Bilindik prensiptir: "Altını olan kuralı koyar" denir meşhur Murphy Kanunları'nın son maddesinde. (whoever has the gold, makes the rules) altın temel satınalma birimi iken altını olan, şimdi de doları-eurosu-parası olan koyuyor kuralı/kuralları. Evet aynen böyledir, tüm dünyada işler böyle yürür. Günümüz, güçlülerin aynı zamanda haklı da sayıldığı bir jungle/cangıl maalesef.
Geçtiğimiz hafta içinde önce Konyaspor Başkanı paylaştı kamuoyu ile; “yayıncı kuruluş ödeme sıkıntısı yaşadığı için naklen yayın havuzunu terk etmeyi düşünüyor” diye. Sonra ardı ardına açıklamalar geldi. BeIn Sport Türkiye adına topa giren Katarlı bir yetkili Süper Ligimizin izlenme oranlarının İngiltere 2. Ligi ve Fransa 2. Liginin bile gerisinde olduğunu, malın para etmediğini belirtti twitter’dan. Hemen ardından Bloomberg ekonomi kanalı bir haber geçti. Habere göre; Digiturk, sözleşme gereği her sene ödemek mecburiyetinde olduğu 500 Milyon Doların yarısını sabit kurdan (önce 3.26 TL, sonra 3.81 TL ve bu Mayıs itibarıyle 4.51 TL) yarısını güncel Merkez Bankası Resmi Kuru’ndan ödemekteyken, dövizdeki dalgalanmaları bahane ederek bu seneki tutar olan 500 Milyon Dolar’ın tamamını hem de 3.80 TL’lik kurdan ödemek istiyormuş.
İşte zurnanın “zırt” dediği yer burası. Kasım 2016’da 5 yıl için çıkılan ihalede verilen rakam (yıllık 500 Milyon Dolar) o zaman için bile “fazla” bulunmuştu. Neyse ki sonraki yıllarda yabancı oyuncu sayısındaki gelişmelerle Süper Ligimiz biraz daha seyredilir hale gelince bu fazlalık tolere edilir oldu. Geçen zaman içinde sabitlenen döviz kuru ile de finansal olarak eli rahatlayan BeIn Grubu hâkim durumunu avantaja çevirmek için bu ticari hamleyi yaparak ortalığı karıştırdı.
Katar’dan Ülkemize gelen sermaye hareketlerindeki bazı gelişmelerin de bu kararda payı olduğu uzmanlarca söylenmekte. Körfez’deki diğer komşuları ve bölgenin bazı abilerince kıskaca alınmaya çalışılan Katar’ın maddi olarak bir büzülme yaşadığı da biliniyor.
İşte şimdi karşı karşıya olduğumuz durum bu. Yatırımcı/yayıncı kuruluş kalan iki sene için tazminat bedeli ödemeyi bile göze aldığını duyuruyor el altından ki; kulüpleri ve federasyonu baskı altında tutabilsin. İş dünyasında böyle durumlar olabiliyor ne yazık ki ve bunun bilinen bir çaresi/ilacı da yok eczanelerde.
Çiçeği burnunda Nihat ÖZDEMİR Federasyonu “dakka 1, gol 1” gibi bir durumla merhaba dedi futbol dünyasına. Daha MHK, PFDK gibi kurumları bile tesis etmeden çıkan bu kriz “basiretli iş adamı” olarak bilinen yeni Federasyon Başkanı tarafından hem kulüplerin menfaati hem de yayıncı kuruluşun beklentileri gözetilerek bir orta nokta bulunmak suretiyle nasıl çözülecek merakla bekliyoruz.
Kur belki 3.80 TL’de değil de biraz daha yukarıda sabitlenecek bir rakam üzerinde mutabık kalınacak makul olarak. Yarısı sabit kur, diğer yarısı güncel kur uygulaması da en azından bu sene için askıya alınarak total tutarın hesaplandığı tek bir çarpan (1 USD = 4 TL civarı) üzerinde anlaşılması beklenebilir.
Böylece Şampiyonlar Ligi gelirleri ile bütçesi denk olacak Galatasaray hariç tüm takımlar otomatikman bütçe darboğazına girecekler ve hovardaca yaptıkları transferlere para bulamayacakları için Finansal Fair Play kendiliğinden yürürlüğe girmiş olacak. Realist olarak bakacak olursak “bir musibet bin nasihatten iyidir” veya “hiç yoktan iyidir” diyerek de teselli bulmak mümkün!
Esas sıkıntı; eğer Türk Futbolunun temel dinamikleri bu süreçte rehabilite edilmez, denk bütçe, yeni kulüpler yasası, müteselsil sorumluluk, yabancı serbestliği gibi müphem konular yeni dönemde çağdaş bir yorumla ele alınmazsa bundan sonraki senelerde elimizdeki mala (naklen yayın havuzuna) alıcı da bulamayız.
O zaman ne elinde altını olan birileri bulunur ne de kendi kuralını koyan birileri. Kalırız biz bize.
PS: Pazar günü İstanbul’da yapılacak seçimlerin hayırlara vesile olmasını temenni ederiz.