ABD ve Fransa'nın uzun süreden bu yana sağlamaya çalıştıkları, PKK'nın Suriye uzantısı PYD ile muhalif Kürt grupları bünyesinde barındıran Suriye Kürt Ulusal Konseyi'ni (ENKS) birleştirme çabaları konusunda önceki gün önemli bir adım atıldı.
ABD ve Fransa’nın uzun süreden bu yana sağlamaya çalıştıkları, PKK’nın Suriye uzantısı PYD ile muhalif Kürt grupları bünyesinde barındıran Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ni (ENKS) birleştirme çabaları konusunda önceki gün önemli bir adım atıldı.
PYD’nin denetimindeki Kamışlo kentinde yapılan bir toplantı sonrası Suriye’deki 25 “Kürt partisi”nin tek çatı altında birleşmesi kararı alındı. Altında birleşme kararı aldıkları oluşuma da “Kürt Ulusal Birliği Partileri” adı verildi.
Söz konusu “birlik partisi”nin kuruluş amacı “Suriye Demokratik Güçleri’nce (SDG) yürütülen tüm Kürt partilerin aynı safta buluşturulması çabalarına destek verilmesi” olarak açıklandı.
SDG dedikleri YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu, başında da ABD Başkanı Donald Trump’ın “general” diye hitap ettiği, Türkiye’nin kırmızı bülten ile hakkında yakalama kararı çıkarttığı Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin adlı PKK’lının bulunduğu oluşum.
PYD’nin de içerisinde yer aldığı bu 25 partinin büyük çoğunluğu PKK’nın yan kuruluşu partiler. Aralarına birkaç tane de bağımsız ancak herhangi bir etkinliği olmayan serpiştirmişler.
Bu 25 parti arasında ENKS yok.
Ancak ENKS’yi oluşturan 12 partiden birisi olan Kuzey Irak’taki Barzanilerin partisi Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) Suriye kolu KDP-S’nin bu “birlik” içinde yer alması oldukça dikkat çekici.
Bu oluşumun kendisi, zamanlaması, içinde ENKS’nin yer almıyor olması, buna karşın KDP-S’nin oluşuma dâhil olmuş olması amaçları ve sonuçları açısından sorgulanması gereken bir durum.
Halihazırda zaten ABD ve Fransa’nın arabuluculuğunda PYD ve ENKS arasında anlaşma sağlanması konusunda çabalayan bir oluşum zaten var iken bu çabaların amacı zaten “Kürt partiler arasında birlik oluşturulması” iken neden herhangi bir anlaşma sağlanmadan “birlik” adı verilen bir parti oluşturuldu?
Bunun tek bir yanıtı var.
PYD’Yİ KAMUFLE ETME ÇABASI
Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen önceki gün yaptığı bir açıklamada, Suriye krizinin çözümü konusunda tarafların Cenevre’de bir araya gelmesi konusunda anlaştığını bildirdi. Yani tarih henüz açıklanmasa bile taraflar yakın bir zamanda Cenevre’de bir araya gelecek.
Malum bugüne kadar bu toplantılara Kürtler adına hep Türkiye’nin desteklediği ENKS katılıyordu. ABD’nin PYD’yi görüşmelere sokma çabaları ise hep Ankara tarafından engellendi.
İşte apar topar böyle güya Kürt partilerini temsil eden üst bir oluşumun oluşturulması PYD’nin bu oluşum bünyesinde görüşmelere katılmasının sağlanmasına yöneliktir.
PKK’nın yayın organı ANF’ye dün açıklamalarda bulunan PYD Sözcüsü Selma Begdaş’ın sözleri de bu amacı açıkça ele verir nitelikte.
Begdaş, “PYNK (Yani kurulan oluşumun adı) tüm ulusal ve uluslar arası görüşmelerde birlikte hareket edecek, temsilcilerini çıkaracak ve ulusal bir tutum sahibi olarak bu görüşmelere katılacak” dedi.
Bu oluşum kararının hemen ardından PKK’nın Avrupa’daki yapılanması Kürdistan Ulusal Kongresi’nin (KNK) Birleşmiş Milletler’e Suriye’de ateşkes çağrısı yapmasını da bu amaçlarını, yani PKK/PYD’nin Cenevre’deki Suriye görüşmelerine katılımının sağlanmasını kolaylaştırmaya yönelik bir hamle olarak okumak gerek.
Gelelim ENKS’nin bu çatı altında neden yer almadığına…
Birincisi ENKS ile PYD arasındaki görüşmeler henüz sonuçlanmış değil.
Yani henüz aralarında bir anlaşma sağlanmış değil.
ENKS, Türkiye’nin tepkisinden çekiniyor.
İkincisi, olur da Türkiye bu oluşumun da Cenevre’deki görüşmelerde yer almalarını engellerse en azından ENKS’nin görüşmelere katılımının devamı sağlanmış olur.
BARZANİ’NİN İNTİHAR GİRİŞİMİ
Kanımca en önemli mesele Barzanilerin partisi KDP’nin Suriye kolunun bu oluşumda yer alması.
Bu, öncelikle bu oluşumun bir PKK yapılanması olduğunu kamufle etmeye yönelik bir çaba.
Yani Türkiye’nin bu oluşumun Cenevre görüşmelerinde yer almasını önleme girişimleri karşısında, “Bu bir PKK yapılanması değil. Bakın, sizin de yakın ilişki içinde olduğunuz KDP de burada yer alıyor” denecek.
Öncelikle vurgulamak gerekir ki Kuzey Irak’taki Kürtlerin en büyük partisi olan KDP’nin lideri Mesut Barzani’nin onayı olmadan bu partinin Suriye kolu bu oluşumda yer alması ihtimal dâhilinde değil.
Ve daha önce birçok kez belirttiğimiz ABD ve Fransa’nın “Kürtlerin birliği” ya da “Kürtlerin ittifakı” adı altında yürüttükleri bu proje salt Suriye ile ilgili de değil.
Amaç; öncelikle Suriye’de bir birlik sağlamak, sonrasında bunu Irak’a taşımak.
Böylelikle Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusundaki PYD’nin denetimindeki bölgelerle Kuzey Irak’taki Kürt bölgesini birleştirmek, ABD ve Fransa’nın öncülüğünde “Çekiç Güç” örneğinde olduğu gibi bu bölgede uluslararası bir koruma alanı yaratarak Irak ve Suriye’deki Kürt bölgelerinden teşekkül eden bir devlet oluşturmak ve sonrasında da Türkiye ve İran’daki Kürtlerin yaşadığı bölgelerin de buraya bağlanması yönündeki hamlelere ağırlık vermek.
Barzani, planın bu olduğunu bilmiyor mu?
Elbette biliyor.
PKK yöneticileri her gün bas bas bağırarak amaçlarının bu olduğunu söylüyor.
Bu planın baş mimarlarından ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey birçok kez bu minvalde açıklamalarda bulundu.
Hatta yüksek ihtimaldir ki Jeffrey, Erbil’deki görüşmelerinde bu planlarının aşamalarını da ayrıntılarıyla anlatmıştır.
PKK İLE İŞ BİRLİĞİ TÜRKİYE’YE KARŞI AÇIK DÜŞMANLIK
Peki Barzani, kendisine “kardeşim” diyerek Diyarbakır’da barış için tuttuğu elini havaya kaldıran, onu İstanbul’da, Ankara’da “Kürdistan” bayrağıyla ağırlayan, Bağdat ile ilişkilerinin bozulması pahasına onların tek geçim kaynağı olan petrolün Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara taşınmasını sağlayan, hatta sıkıştıklarında peşmerge ve memur maaşlarının ödenmesi için milyarlarca dolar para gönderen, ihtiyaç duyduklarında kendilerinden hiçbir yardımı esirgemeyen Türkiye’ye ve onun başındaki Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir projenin içinde var olmayı neden kabul ediyor?
Barzani, 40 yılı aşkın süredir Türkiye’ye kurşun sıkan, büyük çoğunluğu kendisi gibi Kürt olan on binlerce insanın canına kıyan, küresel ve bölgesel güçlerin elinde bir piyona dönüşerek tek hedefi Erdoğan’ı devirmek olan, BM’nin, AB’nin, hatta hamisi ABD’nin terör örgütü ilan ettiği bir örgüt ile neden iş birliği içine girmeyi kabul ediyor?
PKK ile iş birliği yapmanın Türkiye’ye kurşun sıkmak anlamına geldiğini bilmiyor mudur?
Kuşkusuz, Barzani bunu bilebilecek birisi.
O halde neden?
Muhtemelen ABD’nin baskısıyla…
Ancak Barzanilerin, “Bana kardeşlik elini uzatan, en zor zamanlarda yanımda duran Türkiye’nin en büyük düşmanı PKK ile iş birliği yapıp ona kurşun sıkacağıma kendi kafama sıkarım daha iyi” diyerek ABD’nin söz konusu baskıları karşısında direnmesi daha doğru olmaz mıydı?
TÜRKİYE İÇİN “KIRMIZI ÇİZGİ”
Yoksa Barzaniler PKK ile böyle aleni bir iş birliği yapmanın Türkiye açısından “kırmızı çizgi” olduğunu hesaplayamıyor mudur?
Kuzey Irak’ta 2017’deki referandum sürecinde Barzanilere yakın birisi “İran hiçbir şey demeden vurur, Türkiye ise bağırır çağırır ama hiçbir şey yapmaz” demişti.
Muhtemelen yine öyle varsayım içindeler.
Lakin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ocak ayında Ankara’da görüştüğü ENKS yöneticilerine PKK ile iş birliği yapmaları halinde Ankara’nın sert tepkisiyle karşılaşacaklarına yönelik uyarıları Türkiye’nin böyle bir adım karşısında sessiz kalmayacağını gösteriyor.
Yol yakınken Barzanilerin Türkiye karşıtı bu planların içinden çıkmalarının kendileri açısından yararlı olacağı tavsiye etmekte yarar var.
Ayrıca Türkiye’nin sert gücüyle karşılaştığı zaman ABD’nin Afrin’de, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’yi nasıl ortada bıraktığını da hatırlatmak gerek.
Sizi de böyle Türkiye ile karşı karşıya getirip sonra bir başınıza ortada bırakırlarsa şaşırmayın.
Tarihin eski sayfalarını karıştırmaya gerek yok.
Daha yakın zamanda alttan alta bağımsızlık referandumu konusunda sizi teşvik ettiler sonrasında arkanızda durmadıkları gibi güya düşmanları olan İran’ın desteklediği Haşdi Şabi güçlerini Irak ordusuyla birlikte üzerinize saldılar.
Üç gün içinde Kerkük ve çevresini elinizden aldılar.
Bunu en iyi Mesut Barzani bilir.
Defalarca, “Kandırıldık, ABD’nin tutumu bizde hayal kırıklığı yarattı” şeklindeki sözleri boşuna söylememiş olsa gerek.
Bu kez ki hayal kırıklığınız çok daha büyük olabilir, uyarmış olalım…