Rusya'nın müdahalesi, cuma günü gerçekleşen NATO liderler zirvesinin akabinde NATO Genel Sekreteri tarafından tam teşekküllü bir işgal girişimi olarak tanımlandı.
Viakieslav Ivanov, bir zamanlar şu mısraları kaleme almıştı: “Sınırsızlığa var ihtiyacımız, ihtiyacımız gidecek alanlara! Uzlaşmak için sensin [ey Avrupalı] sınırlara gereksinimi olan”. Bu hafta Ukrayna’da sıcak çatışmalar Rusya’nın askeri müdahalesi ile başladığında aklıma ister istemez geldi bu dizeler.
Perşembenin gelişi…
Rusya’nın müdahalesi, cuma günü gerçekleşen NATO liderler zirvesinin akabinde NATO Genel Sekreteri tarafından tam teşekküllü bir işgal girişimi olarak tanımlandı. Zaten uzun bir süredir hem Rusya hem Batı Ukrayna’ya Rus müdahalesinin sinyallerini veriyordu. ABD ve Avrupa başkentlerinin Rusya’nın işgali için takvimden gün seçerek duyurduğunu, hatta bu Rus işgali geliyor söyleminin diplomasi masasında tarafların bir araya gelmesini zorlaştırdığını da çok konuştuk. Öte yandan Batı istihbaratı için Rus askeri müdahalesini tahmin etmenin çok zor olduğunu ve büyük bir başarı kaydedildiğini de söyleyemeyiz zira Rusya saldırı kapasitesine sahip birliklerini Ukrayna sınırına yığarak zaten maliyetli bir güç gösterisinde bulunuyordu. NATO ve ABD’ye göndermiş olduğu talepler, Avrupa güvenliğinde var olan statükoyu değiştirmek istediğini gösteriyordu. Rusya’nın bazı AGİT üyelerine, AGİT’in güvenliğin bölünmezliği ilkesini çatışma çıkarsa nasıl uygulayacaklarını sorduğunu da biliyoruz. En nihayet Putin, 21 Şubat akşamı ulusa sesleniş konuşmasında modern Ukrayna’nın varlığını reddeden ve Rusya’nın coğrafi kimliğine vurgu yapan -yani Kremlin’in doğal sınırlar, yayılmacılık ve nüfus alanı gibi 19.yy meşrulaştırmalarını kullanabileceğini akla getiren bir retorik benimsedi. Donbass’ta iki ayrılıkçı bölgenin bağımsızlığının tanınması, Rus Barış Gücü’nün görevlendirilmesi ve iki bölge ile ortak savunma ve sınır koruma anlaşmalarının imzalanması askeri müdahalenin geldiğini gösteriyordu.
Savaşın pusu
Rusya askeri operasyonunu başlattığı andan itibaren artık 2021’den beri süregelen Ukrayna krizini de tamamıyla başka bir seviyeye çıkartmış oldu. Şu anda Ukrayna’daki sahanın bize gösterdikleriyle ilgili bazı çıkarımlar yapabiliriz elbette. Ancak bu çıkarımları yaparken savaşın pusunun altında olduğumuzu da unutmamak gerekiyor. Tüm yazılı-görsel geleneksel ve yeni iletişim kanallarımıza rağmen savaşın pusu altındayız. Doğal olarak bir enformasyon-dezenformasyon bombardımanından etkileniyoruz. Dahası Rusya’nın tam ne istediğini ve Ukrayna’nın direnişi nasıl, hangi amaçla, nereye kadar sürdüreceğini görmekte çatışmanın bu erken evresinde zorlanıyoruz. Savaşın pusu elbette sadece bu krizin tarafları ve doğrudan taraf olmasa da krize bulaşmış (ABD ve Avrupa başkentleri) aktörlerin amaçları ile ilişkili değil. Clausewitz’in belirttiği gibi tüm hesaplamalara rağmen savaşın sonucu (kazanan-kaybedenden ziyade aktörlerin bu maliyetli eylemi başlatırken hedefledikleri amaca ulaşıp ulaşmadıkları ile ilgili sonuç) savaş sahasında belli olur. Sözün özü, bir süre muğlak bir alanda hareket edeceğiz. Ve bu muğlaklığı artıran faktörler de var.
Kremlin’in söyleminin tutarsızlıkları
Öncelikle Kremlin’in askeri müdahaleyi meşrulaştırdığı zemin tutarlılıktan yoksun. Bilindiği gibi Rusya’nın müdahalesinin Donbass alanıyla ilgili bir yönü var. Bu yön, 2008 Gürcistan’a karşı düzenlediği operasyonun mantığı ile uyuşuyor. Buna göre EuroMaidan gösterileri ile Ukrayna’da hükümet değişimi zorlandı ve Rus yanlısı alanlara ve topluluğa karşı ayrımcılık uygulandı. Zaman zaman Kremlin’in konuşmalarında beliren “Ukrayna Nazileri” vurgusu buraya dayanıyor. Maidan gösterilerine Ukrayna aşırı sağı da destek vermişti hatırlanacaktır. Ukrayna içerisinde Batı yanlısı ve Rus yanlısı farklı toplumsal kesimlerin olduğu hatta bu ayrımın Batı-Doğu Ukrayna üzerinden coğrafi bir niteliğe büründüğü sır değil. Sonuçta Ukrayna, Huntington’ın kötü şöhretli fay-hatlarının geçtiği ve medeniyetler çatışması beklediği yerlerden biriydi. Ancak Batı’nın Ukrayna’yı cezbetme çabası Rusya’nın Ukrayna’nın bir kısmını melez çatışma yöntemleriyle kontrol etme çabasıyla üst üste bindiğinden, bugün geldiğimiz noktada “tencere dibin kara seninki benden kara” durumu söz konusu. Ukrayna elitinin, ekonomik gücün resmi ve gayri resmi merkezlerinin de bu ayrışmadan nasibini aldığını, bu nedenle de 2014’te Rusya’nın ayrılıkçılar ve küçük yeşil adamlar aracılığı ile attığı adımların sahada güçlü bir direnç ile karşılaşamadığını biliyoruz. Yine de Minsk Anlaşmasının uygulanması konusunda Kiev’in 2015’ten 2022’ye ayak sürtmesi Ukrayna adına başta siyasi bir direncin de olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, Rusya’nın bu direnci kırmak gibi sınırlı bir amaçla hareket edebileceği söyleniyordu. Gerçi bu sınırlı amaç için bu büyüklükte askeri bir operasyon hazırlığı yapmak akıl karı bir durum da değildi. Nitekim Moskova’nın Ukrayna’dan talepleri Donbass’ın çok ötesinde.
Donbass’ın ötesini düşlemek
Hatırlayınız; Kremlin, Ukrayna’nın tarafsızlığı, Ukrayna’nın silahsızlandırılması ve rejim değişikliği arzu ettiğini açık açık beyan etti. Bu talepler, operasyonun geleceği tam bir işgale dönse de rejim değişikliğini amaçlasa da Kremlin’in Ukrayna sahasının kontrolü yani alan-kontrolü amacıyla ortaya çıktığını gösteriyor. Bu Rusya’nın 2000’lerin ilk 10 yılından itibaren izlediği alan kontrol stratejisi ile uyumlu. İşte burada Kremlin, “çevrelenme tehdidini yarıyoruz” gibi bir söylem geliştiriyor. Muhtemelen 2008’de NATO, Gürcistan ve Ukrayna’ya üyelik ile ilgili sıcak mesajlar verdiğinde Rusya’nın Karadeniz Donanmasını Karadeniz’de görünmez bir şişenin içine tıpalamak istemişti. Ancak 2008-2015 hamleleriyle (Gürcistan, Kırım, Suriye) Rusya bu tür bir çevrelenme olasılığını da bertaraf etti. Dolayısıyla bugün büyük güç mücadelesinde aktörlerin birbirlerini sınırlandırma hamlelerini çevreleme olarak tanımlayıp işgal eyleminde bulunmak ve darbe çağrısı yapmak Kremlin eğer Ukrayna’da tüm alanı kontrol edecek bir zaferi kısa sürede kazanmaz ise başını çok ağrıtabilir. Ayrıca Rusya açıkça “Yeni Yalta” kavramını benim bildiğim hiç kullanmadı ama taleplerinin Ukrayna ile sınırlı kalmadığını daha önce ABD ve NATO’dan yaptığı güvence isteğinden anlıyoruz. Ukrayna’da alan kontrolü bu operasyonun amaçladığı şekilde sağlanmadıkça Moskova’nın arzu ettiği Yaltasal paylaşımlarda Rusya’nın etki alanını gösteren hat istediği kavisi çizemeyecektir.
Yatıştırma mı tuzak mı?
Bu noktada alanın askeri kontrolü konusunda Rusya’nın yaşadığı zorluklar haberlere yansıyor. Henüz 4 günlük bir çatışmada fikir beyan etmek erken olabilir. Ancak, Ukrayna direnişinin bir şekilde varlık gösterdiğini ve Rusya’nın henüz Ukrayna direnişini silahsızlandıramadığı görünüyor. Cephe gerisi kavramına riayet edilmemesi zaten Ukrayna direnişinin gücünü kırmak için başvurulan bir yöntem. Sirenler altında yaşam, Ukrayna’nın ekonomisinin, sosyal ve siyasal yaşamının dondurulması demek. Bu durum Ukrayna içerinde ne kadar devam eder bilemeyiz ama ardı ardına Batılı başkentlerin Ukrayna’ya askeri mühimmat destek açıklamaları geliyor. Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması, döviz ve altın rezervlerinin rublenin değerini kontrol altında tutmak için kullanılması önüne engeller konulması, Rus enerji ve savunma sektörünün kendini yenileme imkanının ortadan kaldırılmasının amaçlanması -ki von der Leyer’in sözleri bunlar-, tüm bu gelişmeler Rusya Ukrayna’da bir yok-etme harbi yapmayı beklerken yıpratma harbine mahkûm mu ediliyor sorusunun sorulmasına neden oluyor. Böyle bir strateji var, adı da oldukça ürkütücü: “Kan banyosunda boğulmaya mahkûm etmek”. Bu stratejiyi “Yeni bir Münih” adımının tam tersi olarak okuyabiliriz. Bilindiği gibi ABD’nin Ukrayna’dan Rusya’yı yatıştırmak için vazgeçtiğini ileri süren bir tez var. Rusya’yı yatıştırıp, Avrupa’ya korku sararak Biden hükümeti NATO üyelerini kendi etrafında toplamayı başardı diyenlerin sayısı hiç de az değil. Bu tezin süreçten ziyade sonuca odaklandığını düşünüyorum. NATO bünyesinde ABD ve diğerleri arasında koordinasyonun artmış olması Washington için sevindirici olabilir ama Rusya’nın amaç ve meşrulaştırma alanları muğlakken Ukrayna üzerinden yatışacağını düşünmek de zor. Kırım üzerinden ya da Azak Denizi üzerinde kapattığı alan üzerinde yatışmadı örneğin. Dolayısıyla bugün geldiğimiz nokta yatıştırmadan çok tuzak kokusunu burnumuza getiriyor. Tabi bu tuzak bir anlaşma ile de neticelenebilir ama adı üzerinde tuzak belli bir zararı Rusya’ya verdikten sonra anlaşma ihtimali belirebilir.
Rusya’nın askeri-ekonomik gücü yıpratma harbi için kolay lokma olmasa da Rusya’nın Ukrayna’da alanın kontrolü için uzun bir mücadeleye girmesi, diğer cephelerde şuana kadar sürdürebildiği varoluşu çok maliyetli hale getirecektir. Meşrulaştırma zemini Rusya adına tutarsız, uluslararası hukuk adına yok olan 2022 Ukrayna müdahalesinde kim batarsa batsın kan banyosundaki kan sivillerin kanı olduğu sürece bu harbin maliyeti de Rusya ve Putin hükümeti için artacak. Batı ve Rusya’nın birbirlerine karşı pozisyon belirlemelerinde Moskova’nın hareket alanı daralacak. Bu nedenle önümüzdeki günler Moskova’nın sahayı tekrar değerlendirmesi için önemli. Dileriz şiddetin dozunu artırmak ve eğer bu bir kan banyosu stratejisi ise önümüzdeki strateji banyoya daha çok kan taşımak yerine Rusya saldırıları durdurmaya ve taraflar ateşkes müzakerelerine şans vermeye yönelirler.