Değerler bir puzzle'ın parçaları gibidir.
Değerler bir toplumsal grubun tanımlayıcı ve belirleyici nitelikleridir. Onlar, tıpkı bir binanın temel taşlarını oluşturan doğal varlıklarmış ve kendinde gerçekliklermiş gibi olası eylemlerin başlangıç dinamiklerini oluşturur, grup içi ve gruplar arası ilişkilerin yol haritasını belirlerler. Yaşam ve yaşantılar onlar aracılığıyla sürdürülür. Yaşamın ve yaşamın bizim için anlamını onlar inşa eder. Doğru/yanlış, iyi/kötü değerler aracılığıyla ölçülür.
Değerler bir puzzle’ın parçaları gibidir. Toplum denilen yapı puzzle’ın parçaları tamamlandığında bir varoluş ve form kazanır. Kültür, bir millete ve vatana ait olma, kendini o milletin ve vatanın bir parçası olarak hissetme duygusu puzzle’a form veren parçaların bir arada, birbirini uyumlu bir şekilde tamamlaması ile ortaya çıkar. Formu bir bütün olarak görmeyi sağlayan parçalar aynı zamanda formun varlık koşulları olarak toplumsal inşa sürecine katkı sağlarlar. Hem form hem parça içsel bir bağıntı içindedir. Bu içsel bağıntıyı sağlayan parçalardan biri eksildiğinde form her zaman bir eksiklik olarak görünüşe çıkar.
Değerler çeşitlidir. Onlar, ekonomik, politik, dini, ahlaki, kültürel, etnik, dilsel, düşünsel vb. formlarla görünür ve görülürler. Onları tanımlayıcı bir nitelik olarak ortaya çıkaran her farklılık bir toplumu bütünsel bir form olarak görünür kılan özelliklerin de farklılaşması anlamına gelir. Bu nedenle, formlarda ortaya çıkan yapısal farklılıklar bir toplumu inşa eden değerler sisteminin de temel belirleyicileridir. Onların kendinde gerçekliklermiş gibi görünmelerinin nedeni budur, ortaklık bunun üzerine kurulur.
İnançlar dini inanışlardaki farklılıklara, siyaset toplumsal yapıyı bütünsel bir form olarak inşa etmeye yönelik amaç farklılıklarına, doğru/yanlış ahlaki kavrayışlardaki farklılıklara, aidiyet etnik ve kültürel farklılıklara bağlı gerçekliklermiş gibi tasavvur edilir ve bu farklılıklardan bir toplum kurgulanır.
Toplum bir kurgudur. Değerler bu kurgunun inşa sürecinin parçalarıdır. Değerler sisteminde ortaya çıkacak bir boşluk bu kurguda da bir boşluk ortaya çıkarır. Kurguya dair olası her kuşku formun bütününde bir güven bunalımına neden olur. Forma dair her güven bunalımı ise aidiyet duygusunda onarılması kısa vadede olanaklı olmayan bir yara ortaya çıkarır. Yara derinleştikçe form bozulur.
Bir bütün olarak formda ortaya çıkan her yara yine bir değer aracılığıyla onarılır. Değerler hem bir yaranın nedeni hem de yaranın onarımının gerçek parçalarıdır. Güven duygusunun neden olduğu bir yara güven duygusunun yeniden kazanılmasına yönelik bir çabanın sonucunda onarılabilir. Kendi haline bırakma formun tamamının çözülmeye bırakılması anlamına gelir. Kendi haline bırakılan bir duygusal bunalım kaçınılmaz olarak yıkıcıdır. Her yıkılış yok oluş demektir. Bunu göze almak, buna katlanmak hiç kolay değil.
Değerler mutlak değildir. Onların görünme ve görülme tarzları tarihsel, zamansal ve bu nedenle de olumsaldır. Ancak bu olumsallığa rağmen adalet aidiyet duygusunu koruma altına alır. Aidiyet duygusunun temeli olarak adalet ise hukuk ile güvence altına alınır. Hukuk puzzle’ı tamamlayan en temel parçadır ve bu nedenle de bir toplumun inşa sürecindeki en temel değerdir. Hukuk yukarıda dile getirdiğim değerler arasındaki farklılaşmalara karşı da kördür; kör olmalıdır.
Hukuk’un kör olması ile hukuka karşı körlük arasında asimetrik bir ilişki vardır. Eğer puzzle’ın parçaları bir araya getirilemiyorsa bunun nedeni en temel değer olan hukuk değil, toplumsal çözülmenin de nedeni olan hukuk’a yönelik tutumlardır.