İlk önce tüm okurlarımıza "Hayırlı Ramazanlar" dileğimizi iletelim.
Tüm İslam Alemi’nde olduğu gibi biz de pazartesi sabaha karşı ilk sahurumuzu yaşadık. Türkiye’de barış ve huzur içinde geçirmekte olduğumuz bu Ramazan ayı maalesef tüm Müslümanlar için “barış ve huzur içinde” geçmemekte. Suriye’de, Yemen’de ya da Filistin’de Müslümanlar Ramazan ayını da savaş ortamında yaşamak zorunda bırakılmakta.
Hele Filistin’de Gazze’de yaşananlar tam bir vahşet! İsrail, Ramazan ayını saldırmak amacıyla özel olarak beklemiş gibi günlerdir Gazze’yi bombalamakta. İsrail’in Filistinlilere ve en başta sivillere yönelik saldırılarının dünya kamuoyuna anı anına duyurulmasını sağlayan Türkiye’nin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı’nın bulunduğu bina da bombalanarak yıkılmış durumda. İsrail, Filistin’de yaşlı, kadın ya da çocuk ayrımı yapmaksızın insanlara saldırırken bu saldırılarının dünya kamuoyu tarafından izlenmesini de engellemek arzusunda. Daha da acı olanı AB’nin bu saldırılar karşısındaki tepkisi oldu. AB yaptığı açıklamada İsrail'in karadan ve havadan attığı bombaları görmezden gelerek, yaşananların sorumlusu olarak Gazzelileri gösterirken ne İsrail'in Anadolu Ajansı'nı vurmasına ne de 14 aylık bir bebek dahil birçok sivili katletmesine değinmedi.
Evet, Filistin, Suriye ya da Yemen’de Müslümanlar çok ağır koşullar altında yaşam mücadelesi vermekteler.
Ancak daha acısı. Dünyanın birçok köşesinde ırkçı saldırıların hedefi halindeler. Özellikle ABD’de son aylarda Müslümanlara yönelik tehdit ve saldırılar artmış durumda.
Avrupa ülkelerinde de yaşam Müslümanlar için kolay değil. İslamofobi her geçen gün daha da yaygınlaşmakta. Kadınlar “kapalı” oldukları nedeniyle yani “başları örtülü” olduğu gerekçesiyle yollarda tacize uğramaktalar. Üstelik bu tacizler Avrupa ülkelerinin “taşra” diye tanımlanacak bölgelerinde değil tam tersine modern kentlerinde hatta başkentlerinde gündeme gelmekte.
Venedik gibi dünyanın her köşesinden turistlerin geldiği ve turizm sayesinde zengin bir kent olan bir kentte bile Müslüman kadınlar giyimleri nedeniyle tacize uğramakta. ”Modern” Avrupa kentlerinde böylesine tacizler gündeme geliyorsa ırkçı ve aşırı sağcı popülist partilerin en çok oy aldığı bölgelerde Müslümanlar için yaşamın ne kadar zorlaştığını tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır.
Aşırı sağcı ve aşırı solcu parti ve grupların hedefinde Müslümanlar var. Özellikle 23 ve 26 Mayıs 2019 tarihinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik propagandanın ana konularından biri “Müslümanlar” ve “İslam”. Aşırı sağcı ve aşırı solcu partiler seçim propagandalarını yaparken “Avrupa Birliği’nde Müslümanları istemediklerini” açıkça dile getirmekteler. Müslümanların yoğun olarak yaşamakta olduğu kentler, kasabalar ya da semtlerde yaşam koşulları zorlaşmakta. Ayrımcılık birçok alanda daha da etkili bir şekilde uygulanmakta.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi aşırı sağcı gruplar ve özellikle PKK terör örgütü ile iş birliği yapan aşırı solcu ırkçı gruplar camilere saldırmakta.
Avrupalı Müslümanlar haklı olarak can ve mal güvenlikleri konusunda kaygılılar.
Avrupalı Müslümanlara yönelik tüm bu gelişmeler aslında Avrupa’da demokrasi için büyük bir tehdit. Avrupalı demokratlar son yıllarda çok sessizleştiler. Oysa şimdi Müslümanlarla dayanışma zamanı. Aşırı sağın yükselişini susarak değil tam tersine demokrasiye sahip çıkanlarla dayanışma içinde engellemek mümkün.
Avrupalı demokratlar yani Hristiyan ve Müslüman demokratlar birlik olarak güçlü bir şekilde bugün Müslümanlara saldıran ama yarın sıra geldiğinde kendilerine de saldıracak olan aşırı sağ ve aşırı sol parti ve gruplara Avrupa’da “meydanın boş olmadığını” göstermeliler.
23 ve 26 Mayıs 2019 tarihlerinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri tam da Ramazan’a denk gelmiş durumda. Avrupalı Müslümanlar Ramazan boyunca aşırı sağcı ve aşırı solcu popülist partilerin “Müslümanlar ve İslam” hakkında gerçeklerle ilişkisi olmayan propaganda yalanlarını dinlemek ve okumak zorunda kalacaklar. İşte bu nedenle AB’deki Hristiyan demokrat, sosyal demokrat, liberal ve yeşil partilerin Müslümanlara yönelik propagandaya karşı alacağı tavır Müslümanlar için çok önemli ve değerli.
Dileğimiz Avrupalı demokratların, Avrupa’da Hristiyanların, Müslümanların ve tüm diğer dinlerden insanların barış ve huzur içinde eşit koşullarda birlikte yaşayabileceklerini savunmaları ve Avrupalı Müslümanları yalnız bırakmamaları.