Bizler geçmişten bugüne özür dilemeyi bir zayıflık göstergesi olarak algılıyoruz.
Adamın biri çok sinirli biçimde yolda yürüyormuş. Yolun ortasında bir kutu görmüş ve sert bir tekme atmış kutuya. Sonra yürümeye devam etmiş. Karşısına çıkan ilk çöp kutusuna da bir tekme savurmuş. Birkaç şişenin içinden bir cin çıkmış ve “Dile benden ne dilersen ey sahip” dediğinde, adam “Özür dilerim” cevabını vermiş.
Bizler geçmişten bugüne özür dilemeyi bir zayıflık göstergesi olarak algılıyoruz. Bazen içinde bulunduğumuz ruh hali sonradan pişman olacağımız hareketleri yapmamıza neden olabiliyor. Elbette hatasız kul olmaz, ama bazen öyle hatalar yapıyoruz ki sevdiğimiz ve değer verdiğimiz insanları üzebiliyoruz hatta kaybedebiliyoruz. Çok azımız “Özür dilerim, seni kırdım. Lütfen beni bağışla” diyebilecek cesarete sahip. Oysa özür dilemek bir cesaret, bir erdemdir. Özür dilemek vicdani bir muhasebe ve bir anlamda kişinin kendi kendini yargılamasıdır. Ama eğer gözleriniz çok sert ve acımasız bakıyorsa bu erdem zaten sizde yok demektir.
Aslında bana göre hayatta ilk öğrenilmesi gereken şey, özür dilemek olmalı ve hayatta en çok kullanılması gereken cümle de “özür dilerim” olmalıdır. Bu cümleyi ne kadar çok kullanıyorsak, kendimize o kadar güveniyoruz demektir.
Özür dilemek bazen kişiler arası ilişkilerin yeniden yapılanması bazen yeniden kazanış, bazen de sonsuza dek kaybediştir. Kişinin kendi hatasıyla yüzleşebilmesidir özür.
Hiç kuşkusuz özür dilemek sanıldığı kadar kolay olmaz. Öyle kolay değildir o iki sihirli kelimenin ağızdan çıkması. Öncelikle özür dilemek için, o hazırlık sürecini tamamlamak gerekir. Yaşanan olayın çok yönlü düşünülmesi, olayı yeniden yaşayarak bilişlerimizin yeniden yapılandırılması gerekir. Empati süreçlerini harekete geçirerek, sosyal değerlerle uyumlu hale getirebiliriz.
Kimi insanlar hep haklıdırlar. Hiçbir konuda hata yapabileceklerini kabullenmezler. Kendilerini aşırı derecede önemserler. Kendi zekâlarını keskin, akıllarını güçlü, karakterlerini gelişmiş, eğitimlerini, görgülerini, deneyimlerini herkesten yüksek görürler. Yaptıkları her davranışın, söyledikleri her sözün doğru olduğuna emindirler. Birileri hata yaptıklarını söylediğinde, yanlışlarını bir türlü kabullenmek istemezler. Kendilerine doğrular gösterildiğinde, durup düşüneceklerine, uyarı yapanı yanlış çıkarmak için ellerinden geleni yaparlar. Asla özür dilemezler. Kendilerini önemsemekten başkalarını takdir etmeyi akıllarına bile getirmezler.
Aslında özür dilemek sadece bir sorumluluk üstenmek değil aynı zamanda insanın kendine güveninin de bir göstergesidir..
İçtenlikle ve zamanında dilenen bir özür, olumsuz duyguları ortadan kaldırır; duygusal yaraları iyileştirir ve yeniden bağ kurmayı hızlandırır.
Bir tartışmanın içinde kendimiz hep üstün durumda görmek isteriz. Bazen kişi kendisini haksız bulsa da özür dilemeye direnç gösterir. Mağdurla nasıl karşı karşıya geleceğini, karşısındakinin yüzüne nasıl bakacağını, karşı tarafın ne tepki vereceğini bilemez. Ne de olsa reddedilme, kötü muamele görme riski vardır.
Özür dilenecek zamanı, ortamı, karşımızdakinin ruh halini, bu görüşmeyi kabul edip etmeyeceğini iyi hesaplamamız gerek. Bunlara yeterince özen gösterilmediğinde özür, amacına ulaşmayabilir. Özür pek çok şekilde ifade edilebilir. Özür dilemek bazen, bir çift tatlı söz, içten bir göz göze geliş, tatlı bir gülümseyiş, yalvaran gözlerle bakış, pişmanlığı vurgulayan bir ses tonu, bazen sıcak bir dokunuş, bazen sımsıkı bir sarılış, bazen diz çöküş, bazen bir öpüş…Her ne şekilde olursa olsun…Yeter ki karşı taraf, yapılan hatanın kabullenildiğine inansın.
Özür dilemek, iki kişi arasında oluşmuş buzdan kaleleri eritir, gönüller arasında köprüler kurulmasına yardımcı olur. Ayrıca şu da bilinmelidir ki mağdur kişi hata yapanın hatasıyla yüzleşmesini, kabullenmesini ister. Bu kabullenme davranışı onun yaşadığı acıyı bir miktar da olsa hafifletecektir.
Özür dilemek bir nezakettir aynı zamanda.
Biz psikologlara göre özür dilemek en ciddi ruh sağlığı göstergesidir. Orada, “empati”, yani diğerine verdiğiniz zararı duyumsama yeteneği, “iç görü” yani kendinizde olan yanlışlığı saptama gücü ve sağlıklı bir kişiliğe yani narsisizmden uzak, alçak gönüllü bir yapıya özgü kuvvetli ipuçları vardır.
Unutmamalıdır ki insan hata yaptığını kabullendiği ölçüde gelişir. Freud “Özür dilemek, sizin haksız olduğunuz manasına gelmez. Karşınızdaki insana verdiğiniz değerin egonuzdan yüksek olduğunu gösterir.” der.
Haydi öyleyse siz de tıpkı Deniz Seki’nin bir şarkısında söylediği gibi “Eğer bir gün fark etmeden, istemeden seni kırdıysam özrün efendisi en yakınım olur, diler yoluma devam ederim...” deyin ve özrün efendisi olun.