Bazı insanların yanındayken gerilirsiniz. Boynunuz göğsünüze doğru çekilir, ense kaslarınız yaşadığınız stresle kaskatı olur. Dişlerinizi sıkarsınız. İşte, böyle anlarda nefesinize dikkat edin. Büyük ihtimal içinde bulunduğunuz negatif ruh haliyle hızlı soluk alıp verdiğinizi fark edeceksiniz.
Bilmem hiç farkettiniz mi?
Bazı insanların yanındayken gerilirsiniz. Boynunuz göğsünüze doğru çekilir, ense kaslarınız yaşadığınız stresle kaskatı olur. Dişlerinizi sıkarsınız. İşte, böyle anlarda nefesinize dikkat edin. Büyük ihtimal içinde bulunduğunuz negatif ruh haliyle hızlı soluk alıp verdiğinizi fark edeceksiniz. Karşınızdaki kişi bazen anlattıklarıyla içinize gri bulutların çökmesine neden olur; bazen de sinirli hal ve hareketleriyle. Kimileri de sürekli bir beklenti içindedir sizden. Enerjinizi alan bu insanların yanından ayrıldıktan sonra kendinizi yorgun hissedersiniz. Aniden üzerinize bir sıkıntı çöker. İşin en önemli yanı, sadece ruhunuz değil, bedeniniz de zarar görür bu durumdan. Enseniz, başınız ağrıyabilir, migreniniz varsa krize girebilirsiniz. Mide şikayetleriniz başlayabilir. Uyku düzeniniz tersine döner. Tansiyonunuz yükselebilir.
DÜŞÜNDÜKLERİMİZ BİLE KAN BASINCIMIZI YÜKSELTEBİLİR!
İki arkadaşımın yaşadığı örnekler, stres yaratan bir durumdan ya da kişiden bahsederken tansiyonumuzun yükseldiğinin en somut delili.
Birinci örnekte odada monitörle takip edilen kalp krizi geçiren bir hastadan bahsedeceğim. Arkadaşımla konuşan hasta yatağındaki eşi, kendisini iki ay önce işten çıkartan patronunu anımsayınca ne kadar haksızlığa uğradığını anlatmaya başlar. Hasta odasının kapısı açılır ve nöbetçi doktor panik halinde içeri girer. “Kalp atımınız hızlandı. Bir sıkıntınız var mı?” diye sorar. “Gayet iyiyim, eşimle sohbet ediyoruz” diye karşılık verince, doktorun yanıtı “Yoksa kavga mı ediyorsunuz?” olur. Düşünebiliyor musunuz, geçmişte yaşanan bir olayı sevdiğimiz bir insana anlatmamız bile kalp atımlarımızı nasıl hızlandırabiliyor?
AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLERİN TANSİYONA ETKİLERİ
Diğer örnekte ise eşinin ihanet acısıyla başetmeyi öğrenmek için arkadaşımın başvurduğu psikiyatrist, aniden ayağa kalkar ve tansiyonunu ölçmek ister. Sonuçta büyük tansiyonun 17’yi geçtiğini gören doktor “Eşinizle yaşadıklarınız geride kaldı. Ancak hafızanıza kazınanları düşünüp bana anlatmanız bile sağlığınızı işte böylesine bozuyor” der.
Arkadaşımın ihanetle yüzleştiği, eşiyle tartıştığı, üzülüp ağladığı, isyan ettiği günlerde kimbilir bedeni bu durumdan nasıl etkilenmiştir! Bu iki örnekte olduğu gibi düşündüklerimize, anlattıklarımıza dikkat etmeliyiz. Sadece mikroplar, virüsler, genler değil; düşündüklerimiz, hissettiklerimiz de bizi hasta edebilir. Bir diğer faktör de, az önce söylediğim gibi, sokakta, işte, evde iletişim içinde olduğumuz insanlar.
RUH VE BEDEN SAĞLIĞIMIZI BOZAN İNSANLAR...
Öyle insanlar vardır ki, enerjimizi çalarlar. En keyifli günümüzde bile yanyana gelince stresli, sorgulayıcı, sitemkar, hep isteyen, hep yakınan tavırlarıyla önce ruh, sonra beden sağlığımızı bozarlar.
1. Sürekli yakınacak bir şey bulan, mutsuzluk bağımlısı insanlardan
2. Adeta öfke küpü olup, yaşamla, en önemli kendiyle kavgalı olanlardan
3. Bencil, sizin hayallerinizi, isteklerinizi görmezden gelenlerden
4. Sürekli isteyen, bir türlü yetinmeyenlerden
5. Yaptığınız hiçbir şeyi beğenmeyenlerden
6. Sitem etmek için fırsat kollayanlardan
7. Devamlı konuşan, sizi hiç dinlemeyenlerden
Bu tür insanları mümkünse çıkartın hayatınızdan. Ancak içinizi karartan, adalelerinizin kasılmasına, nefesinizin hızlanmasına, kalbinizin hızlı atmasına neden olan bu kişi anneniz, babanız, kardeşiniz, eşiniz hatta çocuğunuz da olabilir. Onları hayatınızdan söküp atamayacağınıza göre, kendinize, size negatif enerji yollayan o insandan uzak anlar yaratmaya çalışın. Ruhunuzu besleyeceğiniz, içinizdeki çocuğu neşelendireceğiniz zamanlarınız olsun. Ve en önemlisi, o kişinin enerji alanına girmemeye, söylediklerine ve davranışlarına nötr kalmaya dikkat edin.