AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, küreselleşmenin ana dinamosunun bilgi ve iletişim teknolojileri olduğunu belirterek, "Bireyin devletin önünde olduğu, öğrencinin öğretmenin önünde olduğu, öğrencinin profesörün önünde olduğu zaman diliminde eğer biz yeni bir fikri inşa edip, bu fikri küreselleştiremezsek tehlike vardır. Ama başarırsak da bu yüzyıl, bizim yüzyılımız olur." diyor ve ekliyor:

AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, küreselleşmenin ana dinamosunun bilgi ve iletişim teknolojileri olduğunu belirterek, “Bireyin devletin önünde olduğu, öğrencinin öğretmenin önünde olduğu, öğrencinin profesörün önünde olduğu zaman diliminde eğer biz yeni bir fikri inşa edip, bu fikri küreselleştiremezsek tehlike vardır. Ama başarırsak da bu yüzyıl, bizim yüzyılımız olur.” diyor ve ekliyor:

Anadolu irfanını ete, kemiğe büründürmeliyiz..

180A05652

Hayli yoğun bir günde sözleştiğimizi sandığım bir ortamda sorularımızı yanıtladı, Metin Külünk.. İlk intibam bu olmuştu.. Kısa sürede fark ettim ki, düşündüğümün aksine Metin Bey için rutin bir gün. Her yere yetişmeye çalışıyor, başarıyor da. Bir yandan çalışırken, bir yandan hemen karşısında duran TV’den TRT Haber ekranından gelişmeleri takip ediyor. Bir anda telefona sarılıyor, “Bana şu kaymakamı, şu sağlık müdürünü bağlayın lütfen..” “Az önce izlediğim haberdeki insanlara gereken neyse yapalım, takipçisi olalım…”

Türk siyasetinin ve özellikle İstanbul halkının yakından tanıdığı, özellikle 15 Temmuz sonrası gündemin ilk sıralarında yer alan bir isim.. Son derece samimi ve içten.. Özü sözü bir kişliklerden, sözünü sakınmayanlardan. Çalışkanlığı kamuoyunun malumu.. Sadece son bir ay içinde iki kanun teklifi hazırladı ve Meclis’e sundu. “Kamusal ve yeşil alanlardaki rant yolsuzluğunu önleme” ve “ensest ilişkinin” suç sayılmasını öngören kanun teklifi..

On parmağında on marifet kişiliklerden. Röportaj öncesi yaptığım kısa araştırmada fark ettim, tam 7 kitap kaleme almış şu ana kadar.. Sivil toplum çalışmaları ile ön planda.. Sivil toplumu çok önemsiyor.. Sert bir duruşu var. Ne de olsa serde Karadenizlilik var.. O sertliğin yanında bir de şair yönü var..

“Yine bir bahar günü

Yine yaza merhaba

Yeryüzünde oluşun adı olan anneye

Ve annelere adanmış bir günde anneme”

dizeleriyle başlayan sözler, benzer pek çok şiirden biri..

Duygulanmamak elde değil..

Kitaptan bahsettik, Barışı Arayan Dünya, Küreselleşen Dünya’da Türkiye, Metin Külünk’ün kitaplarından.

Öncelikle uluslararası ilişkiler ve dünya konuşalım istiyorum..

Son dönemde Çin, özellikle gündemde sıklıkla yer alıyor.. Ne söylersiniz?

Gelinen son nokta yeni bir başlangıcı üretiyor. Çünkü neoliberalizm eşitlik üretemedi. Bir, hakkaniyet üretemedi, iki, adalet üretemedi. Üç, insana ait birşey üretemedi. Bunların üretilmediği yerde barış olmaz. Barış, güvenin olduğu yerde olur. Güven, adaletin olduğu yerde olur. Dolayısıyla bu üçünün olmadığı yerde neoliberalizmin insanlığa sunduğu tek şey Afrika. Tek şey Ortadoğu. Bütün mesele şu; Amerika uyanacak, Amerika bunu görmüyor. Dünyanın da sıkıntısı şu; Çin diye bir kriz var dünyada. Bu kriz Avrupa Birliği’ne benzemiyor. Avrupa Birliği’nin nüfus üstünlüğü yoktu. Bir de AB’nin kendi sınırlarının dışında kendine çok ciddi alan açma gayreti yoktu. Kültürel anlamda cazibesini kullanıp Avrupalılık üzerinden modernleşme üzerinden ülkelere... Ama karşımızda şimdi ciddi anlamda nüfus gücü olan, parayla barışık, kapitalist-komünist bir yapı var ve bu kapitalist-komünist yapının binlerce yıllık tarihsel medeniyet seyri var. Ve garip Çin batıya doğru gitmeyi istiyor. Yani batıya doğru gitmeyi istediği için Afrika’da, Ortadoğu’da, Avrupa’da. Yarın dünyayı Çin mahalleleri sardığında ne yapacağız? O nedenle ABD’nin Ortadoğu’da Türkiye’yle uğraşmaktan, Kürtler üzerinden bir oyunu kurgulayıp, Türkiye’yle uğraşmaktan vazgeçip işine bakması lazım. Yani Çin’in dünyanın merkezine doğru gelişimi eğer önümüzdeki yüz yıllık zaman dilimi içerisinde önleyecek adımları atmazsak dünya Çin’leşir.

Çin Mahallesi dediniz.. Türkiye’de de var öyle bir düşünce, yatırım..

Tabi mümkün. Dünya Çin’leşir. Bu istila hiçbir şeye benzemez. Bunu engelleyecek tek güç Talas Aklıdır. Talas Savaş’ında nasıl Türkler, Arapları, Kürtleri topyekün yanına alarak Çinlileri mağlup ettilerse, bir kez daha olabilir. Bunu anlamayan bir tek Amerika. Amerika bunu anlamadığı için çok cahilce adım atıyor. Bence Çin üzerinden dünyayı istila etmeyen güç, 15 Temmuz’un arkasındaki adam. Yani 15 Temmuz’un arkasındaki para imparatorluğu oyunu Çin üzerinden kurgulanıyor. Çin üzerinden kurguladıkları için ABD’de bir güç bunu anlıyor ama diğer bir güç ise bunu bilerek yapıyor. Çünkü sermaye, para adres değiştirdi. Çin’e transfer oldu. Çünkü Çin’de insan var. Bugün 300 milyon, 1 milyon doları aşan serveti olan bir burjuvası var. Çok küçük bir adam değil bu. Ve bu gittikçe yukarı doğru çıkıyor. Parasal gücü ele geçiren Çin’in askeri gücü, parasal güçle beraber bir askeri güç ve bir de siyasal güç, emperyal güce dönüştüğü zaman önümüzdeki yüzyıl dünya bir Çin istilasını konuşacak.

Konu dış politika olunca.. Peki ABD..

Dünyanın bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kontrol etmek isteyen bir güç çıkıcak karşımıza. Üretiyor, ürettikçe hammaddeye ihtiyacı var, enerjiye ihtiyacı var ve dünyanın üretim üssü 100 dolarlık istihdam maliyeti 200 dolarlık istihdam maliyetiyle dünyanın rekabet etme şansının olmadığı bir güç. O yüzden ABD’nin bu anlamdaki Türkiye okumasını kökten yanlış olduğunu görüyorum. ABD dünyadaki amiral gemisi olma rolünün çok uzağında davranıyor şu anda. ABD İslam dünyasıyla derin ittifak etmesi gerekirken, -tabi bu ittifakın temel şartı İslam ülkelerinin bağımsızlığına saygı duymaktır, devlet olma kimliklerine saygı duymaktır- bu topraklarda terör üzerinden süreç yönetmekten vazgeçmektir. Bunlardan vazgeçmeyen ABD’nin bu coğrafyadaki karşılığı tükenmiş durumdadır. ABD eşittir emperyalizm şu anda bu coğrafyada. Arap halkları nezdinde ABD emperyalisttir. Kürtler nezdinde ABD emperyalisttir. Bakmayın siz birtakım Kürt kardeşlerimizin içerisindeki emperyalizme ruhlarını teslim etmiş, kirlilerin emperyalizme teslim olmuş fotoğraflarına. Mutedil her insan 1.Dünya Savaşı sürecinde Araplar üzerinden yapılanın, Kürtler üzerinden yapılmak istendiğinin farkında ve bundan ciddi rahatsız. Ne garip Kuzey Irak’ta referandumu destekleyen Netanyahu, dikkat edin Netanyahu ve yanıbaşındaki Filistin’in devlet olma hakkına saygının ötesinde sürekli Filistin halkını yaşadıkları topraklardan uzaklaştırmak için her türlü saldırının içerisindeler.

Netanyhu ve Filistin..

Şimdi Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz bunu sormuyorlar mı? Soruyor. Filistin’de, Filistin halkının devlet olma hakkına saygı duymayan Netanyahu, Kuzey Irak’ta referandumu destekliyor. Filistin’de Filistinlilerin devlet olma hakkını Birleşmiş Milletler’de kabul ettirebilme şansı olmasına rağmen bu şansını kullanmayan ABD, Kuzey Irak’ta referandumu destekliyor. Emperyalizmin yüzyıl sonra oyununun devamıdır. Tamamen kristalleşmiş, tuz buz olmuş bir coğrafya istiyorlar. Şimdi bu Amerika’nın Türkiye’de karşılık bulması mümkün mü? Bu Amerika’nın İslam dünyasında karşılık görmesi mümkün mü? ABD’nin silahlı gücü olmasın ABD amiral gemisi olmasından kaynaklanan gücü olmasın, NewYork borsasında bir tek kuruş Arap sermayesi kalmaz.

Suudi Arabistan’ın durumu..

Trump geldi tehdit etti Suudi Arabistan’ı. Paralarını transfer etti. Tehdit ederek nereye kadar? Gitmeyecek ki bu, mümkün değil. Çünkü bizim temel bir kuramımız vardır. Küfür ile abat olursun ama zulüm ile abat olmazsın. ABD amiral gemisi olma özelliğini adaletle değil, zulümle şekillendiriyor. Zulümle şekillendirdiği için aslında dünyanın en kritik noktasında, dünyanın en çok Amerika’nın amiral gemiliğinin doğru yönetilmesine ihtiyaç duyduğu süreçte, ABD bunun zıttı kendisini İslam dünyasından soyutluyor. Bugün anket yapılsa Türkiye’de Amerika nefreti ne noktada diye yüzde 90 mandacılar hariç nefret çıkar. Bunu ABD’nin iyi okuması lazım. Çünkü yükselen Çin’in karşılıksız kalması denge sistemini çökertir. Eğer dünyanın denge sistemi çökerse de, bambaşka bir fotoğraf ortaya çıkar. Tahayyül etmek istemediğimiz bir fotoğraf. Bundan dolayı ABD yanlış yapıyor ve özellikle Suriye’de PKK üzerinden oynadığı oyun ABD için tehlikeli oyundur. ABD kaybetti Ortadoğu’da bir kez daha. ABD kaybetti ve kaybedecek tereddütsüz.

ABD’nin havası fil züccaciye dükkanına girer modunda. Böyle bir güç yok. Vietnam’da başarılı oldular mı? Ne olduğu belirsiz terör örgütü karşısında dahi aciz duruma düştüklerinin farkında değiller. Bu nedenle süreci ABD yanlış yönetiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın aklıselimini ve Türkiye’nin bu coğrafyadaki bin yıllık varlığını iyi okumalılar. Eğer barışta samimilerse Türkiye’nin tezlerine bakmalılar. Burada PKK’nın ağzına bakarak, Kürtlerin içerisinde devşirdikleri sömürgeci karakterlerin azlığına bakarak.. Dönsünler ve Safevî’lerin tarihine baksınlar. Amerika’nın bugün yaptığını Safevî’ler 16.yüzyılda yapmak istedi. Bugün ABD’nin yapmak istediğini o gün yapmak istediler ama Kürtler ayağa kalkarak, Türklerle ittifak ederek bir büyük oyunu bozdu. Oyunun bozulmasındaki çok önemli bir stratejik fark var; Türk devletinin bizim medeniyet tarihimizin omurgası ehli sünnettir. Ehli sünnet siyaseten bizim bu coğrafyadaki gücümüzü tahkim eden, bizi farklılaştıran ve bize insan medeniyeti kurabilme kabiliyeti kazandıran o akidevi inanç temelleri var ya, o gün Kürtler batıyla ittifak eden Safevî’lere karşı ehli sünnet çizgisinde Osmanlı’nın, büyük medeniyetin ittifakında durarak bu topraklardaki sömürgeleştirme hedeflerini 500 yıl geciktirdiler. Bugün de aynısı olacak, bugün de ABD kaybedecek. Sayın Cumhurbaşkanımız 17 Eylül’de tekrar gidiyor Birleşmiş Milletler toplantıları nedeniyle. Tahmin ediyorum orada da tekrar bu konular gündeme gelecek. Türkiye’nin tezlerini anlamamakta ısrar eden bir ABD, ısrarla PKK üzerinden yani PKK’yı Akdeniz’e çıkartıp orada bir oldu bittiyle bir terör devletçiliğiyle, bu coğrafyada Türkleri, Kürtleri ve Arapları birbiriyle kavga ettirecek hale getirme noktasında adım atmaya kalkarsa bu bizim bekamız meselesidir.

Şehir devletçikleri süreci...

Bu devletin ve bu milletin bekası söz konusu olduğunda bizim gözümüzün hiç birşey görmeyeceğini de bilmek zorundalar. Eğer oraya doğru geldiğinde herhalde bu ülkede İncirlik Ü ssü diye bir üs kalmaz. Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği diye bir kavram da kalmaz. Hem stratejik müttefik diyeceksin, Çin gibi bir garabet öbür taraftan hızla yükselirken seni de tehdit ederken, sen dönüp geleceksin dünyada mümessir bir devlet geleneği olan bu milletin bekasına bir terör örgütü üzerinden müdahil olmaya kalkacaksın. Bu milletin son noktada kabul edebileceği birşey değildir. Amerika bunu okuyabilme kabiliyetine sahip mi? Gördüğüm çok sahip değil. Bunun maliyeti de ABD’yi emperyal değil emperyalistleştirmektir ve dünyayı bölünmüşlüğe mahkum etmektir. Tarif edilen dünya, bin devletli dünyadır.Yetmez akabinde de şehir devletçikleri.. Tekrar Ortaçağ’a döndürmek. Son dönemlerde dikkat ederseniz mesela garip bir şekilde İstanbul’a ait de bir kanun çıksın cümlesi dolaştı ortada. Bunu söyleyen kimse bu cümlenin herhalde ne manaya geldiğinin farkında değil ya da çok bilinçli olarak söylenmiş bir cümledir. Çünkü Vestfalya sürecinin bir sonraki aşaması şehir devletçikleri sürecidir.Yani Londra devletçiği, İstanbul devletçiği, Antalya devletçiği, İzmir devletçiği, Frankfurt devletçiği gibi... Tarih okuması olmadan, gelecek okuması olmaz. ABD’de etkin olan akıl, tekrar dünyayı Ortaçağ dönemine taşımak istiyor. Derebeylikler, şehir devletçikleri, kölelikler... Bizim buradan nasıl çıkmamız lazım? Bizim öncelikle bu coğrafyada bir ümmet bilinci. Bu çok önemli. Batı modern kuramda suplanosyonel diye bunu süslü düşünüyor, bizdeki adı ümmet bilincidir. Ümmet bilincinin durduğu nokta neresi? Emperyalizmin bu topraklardan uzaklaşmasıdır. Bu coğrafyadaki Müslüman olmayan halklar ve Müslümanlar, bu coğrafyadaki yeraltı ve yerüstü kaynakların asli sahipleridir. Bu coğrafyadaki bütün Müslüman veya Müslüman olmayan halklar şu soruyu sormalı; Bu coğrafyadaki yeraltı ve yeryüzü kaynaklar kime hizmet ediyor ve ben ne durumdayım? Ben yoksulum ama benim petrolüm zenginlik üretiyor batıda. Burda bir yanlışlık var. Üstelikte benim doğalgazım zenginlik üretirken bende savaş üretiyor sürekli. Benim ayaklarımın altındaki petrol bende hakkaniyet, adalet,refah, eşitliğe dönüşen bir hayatı tanzim etmesi gerekirken, benden çıkıyor petrol gittiği yerde eşitlik, refah, özgürlük oluyor ama garip bir şekilde bende kan oluyor. Bu coğrafyanın 3 temel sütunu olan Türk, Kürt ve Arap bu soruyu sormalı kendine. Ümmet bilinci bunu gerektiriyor. Yani biz nerdeyiz, niye bu haldeyiz?

İslam dünyasının yine bu temelde mutlaka bir çıkış manifestosuna ihtiyacı var. Bu çıkış manifestosu merkezinde yine emperyalizmi reddedecek ve bizim kendimize dönerek insanlık için bir medeniyet iklimi inşa edebileceğimizi dillendirecek. Bunun başarılabilmesi için de İslam dünyası entelektüellerinin düzenli olarak bir araya gelmesi; İslam dünyasının bilim üretme kapasitesinin açığa çıkması lazım. Batıdaki suyun akışını değiştiren bilgiyi üreten biziz ama mühendislik kabiliyetimiz zayıf. Batının bugün mühendislikte geldiği noktanın cazibesi batının bir teneke olduğunu bize unutturmamalı. Pagan kültürüne mahkum olmuş, kilise kültürüne mahkum olmuş, 200 liraya, kadını şeytan gören, akıl hastalarını saçını kazıyarak ormanlarda tedavi etmek isteyen o teneke batı kültürünün mühendislik kabiliyetleri bizi komplekse itmemeli. Çünkü İslam “la” ile, redle ile başlar. Hz.Peygamber Mekke’de emperyalizmi reddetmiştir. Kureyş’in zulmünü, Mekke’deki müşriklerin zulmünü reddetmiştir. Faizi reddetmiştir. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesini reddetmiştir. Haksızlığı reddetmiştir. İslam dünyasının alimleri bir araya gelerek İslam’ın tevhit akidesindeki “la”, emperyalizmi redle başlayacak, barışın sevginin hakkaniyetin adaletin ancak Allah’ın rızasını kazanmakla mümkün olduğu; bunun yolunun İslam dünyasının ümmet bilinciyle bir araya gelmesi noktasında yeni bir aklı konuşması gerekiyor.

YARIN: TÜRK HALKI ANADOLU'YA HAPSEDİLECEK