesinde gelir elde edebilmemiz için bu kulüpler gibi dünya çapında taraftarımız olması lazım. Burada da bizim tabiki hedef pazarlığımız var. İşte Türki Cumhuriyetleri, Azerbaycan’dan başlayarak Arap dünyası, Orta Doğu ve Uzak Doğu. Buralarla alakalı çok planlarımız var ve önümüzdeki 3-4 senede 100 milyon taraftarıyla.. Bu güçle sahaya çıkan bir Beşiktaş yaşamak istiyoruz ve bunu elde edebileceğimizi düşünüyoruz. O zaman Avrupa’nın, dünyanın ilk 10 kulübü arasına girebiliriz yani. O seviyede olmamız lazım. Çok uğraşıyoruz, çok zaman, çok para harcıyoruz.. Aynı bu stat gibi, söylüyorum yapılacağına hiç kimse inanmıyordu. Oldu işte.. Nerdeyse 2 seneye gelecek, bunu da başardığımızda herkes görecek ki, böyle bir taraftar kitlesine sahibiz inşallah.

Konu globalden açılınca, Beşiktaş’ın Avrupa’daki kupa hedefini konuşmak gerek. Bu hedefe ulaşmak için neler yapacaksınız? Planlarınız nedir?

Şampiyonlar Ligi’nde tabiki ilk 10 takım, 8 takım çok zorlu bir hedef. Çünkü bunların bir takımın, bütçeleri 600-700 milyon avrolar civarında. Biz bu sene futbol bütçesi olarak herhalde 180-200 milyon avro civarında bütçe yaptık. Onlar müthiş gelirler elde ediyorlar. Bizim açımızdan bunların seviyesine girebilmek için, demin de söylediğim gibi biraz globalleşmemiz, büyümemiz lazım. Avrupa Ligi’nde bir şansımız var. Bu seneki hedefimiz Şampiyonlar Ligi’nde ilk olarak gruptan çıkmak. Ondan sonra da ilk 8’e kalabilme hedefimiz var. Başarabileceğimizi düşünüyorum. Bu sene çok doğru transferler yaptığımızı, eski takımı da çok bozmadığımızı düşünüyorum. Üstüne koyarak gidiyoruz, üstüne koyarak devam edeceğiz ama bu trendle gidersek 2-3 sene içerisinde arkadan bir kupa getirebileceğimize inanıyorum.

Fazlasıyla tevazu sahibi olsanız da, dünyanın sayılı kulüplerinden birinin başındasınız. Nasıl bir birşey, nasıl bir his? Bunu hissedebiliyor musunuz?

Artık dünyanın neresine gidersem gideyim, Beşiktaş dediğim zaman tanınan, bilinen, oyuncuları bilinen, çok popüler birşey. Biz de buna iletişim olarak çok çalışıyoruz. Yapmış olduğumuz faaliyetlerle, iletişim faaliyetleriyle dünyanın heryerine ulaşabiliyoruz. Son yapmış olduğumuz “Come to Beşiktaş” dünyada 1 milyarın üzerinde izlendi. Müthiş bir etki yarattı dünyada. Mesele de zaten onu daha fazla artırabilmek. Hem başarı gerekli, hem de iletişim tarafımızı güçlendirdiğimiz zaman daha da iyi yerlere geleceğimize inanıyorum açıkçası.

İletişim demişken, gördüğümüz kadarıyla Beşiktaş’ın sponsorlarla iyi ilişkileri var. Sponsor gelirleri yeterli mi? Artırılması adına hedefleriniz neler?

Şu anda Türkiye’nin en büyük sponsorluk gelirlerini biz elde ediyoruz.

Nerelerle çalışıyoruz?

Futbol takımımız Vodafone ile Beko.. Ki bunların dünyaca ünlü marka değerleri de bizim için önemli. Vodafone bizim haricimizde daha evvel Manchester United’ın ana sponsoruydu. Şimdi Beşiktaş’ın ana sponsoru. Beko bizim haricimizde Barcelona’nın sponsoru. Onun için dünyada böyle tanınmış kulüplere sponsorluk yapmış kuruluşlar. Bu sene Coca-Cola bir tek bizde devam ediyor. Kalde’yle efsane sponsorumuz, epeydir devam ediyoruz. Basketbol’da Sampa Japon ile devam ediyoruz. Adidas tabi ki ana sponsorlarımızdan bir tanesi. Bir çok sponsorumuz var ama yeterli mi, değil. Onu dünya seviyesine çıkartabilmek için bir dünya kurgulamak lazım. Dünya için reklam veren şirketlerin Beşiktaş’a reklam alması lazım. Dünya genelinde taraftarınız olursa, tüm dünyada kendini tanıtmak için sponsor oluyor. Türkiye’de taraftarınız olursa sadece, Türkiye’de tanıtmak için sponsor oluyor, o da bütçeleri çok farkettiriyor. Hep örnek veriyorum Manchester United kulübünün sponsoru Chevrolet. Chevrolet’in İngiltere’de araba satmaktan daha fazla, dünyada kendini tanıtmak için United’a sponsor oluyor. Onlar galiba 75 milyon pound ödüyorlar. Bizde Vodafone, Türkiye’nin en büyük forma sponsorluğunu yapıyor, onun 10’da 1i’ değerindedir. Çok fark var aramızda yani. Onun içinde bizim taraftar sayımızı artırıp global marka olmamız lazım.

Global taraftar diyoruz. Türkiye’de özellikle seyirci noktasında şiddet daima ön planda. Futbolda şiddeti nasıl önleyeceğiz? Beşiktaş’ın nasıl bir bakış açısı var konuya?

Esasında biz futbolda, kendi stadyumumuzda bunu hemen hemen yok derecesine kadar indirdik. Diğer statlarda hakim olmadığımız statlarda oluyor bunlar. Esasında Beşiktaş Vodafone Park’taki gibi bir güvenlik ve kamera sistemi kurulmuş olsa diğer statlarda, onlar da passolig var ama hepsi görüntüsel passolig. Bizde kulüpler maalesef herşeyi devletin yapmasını bekliyor. Devlet haricinde de bir yatırım yapmak istemiyorlar. Biz öyle yapmadık. Passolig’in haricinde büyük bir yatırımda kendi bütçemizden yaptık. Bunun için de biz kendi stadımıza çok vakıfız o işe. Diğer statlarda da aynı sistemlerin gelmesi lazım. Biraz da taraftar bilinci, suçu işleyenin cezalarındırılması, toplumsal ceza değil de kişisel ceza verildiği takdirde daha başarılı olacağını düşünüyorum. Biz kendi stadımızda öyle yapıyoruz açıkçası. Kim kişisel bir suç işlediyse onu stadımıza girmekten men ediyoruz.

Konu cezadan açılınca.. Dünyada bizim kadar ceza uygulaması ön planda olan başka bir federasyon var mı? Hatta daha ileriye gideyim, Meclis gündemine taşınan cezalar var, bize mi özel bu uygulamalar?

Bunları böyle çok fazla bir cezaya, kurumsal cezaya çevirdiğiniz takdirde stadyumlara da insanlar gelmiyor. Bizim mesela statta her dakika doluyuz biz. Çünkü biz kitlesel bir ceza vermiyoruz, kişisel bir ceza veriyoruz. Burada hep kitlesel bir cezaya döndüğü zaman 3 tane 5 tane bilemedin 20 tane insanın yaptığı bir hatadan dolayı tribünü kapatıyorsun. 10 bin kişi-5 bin kişi-7 bin kişi... 20 kişi için 7 bin kişiyi cezalandırıyorsun. Onun için bütün taraftarları da kaçırıyoruz stattan. Yapılması gerekli olan şey bu kadar ceza olmaması. İngiltere’de bunun örneği olduğu gibi kişisele dönmesi lazım. Toplumsal bizde çok fazla ceza var. Kulüplere ceza var.