Bu sıralar durumumuz oldukça karışık. Doğu Karadeniz'de yaşanan sel felaketlerinin hemen sonrasında, Güney Ege ve Akdeniz'de başlayan, Antalya Manavga'ta yoğunlaşan, Bodrum, Marmaris bölgesine yayılan yangınlar, karabasan gibi üzerimize çökmüştü.
Bu sıralar durumumuz oldukça karışık. Doğu Karadeniz’de yaşanan sel felaketlerinin hemen sonrasında, Güney Ege ve Akdeniz’de başlayan, Antalya Manavga’ta yoğunlaşan, Bodrum, Marmaris bölgesine yayılan yangınlar, karabasan gibi üzerimize çökmüştü. Hala söndürme çalışmaları süren bu yangınlarla ilgili endişelerimizi üzerimizden atabilmiş değiliz. Can ve mal kaybına neden olan, bölgede oldukça fazla orman alanı yanıp kül oldu. Yangınların verdiği zararları nasıl telafi edeceğimizi düşünürken, şimdi de, iki gündür Batı Karadeniz’de, Kastamonu, Bartın Bölgesi’ne kabus gibi çöken yoğun yağışların neden olduğu sel felaketleri, tahmin edilenin çok daha üzerinde can ve mal kaybına yol açtı. Yağışlar durmuş gibi görünüyor ama, hala geride bıraktıklarıyla, bilinmiyenleriyle çok daha fazla can yakacak gibi.
Bu konu ile ilgili geniş ve ayrıntılı yorumlarımı yarın “Geçmiş Olsun Karadeniz” başlıklı bu köşede yazacağım..
Ben şimdi bu sıralar durumumuz oldukça karışık, giriş sözümün altını doldurmaya çalışayım.
Son bir aydır sözü edilen ve son zamanlarda Doğu Karadeniz’de yaşanan sel felaketleri, güneydeki yangın felaketleri ve şimdi de, Batı Karadaniz’de, Kastamonu, Bartın bölgesinde yaşanan ve son durumunun ne olacağı hala belirlenemeyen sel felaketleri nedeniyle, asıl sorunumuz olan Kovid-19 ve pandemi döneminin gidişatı ile ilgili sorunlarımızı biraz gündemin gerisine ötelemiş gibi görünüyoruz.
Önceki yazılarımızda zaman zaman sözünü ettiğim, vurguladığım gibi, “dert bir değil ki hangisine yanalım” serzenişine henüz bir çözüm bulamamış gibiyiz.
Salgın, mutasyona uğramış farklı örnekleriyle hala aklımızda ve üzerimize yağan korku sağanağı olmaya devam ediyor Ama bu kez, biraz daha sinsi yayılma eğiliminde. Yaklaşık onbeş öncesinde, 3-4 bin sayılarına inmişken, 20 binli rakamların üzerine hızla yükselen vaka sayıları, 40’lı sayılardan, son raporlara yansıyanlara göre; 157’lere varan vefatlar. Bir süreden beri uzmanlarca uyarıların merkezine yerleşen “dördüncü dalga”’yı gündeme yerleştirdi. Biraz azalma ağilimiyle, normal yaşama dönebilme görüntüsünde olan salgın korkusu geri dönecek gibi. Hızı yavaşlasa da, artma eğilimindeki vaka sayıları, hızlı artışıyla ürküten vefat sayıları, umarız unutmaya çalıştığımız salgın korkularımıza geri dönmemize neden olmaz.
Uzmanların sürekli dile getirdiği aşılama konusunda gereken oranları mutlaka yakalayabilmeliyiz. Çare artık, aşılamayla oluşturabileceğimiz toplum bağışıklığında olmamız gereken yere varabilmemizdedir.
Salgından korunmak için aşılama işlemleri mutlaka tamamlanmalıdır. Aşı, en etkin ve güvenilir bir yoldur. Ama bir sorun var ki, hala aşılamamış. O da; aşı karşıtlarıdır. Aşı karşıtlarının “Bana birşey olmaz kendimi koruyorum” yaklaşımları hiç de doğru bir yaklaşım değildir. Aşısız dolaşmak sadece kendine zarar vermez başkalarına da zarar verebilir.
Aşılama işlemlerinin, istenen seviyelere ulaşabilmesi için alınması gereken önlemlerden en çok konuşulanı ise; toplu alanlara girişte aşı belgesi olmayanların engellenmesi uygulamasıdır. Özgürlüklerin kısıtlanması değerlendirilmesi gibi bir dirençle karşılaşması, olayı farklı bir yerlere çekmekten başka birşey değildir. Bu tür durumlarda gerekli olan bazı önlemleri almak, başvurulacak en etkin yöntemlerden biridir. Bu ortamda en geçerli olanı, aşılamanın amacına ulaşması için yapılması gerekenin mutlaka yapılmasıdır.
Vaka sayılarının, parlelinde vefat sayılarının da artma eğiliminde oluğu bu dönemde yapılması gerekenler mutlaka yapılmalıdır. Gereken her önlem zorunlu hale getirilmeli. Salgın korkusundan kurtulamayan, direnci düşük toplumumuz yeni bir dalgaya kapılmaya hiç de hazır değildir.
Bunca dertlerimiz arasında, başımızdan gitmek gibi bir niyeti olmayan, Delta Varyantı denilen davetsiz misafirle ilgili ne yapılması gerekiyorsa mutlaka yapılmalıdır. Bunu ihmal edilecek bir hali kalmadı. Toplum olarak görünen, artık neredeyse normal yaşama dönmüş gibiyiz. Ama asla unutamamız gereken, Delta Varyantı ve önlemleriyle yaşamak zorunda olduğumuz pandemiyi asla unutmayalım